Stres bağımlılığı

Stres bağımlılığı

Beynimizin ödül merkezi, bir şeyden ne kadar şikayet ettiğimizle değil, onu neyle beslediğimizle ilgileniyor. Stres de beyindeki ödül merkezini harekete geçirerek ‘iyi hissettiren’ bir kimyasal olan dopamini salgılamamıza neden oluyor. Bunu çok sık yaparsak da tıpkı bir uyuşturucu gibi strese de bağımlı hale gelebiliyoruz.

İnsan, strese bağımlı olabilir.

Bunun ilk bakışta tuhaf geldiğinin farkındayım. Stres, bırakın bağımlı olmayı, hepimizin şikayet ettiği bir şey, malum.

Ancak beynimizin ödül merkezi, bir şeyden ne kadar şikayet ettiğimizle değil, onu neyle beslediğimizle ilgileniyor. Stres de beyindeki ödül merkezini harekete geçirerek ‘iyi hissettiren’ bir kimyasal olan dopamini salgılamamıza neden oluyor. Bunu çok sık yaparsak da tıpkı bir uyuşturucu gibi strese de bağımlı hale gelebiliyoruz.

Bir kişi, strese bağımlı olduğunu şu belirtileri takip ederek anlayabilir:

  • Ajandada boş zaman diye bir şey bırakmamak, her saatin doldurulması gerektiğine inanmak. Boş kalındığında ve yapacak bir şey bulunamadığında bununla ilgili huzursuz hissetmek.
  • Anda kalamamak, zihnin hep geçmişte olmuş ya da gelecekte olması muhtemel şeyleri düşünmesi, problem çözmeye çalışması.
  • Hasta olup çalışamadığında bununla ilgili suçluluk ve rahatsızlık hissetmek.
  • Bir bildirim gelmemesine rağmen devamlı olarak telefonu kontrol etmek.
  • Her şeye evet demek, hiçbir şey kaçırmak istememek.

Devamlı bir şeylere yetişmeye çalıştığımızda bunu çoğunlukla ancak kendimizden ödün vererek yapabiliyoruz ve bu bize tükenmişlik, depresyon, anksiyete, duygusal yeme, uyku bozukluğu gibi oldukça önemli psikolojik bedeller ödetiyor.

PEKİ NE OLDU DA BEYNİMİZ STRESE BAĞIMLI HALE GELDİ?

1-Özellikle batılı kültürlerdeki aşırı üretkenliğe, aşırı çalışmaya yönelik geliştirilmiş sosyal baskılar, çok meşgul olmadığımızda sanki yanlış bir şeyler yapıyormuşuz, geride kalıyormuşuz inancını pompalayarak bizi suçlu hissettiriyor.

Ancak insanın zihin kapasitesi modern dünyanın hızına yetişemiyor. Yani beynimize her 5-10 senede bir güncelleme gelmiyor. Dolayısıyla devamlı bir şeylere yetişmeye çalıştığımızda bunu çoğunlukla ancak kendimizden ödün vererek yapabiliyoruz ve bu bize tükenmişlik, depresyon, anksiyete, duygusal yeme, uyku bozukluğu gibi oldukça önemli psikolojik bedeller ödetiyor.

2-Can sıkıntısı, yalnızlık ve üzüntü gibi nahoş duygulardan kendimizi meşgul ederek çıkarmak bizi bir kısır döngüye sokuyor. Meşguliyetlerimizle adeta önemli meselelerden bizi uzaklaştıran oyuncaklar gibi oynamaya başlıyoruz. Sonra da oyuncaklarımıza bağımlı hale geliyoruz.

Zihnimizi ve bedenimizi ortalama 70-75 yıl kullanacağız. Bunu hatırlamakta ve onları hor kullanmamakta fayda var. İşleyen demir ışıldar tabii ama parçalandıktan sonra ışıldasa ne fayda!

İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR AMA…

Peki bu durumda olduğumuzu hissediyorsak ne yapmalı?

Öncelikle bazı kavramları birbirinden ayırmakta ve üzerine düşünmekte fayda var diye düşünüyorum:

– Çok çalışmak, her zaman çok verim aldığımız anlamına gelmez.
– Çok meşgul olmak, daha doyumlu, daha dolu dolu bir hayat yaşadığımızı göstermez.
– Zamanımızı doldurduğumuz her şey için arka planda kendimizden ödediğimiz bir bedel var. Seçimi dikkatle ve farkındalıkla yapmak gerek.
– Zihnimize anda kalmayı öğretmek önemli bir beceri. Sükunet, sağlıklı bir zihnin önemli ihtiyaçlarından biri.

Son olarak: Zihnimizi ve bedenimizi ortalama 70-75 yıl kullanacağız. Bunu hatırlamakta ve onları hor kullanmamakta fayda var.

İşleyen demir ışıldar tabii ama parçalandıktan sonra ışıldasa ne fayda!

Öykü Zeynep Aydın
Latest posts by Öykü Zeynep Aydın (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir