Sadece anketlere bakarak karar vermeyelim

Sadece anketlere bakarak karar vermeyelim

Partilerin yönetim kadroları aday bolluğu karşısında makul bir tercih yapabilmek için muhtelif yöntemlere başvuruyorlar. Bunlardan bir tanesi de anket yaptırmak. Lider kadroları, her nedense anketlere bir tür kutsallık atfediyor, bazı tercihlerini “anketler yaptırdık hep o isim çıktı” türünden gerekçelerle savunuyorlar.

Belediye seçimleri yaklaşırken siyasi partilerimiz aday belirleme telaşına düşmüş bulunuyorlar. Aday belirlemek kolay değil. Partiye hizmet ettiğini, çevrede sevildiğini, çok donanımlı olduğunu veya muhtelif meziyetleri olduğunu ileri süren yeni adaylar, hâlihazırda belediye başkanı olup da görevlerini başarıyla yürüttüğünü düşünenler, partinin ileri gelenleri tarafından aday olması telkin edilenler, hatta biz de şansımızı deneyelim diyenler adaylık için başvuruyorlar, parti liderlerinin kapısını aşındırıyorlar, kendilerinin aday yapılmasını istiyorlar. Partilerin yönetim kadroları aday bolluğu karşısında makul bir tercih yapabilmek için muhtelif yöntemlere başvuruyorlar. Bunlardan bir tanesi de anket yaptırmak. Lider kadroları, her nedense anketlere bir tür kutsallık atfediyor, bazı tercihlerini “anketler yaptırdık hep o isim çıktı” türünden gerekçelerle savunuyorlar.

Anketler daha dar bir örneğin görüşlerine başvurarak geniş bir kitlenin tercihlerini ölçmek için kullanılan teknik bir araçtır. Anketlerin belirli bir hata payı içinde güvenilir olmaları için, yapılmaları sırasında bir dizi kurala titizlikle riayet edilmesi gerekir. Birinci kural, seçilecek örneğin tercihleri öğrenilmek istenen kitleyi temsil kabiliyetini haiz olması gerektiğidir. Bunun için de kimlerden oluştuğu bilinen kitlenin içinden görüşleri alınmak üzere seçilecek kişilerin tamamen tesadüfi yöntemlerle seçilmesi lazımdır. Görüş belirtmeyenlerin yerini alacak kişilerin dahi tesadüfilik niteliğini koruyan usullere göre seçilmesi gerekmektedir.

İkinci olarak, anketler belirli bir kitlenin anlık fotoğrafını çekmek özelliğine sahip olmalıdır. Dolayısıyla, günlerce süremez, 24 veya bilemediniz 48 saat içinde tamamlanmaları gerekir. Tabii, burada sözünü ettiğim, insanların zaman içinde fikir ve tercihlerini değiştirebildiği siyasi mahiyetteki anketlerdir. Yoksa insanların portakalı mı, elmayı mı daha çok sevdiklerini öğrenmek istiyorsanız, bu tercih oldukça sabit olduğu için, anket faaliyetini bir aya da yayabilirsiniz. Ama bir kişinin bir adayı daha önceden tanıyıp tanımadığı, oyunu kime vereceği gibi hususlar kısa süreler içinde değişime uğrayabilecek tercihlerdir.

Üçüncü olarak, anketi yapanın anketi cevaplayacak kişiyi şu veya bu şekilde etkilememesi esastır. Anket görüşü istenen bir kişiye gönderiliyorsa, cevaplayanın kendisinden belirli bir cevabın beklendiği hissine kapılmaması gerekir. Aynı husus telefonla alınan görüşler için de geçerlidir. Yüz yüze görüşme yapılacaksa, anketörün giyiminden ve kullandığı dilden tutun, her türlü hareketinin kendisini taraf olduğu duygusunu yaratacak nitelikte olmamasına azami dikkat göstermesi zorunludur. Eğer anketör şu kişinin, filanca teşkilatın veya falanca kliğin adamı diye algılanırsa, verilen cevapların samimiyetsiz olma olasılığı çok yüksektir.

Son bir husus daha var ki, anketlerle değil de anketi yapanlarla ilgili. Bu kişiler sadece yukarda ifade ettiğimiz kurallara riayet etmekle mükellef olmayıp, ayrıca bulgularını da saptırmadan, manipüle etmeden, kendi görüşlerin uygun hale getirmeden anketi ısmarlayan kişilere, kurumlara veya kamuoyuna sunmak durumundadırlar. Bu ahlaki bir sorumluluktur.

Evet, bunlar uyulması gereken kurallar. Her zaman uyuluyor mu? Pek emin olamıyorum. Bir büyük ilde bir önceki belediye seçimlerinde aday belirlemeye çalışan bir partinin lideri, kendisine birbirinden farklı sonuçlar sergileyen dört anket sunulunca anket konusunda engin bilgisi olan bir meslektaşımla temasa geçmiş, bir değerlendirme istemiş. Meslektaşımın anlattığına göre, anketlerden üçü adayların kendileri tarafından yaptırılmış. Anket hangi aday tarafından yaptırılmışsa, ankette de o aday önde çıkıyormuş.  Sonuçta, genel başkana üç anketin çöpe atılmasının daha iyi olacağı, sadece bir tanesinin nispeten güvenilir olduğu bildirilmiş. Başka türlü ifade edecek olursak, üç anketi yapan firmalar şu veya bu şekilde sahtekârlık yapmış, parayı veren adayı öne çıkarmış. Anketlerin yapılan tercihleri belirlemesi ve meşrulaştırması söz konusu olduğundan, sonuçları parayı verenin işine yarayacak yönde şekillendirmiş.

Az tanıdıkları bir alanda anket yapmaya yönelenlerin yaptığı masumane hatalar belki hoş görülebilir. Ancak, anketi yaptıranların istediği sonuçları üreten anketler gibi içinde ahlaki sorun barındıran bir başka olayla da karşı karşıyayız.

Anketlerden bazıları kamuoyuna açıklanmak üzere yapılırken, diğerleri bilgi edinmek isteyen ve bu bilgiyi kendi ihtiyaçları için değerlendirecek kişi veya kurumlar için yapılıyor. Örneğin, gazeteler kim kazanır diye haber yapmak için anketlere yönelirken, aday olmayı tasarlayan bir kişi, seçmen katında isminin ne kadar bilindiği, aday olursa ne oranda destek alabileceğini öğrenmek için kişisel imkanlarıyla da bir anket yaptırarak, adaylık kararını sonuca göre şekillendirebilir. Öyle anlaşılıyor ki, adaylardan bazıları da yaptırdıkları anketleri parti yetkililerine, özellikle adayları belirleyecek kişilere de vererek sonuç almaya çalışıyorlar.

Anketler siyasette vazgeçilmez bir konuma gelmiş olmakla birlikte, akıl ve bilgi süzgecinden geçirilmeden itibar edilecek belgeler değil. Sizinle geçmişe gözlemlediğim bazı hususları paylaşarak, anketlere neden ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini açıklamaya çalışayım. Piyasada anket yapan çok firma var. Bunlardan bazıları diğerlerine nazaran daha muteber addediliyor. Hemen belirtelim ki, seçimler yaklaşınca piyasada siyasi anket yapan firma sayısı artıyor. Bu olgu, esas işi siyasi anket yapmak olmayan kuruluşların da anketör piyasasına dahil olduğunu gösteriyor. Sözgelimi, esas işi piyasa araştırması olan firmalar, açılan siyaset piyasasından da pay kapmak isteyebiliyorlar. Siyasi araştırmalar piyasa araştırmalarından farklı olduğundan bu firmaların her zaman hatalı işler yapması mümkün.

Bir hayli zaman önce, bir seçim sonrası İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesindeki İstatistik Kürsüsü seçim sonuçlarını tahmin eden anket firmalarını seçim sonrası bir değerlendirme toplantısına çağırmışlardı. Çoğu sonuçları doğru tahmin etmekten bir hayli uzak düşen firmaların sorumlularını dinlediğiniz zaman, ibretlik düzeyde bir bilgisizlik sergiledikleri görülüyordu. Örneğin, Türkiye’nin en fazla satan gazetesine anket yapan çok tanınmış bir piyasa araştırmacısı, ülkenin Doğusundan başlayıp bir ay süreyle Batısına doğru ilerlediklerini, 30.000 kişiden fazla kişiye anket uyguladıklarını övünerek anlatmıştı.  Siyasi tercihlerin sürekli hareketlilik sergilediği bir ortamda anketi bir aya yaymak kadar amatörce bir bilgisizlik olamazdı. Keza 30.000 kişiyle anket yapmakla övünmek de ayrı bir bilgi eksikliğini gösteriyordu. Genel kitleyi yüzde 5-6 hata payı ile temsil edecek örnek 1500 civarında denekten oluşurdu. Sayıyı 30.000’e çıkarmak hata payını kayda değer bir şekilde düşürmez, olsa olsa uygulamadan kaynaklanacak hata payını yükseltirdi.  Günümüzde siyasi anketler yaygınlaştığı için belki bu tür hatalar azalmıştır ama yine de başka alanda çalışanların geçici olarak siyaset alanına girmelerinden kaynaklanacak hataların önemli bir bölümü ortadan kalkmış değildir.

Üzerinde daha fazla durulması gereken bir başka konu var. Az tanıdıkları bir alanda anket yapmaya yönelenlerin yaptığı masumane hatalar belki hoş görülebilir. Ancak, anketi yaptıranların istediği sonuçları üreten anketler gibi içinde ahlaki sorun barındıran bir başka olayla da karşı karşıyayız.

Esas işi piyasa araştırması olan firmalar, açılan siyaset piyasasından da pay kapmak isteyebiliyorlar. Siyasi araştırmalar piyasa araştırmalarından farklı olduğundan bu firmaların her zaman hatalı işler yapması mümkün.

Müsaadenizle yine kendimin yaşadığı bir olayı anlatayım. O dönemde yaşadığımız cadde üzerinde varlıklı bir vatandaşın belediyeye park olarak kullanılması şartına bağlı olarak bağışladığı büyük bir arsa vardı. Her tarafın beton binalarla dolu olduğu bir merkezde, bu park bir nefes alma alanı idi. Başta apartman görevlileri olmak üzere havadar olmayan yerlerde oturanlar parka çıkıp hava alırlar, çocukları koşar oynardı. Solcu olduğu söylenen girişimci bir kültür adamımız, burada bir kültür merkezi yapmak, bu arada da kafe ve restoran açmak için belediyeye başvurmuş, şartlı bağış dolayısıyla talebi kabul edilmemişti. Ancak kendisi yılmıyor, sürekli olarak dönemin büyükşehir belediye başkanını sıkıştırıp izin istiyordu. Belediye başkanı, herhalde baskıdan kurtulmak için olacak, “Halk çok istiyorsa düşünürüz,” demiş.  Müteşebbis şahsiyet, bunun üzerine fikrinin yaygın destek bulduğunu kanıtlayacak bir anket ısmarlamış. Bir cumartesi günü kapımız çalındı. Bir anketör ve yanında parkta kültür merkezi projesinin maketini taşıyan bir yardımcı, “Parkta kültür merkezi yapılmasını istersiniz, değil mi” diye yönlendirici biçimde soruyorlar. “Hayır istemem” deyince, “Ama nasıl olur, bakın ne güzel” filan diyecek oldular. “Siz bana görüşümü sormuştunuz, hadi bakayım” diyerek kovdum.  Sonra öğrendim, halk %97 oranında kültür merkezini destekliyormuş. Neyse ki, böyle bir merkez yine de inşa edilmedi. Görüyorsunuz, çok ciddi ve süregeldiği anlaşılan ve bizi anketlere karşı ihtiyata sevk eden bir ahlaki sorunla karşı karşıyayız.

Sonuç: Anketler önemli ama hem onları incelerken mantık, teknik ve ahlakilik süzgecinden geçirelim, hem de sadece anketlere bakarak karar vermeyelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir