Eski kasaya yeni müfredat

Eski kasaya yeni müfredat

Müfredatı bir arabanın yağını değiştirmek gibi düşünebiliriz. Lakin bugün bu arabanın motorunun değişmesi gerekiyor, kaportasının değişmesi gerekiyor, iç aksamı değişim istiyor, bu arabanın sürücüsünün değişmesi gerekiyor. Bugün öğretmenler mutsuz! Atanamayan öğretmenler üniversite sisteminin ve ücretli öğretmenler ise MEB sisteminin çalışmadığının da bir göstergesi.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kamuoyuna sunulan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, bakanlığın web sitesinde son bir yılın değil, on yıllık uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olarak sunuldu. Bu arada yedi yıl önce, 2017 yılında başka bir müfredat değişikliği de olmuştu. Müfredat çalışmalarına hazırlık sürecinde, çok uzun görüş alışverişleri yapıldığı, kamuoyundaki yansımalar üzerinden analizler yapıldığı, toplantılar düzenlendiği de web sitesinde belirtiliyor. Yeni açıklanan müfredatta 26+1 kalem var. Bu 26+1 kalem hangi kaynaklarla ve kimlerle oluşturuldu, onun da bir listesinin verilmesi önemli. Böylelikle kendi çalışmalarını göremeyenlerin geri bildirim vermesi de sağlanacaktır.

Müfredat değişikliği, bir okuldaki öğretmenin öğrencilere verdiği bilgilerin değişmesi demektir. MEB, bunu bilgi erişiminin artmasından dolayı ‘bir sadeleştirme’ diyerek aktarıyor. Bu doğru bir tespittir, çünkü öğrenciler artık bilgiyi birçok yerden alıyorlar.

Bugün müfredat konusunun çok konuşuluyor olması, içerikten öte, eğitim sisteminden beklentimizin çok yüksek olduğundandır. Çünkü eğitim sisteminin çok iyi olmadığını biliyoruz. Müfredatı bir arabanın yağını değiştirmek gibi düşünebiliriz. Lakin bugün bu arabanın motorunun değişmesi gerekiyor, kaportasının değişmesi gerekiyor, iç aksamı değişim istiyor, bu arabanın sürücüsünün değişmesi gerekiyor. Bugün öğretmenler mutsuz! Atanamayan öğretmenler üniversite sisteminin ve ücretli öğretmenler ise MEB sisteminin çalışmadığının da bir göstergesi. Ötesinde özel okullardaki öğretmenlerin devlet okullarına geçmek istemesi de veliler için bir dilemma.

Eğitim sisteminin çocuklarımıza rekabetçi dünyaya tutunabilecek eğitim, öğretim ve sosyal ağı vermesi gerekiyor. Ülkemizin ekonomik olarak yeniden bir noktaya gelmesi için eğitim sistemimizin düzelmesi de gerekiyor. Şu anda ekonomik olarak kötü durumdayız. Yurt dışından yatırım çekmeye çalışıyoruz. Eğitim sistemi iyi olmayan bir ülkeye yatırımcı hangi vadede gelir? Kısa vadede mi gelir, uzun vadede mi gelir?

Bizim, gelecek için insanları motive edecek eğitim sistemini devreye sokmamız lazım. Ve bu eğitim sisteminin işe yaraması için tamamen tüme vararak ilerlemesi gerekir. Yani ilköğretimin de yükseköğretimin de birbirini tamamlaması gerekiyor.

EĞİTİM SİSTEMİNİN TÜME VARARAK İLERLEMESİ GEREKİYOR

Bizim, gelecek için insanları motive edecek eğitim sistemini devreye sokmamız lazım. Ve bu eğitim sisteminin işe yaraması için tamamen tüme vararak ilerlemesi gerekir. Yani ilköğretimin de yükseköğretimin de birbirini tamamlaması gerekiyor. Yükseköğretimin de ekonomi piyasası ile eşgüdümlü olması lazım ki biz bir kalkınma hikâyesi yazabilelim. Yani, kamuoyunun geri bildirimleri için bir hafta süre tanındı. Kamuoyundan önce ilk olarak bakanlar kurulundaki diğer paydaşlardan görüş alınsa daha iyi olurdu. Eğitim sisteminin çıktılarını ilk onlar kullanacaklar. Normalde bu müfredat onların katkılarıyla beraber hazırlanması gerekirdi.

Yeni dünyanın ham maddesi gençlerdir. İstediğimiz gibi düşünen, istediğimiz gibi davranan insan yetiştirmek belki tarım ve sanayi toplumunda sistemi yormuyordu. Bugün teknoloji ve inovasyon toplumunda farklı düşünmeyi, farklı düşünen insanların bir araya gelerek değer yaratabilmesini hedeflemeliyiz; aksi halde yeni ekonominin çarklarını kuramayız. Gençlerimizi dünyanın yetenek setleriyle donatarak serbest bırakabilmeliyiz. Bizlerin asıl görevi bu yetenek setini verebilecek istihdam ve finans yapısını beraberinde ilerleyeceği MEB organizasyonunu kurmak olmalıdır. Aksi halde bu gençler de yaşlanacaklar ve toplum olarak yaşlanacağız. Bu konuya bir ülke vizyonu ve mutabakatı olarak bakılması gerekiyor. Genç nüfusu yüksek bir ülkeyiz, bu ham maddeyi heba etmememiz gerekir.

Yukarıdaki vizyon yeni bir mekanizma ile sağlanmalıdır. Müfredatın dijital, okul içi ve okul dışı eğitimi beraber düşünerek güncellenmesi hayatidir. 21. yüzyıl yetkinlikleri ile öğrencinin mutluluğu, dünya ölçeğinde başarısı ve akabinde ülkenin kalkınması temelinde olmalıdır. Bu beraberinde öğretmenlik ve okul tanımını da değiştirecek, maliyeti azaltacak, ötesinde zenginleştirecek ve ihtiyacı artıracaktır.

Bu doğrultuda eğitimi, MEB, üniversiteler, Yükseköğretim Kuruluşları, Meslek Liseleri ve Yüksek Okulları, TÜBİTAK, TÜBA, KOSGEB gibi kurum ve kuruluşların ilgili bölümleriyle beraber düşünerek “TÜM Eğitim Sistemi” anlayışıyla tüme varılmalıdır. İlk olarak da MEB ve YÖK’ün kendinden bağımsız çalışmasını da engelleyerek özerk üniversite modeline geçilmeli ve bu üniversitelerin etrafındaki ilköğretim ile iletişimi sağlanmalıdır.

Yükseköğretim süreci böylece ilköğretim sürecine doğru difüze etmelidir. İlköğretim sürecini 4 kademe ile değerlendirmeliyiz. Lise öğrenimi 3 yıla çekilerek, erken yükseköğretim olarak tanımlamalıyız. Liseye gelen öğrencide meslek nosyonun başlaması gerekmektedir. Meslek dersleri seçmeli olarak öğrenciye bırakılmalı ve kişiselleştirilmiş eğitimin önü açılmalıdır. Orta öğretimi 5 yıla çıkararak temel bilimlerde ve yabancı dillerde programlama dahil güçlü hale getirerek öğrencilerin her fırsata erişebilecek bir alt yapıyı almaları sağlanmalıdır. İlkokul 4 yıl, erken çocukluk eğitimi ise 3 yaşından ilk iki sene seçmeli, son sene zorunlu başlamalıdır. Lise sonrasında ise hayat boyu sürecek bir eğitim süreci hedeflenmelidir: 4 yıl üniversite, 5 yıl bütünleşik doktora ve yaşam boyu eğitim alacakları programlar ile üniversite mezunların mezunlar gününde sadece geldiği bir yer değil yaşayan bir ekosistem olmalıdır. Liseden, üniversiteden ve doktoradan sonra eğitime devam etmeyecekler için 1 yıl staja teşvik ederek, eğitim ve istihdam yakınsatılmalıdır. Bu nedenle “4+4+4” yerine “4∞” (4sonsuz) ifadesi ile yeni eğitim sistemini tanımlayabiliriz. Ve buna Pi sayısı (3.14151…) gibi temel, evrensel ve sonsuz bir eğitim diyebiliriz. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yerine ismi “Pi Eğitim Sistemi” olabilirdi. Dünya’ya PISA ve TIMSS gibi listelerde hedefimizi de gösterirdi.

Bu doğrultuda Millî Eğitim Bakanlığının (MEB) alt yapısını daha fonksiyonel hale getirerek içerik, akademik kadro, fiziki alt yapı, finans, ölçme, değerlendirme ve teftiş mekanizmalarını yeniden yapılandırmalı, bilimsel veriye dayalı, şeffaf ve hesap verebilir biçimde yönetilmelidir. MEB akademik servis ve idari alt yapısı olarak ikiye ayrılmalıdır. İdari alt yapısına günümüzün teknoloji ve iş planları kullanılarak verimlilik ve ölçeklendirme sağlanmalı ve devlet okullarının özel okul konforuna ulaşması sağlanmalıdır. Dünyanın hızla dijitalleşerek bilim ve teknoloji, inovasyon ve girişimcilik temelli değiştiği zamanımızda, eğitimin ana gündem olması kaçınılmazdır. Küresel rekabetin önemli bir paydaşı olabilmemiz, dinamik istihdam piyasasının taleplerini karşılayabilmemiz ve insanlarımızın mutluluğunu tesis edebilmemiz için, eğitimin hayati rol oynadığını görmeliyiz.

Kısaca eğitimin siyaset üstü olduğunu kabul etmeliyiz. Bugüne kadar eğitim sistemimiz, yıllar içinde siyasallaşarak kronikleşmiş sorunlarla karmaşık olduğu kadar, bizi dünya rekabetinden geri bırakan problemler yumağı ile karşımızda durmaktadır.

EĞİTİMİN SİYASET ÜSTÜ OLDUĞUNU KABUL ETMELİYİZ

Aynı zamanda toplumsal hayatımızın demokrasi, eşitlik ve adalet ekseninde yeni dünyanın bir parçası olması; ülkemizin orta gelir tuzağından çıkması için de eğitim önemli bir araçtır. Açıklanan müfredat bilgiyi aktarmanın ötesinde bilgiyi kullanacakları becerileri de kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu müfredatın içeriğine dönük TEDMEM ve ERG gibi kuruluşların raporları dahil olmak üzere kapsamlı değerlendirmeler kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Bu müfredattaki içerikler gerçeklikte ise öğretmenlerin alt yapısı ile şekillenecektir, MEB idari yapısının tutumları ve görevdeki iktidarın vizyonu ile de yönelimler kazanabilecektir. Bundan dolayı içerikten öte icra yani saha tercihleri gençlerimizin şekillenmesinde öne çıkacaktır. Felsefe olarak yeni dünyanın rekabetinin parçası olmak istiyorsak, eğitimi okul dışına çıkartarak her yeri okul görecek bir yapılanmayı tesis etmeliyiz. Her yaşta eğitimi verecek bir süreci içselleştirmeliyiz. Öğretmenlik mesleğinin statüsünü artırmalı ve bilgi aktarandan öte öğretmeni bir rehber olarak konuşlandırmalıyız. Hibrit eğitim ile de öğretmenlik tanımını zenginleştirmeliyiz ve mesleğin kronikleşen sorunlarını çözmeliyiz. Amacımız sonuç olarak her öğrencinin mutlu olması ve rekabetçi yetişmesi olmalıdır.

Kısaca eğitimin siyaset üstü olduğunu kabul etmeliyiz. Bugüne kadar eğitim sistemimiz, yıllar içinde siyasallaşarak kronikleşmiş sorunlarla karmaşık olduğu kadar, bizi dünya rekabetinden geri bırakan problemler yumağı ile karşımızda durmaktadır. Bu iç içe geçmiş problemler, 21. yüzyılın sürdürülebilir hedeflere yönelik olarak ivedilikle çözülmek için yukarıdaki gibi bir sistem yaklaşımı yanında toplumsal mutabakat odaklı olması önemlidir.

Yani, eğitimde ezberleri hep beraber bozmalıyız!

Mustafa Ergen
Latest posts by Mustafa Ergen (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir