Zihinden dünyaya aralanan bir kapı

Zihinden dünyaya aralanan bir kapı

Dilimizde bir şeyi ne kadar sahiplenirsek, tıpkı kendisine devamlı ikramlar yapılan bir misafir gibi, daha fazla kalmak, bizimle daha çok vakit geçirmek istiyor. Kelimelerle çevremizdeki dünyayı etiketlediğimizde, bu etiketler zihinsel süreçlerimizi ve duyusal algılarımızı da şekillendiriyor.

Kelimeler, kendimizi, başkalarını ve dünyayı tanımlamamızı sağlıyor. Ancak eş zamanlı olarak kelimeler; dünyamızı sınırlıyor, şekillendiriyor ve bazen de kısıtlıyor. Kelimeler dünyamıza bir çerçeve çiziyor. Öyle ki, ifade ediş şekillerimiz sanki diğer duyularımızı da manipüle ediyor. Mutsuzluktan, keyifsizlikten çok sık dem vurduğumuzda, sanki bu ifadeler bir mıktanıs gibi benzerlerini kendine çekiyor. Gözlerimiz kusurlara karşı daha seçici, kulaklarımız can sıkıcı seslere karşı daha duyarlı oluveriyor. 

Kelimelerin gücünü en çok Almanya’da geçirdiğim senelerde anlamıştım. Almancayı öğrenmiştim öğrenmesine ama Almanca konuşurken olduğumu hissettiğim kişi, anadilimde konuşurken hissettiğim kişiden farklıydı. 20 küsür sene boyunca kendimi hiç tanımlamadığım özellikleri hissetmeye başlamıştım içimde. Dilin bana çizdiği sınırlardı bunlar. Pek şaka yapamayan, daha az konuşan, davetleri geri çeviren birisi. Bir keresinde Alman bir arkadaşımla konuşurken şöyle söylediğimi hatırlıyorum: “Biliyor musun? Ben kendi dilimde böyle biri değilim.”

Bu dil engelinin sadece yabancı dil konuşurken ortaya çıkan bir durum olmadığını fark ettim sonralarda.

İnsan, ana dilinde de dil engeline takılabiliyor. 

Dilimizde bir şeyi ne kadar sahiplenirsek, tıpkı kendisine devamlı ikramlar yapılan bir misafir gibi, daha fazla kalmak, bizimle daha çok vakit geçirmek istiyor. Kelimelerle çevremizdeki dünyayı etiketlediğimizde, bu etiketler zihinsel süreçlerimizi ve duyusal algılarımızı da şekillendiriyor.

Bu durumu, beynimizin retiküler aktivasyon sistemi (RAS) olarak bilinen bir işleviyle açıklayabiliriz. RAS, beynin dikkatini belirli uyaranlara odaklayan bir filtre görevi görüyor. Sürekli belirli bir duygusal durumu dile getirdiğimizde, RAS bu duruma uygun uyaranları daha çok algılıyor ve dikkatimizi o yönde yoğunlaştırıyor. 

Örneğin, kişinin bir rahatsızlığı sahiplenerek ifade etmesi (“ben OKB’liyim”) ile rahatsızlığı dışsallaştırarak ifade etmesi (“Ben obsesyonlarla ilgili bir sorun yaşıyorum.”) arasında sadece ifadesel değil, duygusal farklar da var. Kişilerin rahatsızlıklarını nasıl tanımladıkları, bu rahatsızlıklarla nasıl başa çıkacakları üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip.

KİŞİNİN RAHATSIZLIĞI İFADE BİÇİMİ, ONUNLA NASIL BAŞA ÇIKACAĞI ÜZERİNDE ETKİYE SAHİP

Psikolojik rahatsızlıkların dil ve kendilik algısı üzerindeki etkisi üzerine yapılan araştırmalar da, dilin insan ruh hali ve kendilik algısı üzerinde önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Örneğin, kişinin bir rahatsızlığı sahiplenerek ifade etmesi (“ben OKB’liyim”) ile rahatsızlığı dışsallaştırarak ifade etmesi (“Ben obsesyonlarla ilgili bir sorun yaşıyorum.”) arasında sadece ifadesel değil, duygusal farklar da var. Kişilerin rahatsızlıklarını nasıl tanımladıkları, bu rahatsızlıklarla nasıl başa çıkacakları üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahip.

Kendilik algısı ve dil arasındaki bu ilişkiyi açıklayan birkaç teoriden bahsedebiliriz: 

  • Sosyal-bilişsel teoriye göre, kişilerin kendileri hakkında yaptıkları tanımlamalar, onların öz-yeterlik inançlarını ve sonuç olarak da davranışlarını etkileyebiliyor. Örneğin, “ben OKB’liyim” diyen bir kişi, kendini bu rahatsızlığın ayrılmaz bir parçası olarak görebiliyor ve bu durum, rahatsızlığın tedavi edilebilirliği konusundaki umutlarını azaltabiliyor. Buna karşın, “Ben obsesyonlarla ilgili bir sorun yaşıyorum.” ifadesi, rahatsızlığın geçici ve dışsal bir problem olarak algılanmasını sağlayabiliyor ve kişinin bu sorunla başa çıkma motivasyonunu yükseltebiliyor.
  • Etiketleme teorisine göre ise, kişiselerin kendilerine yapıştırdıkları etiketler, onların kendilerini ve çevrelerini nasıl algıları konusunda belirleyici oluyor. “OKB’liyim.” gibi bir etiket, kişinin kendini bu rahatsızlıkla tanımlamasına ve sınırlamasına neden olabilirken, “Obsesyonlarla ilgili sorun yaşıyorum.” ifadesi, bireyin rahatsızlığı kontrol edilebilir bir durum olarak görmesini sağlayabiliyor.

Bu yüzden, kelimelerle aramızı iyi tutmak gerek. 

Kullanış biçimimize ve dozuna göre ilaç da olabilirler bize, zehir de. 

Öykü Zeynep Aydın
Latest posts by Öykü Zeynep Aydın (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir