“Anayasal dezenformasyon” temizlenmedikçe…

“Anayasal dezenformasyon” temizlenmedikçe…

Başarı için ülkemiz yeterli birikime sahip. Sivil ve siyasal anayasal emek ve deneyim çok zengin. TBMM’de nitelikli yasama etkinliğine öncelik vermek durumunda olan CHP, ülke genelinde demokratik hukuk devleti ereğinde Anayasa’nın toplumsallaşmasına da öncülük edebilir. Anayasal demokrasi, anayasal dezenformasyon ile inşa edilemez!

Anayasa gündemi, anayasal ve siyasal gerçeklerle ne ölçüde örtüşüyor?  Öne çıkan slogan: “Darbe Anaysasından kurtulmak için, kucaklayıcı, kuşatıcı sivil bir Anayasa”.

Ne var ki, “darbe Anaysası” olarak nitelenen metnin hangisi olduğu veya “kucaklayıcı ve kuşatıcı Anayasa” ile anlatılmak istenen belirsiz.

Bu nedenle bilgi kirliliği temizliği, Anayasa gündeminin öncülü olmalı, dün, bugün ve yarın yaklaşımı ile.

1961 Anayasası ile kurulan Hukuk Devleti düzeneklerinden 1982’deki sapma, 1987’den 2004 yılına dek değişiklikliklerle aşamalı olarak önemli ölçüde giderildi. Bu, Hukuk Devletini onarım sürecidir.

HUKUK DEVLETİNİN ONARIMI…

I – Önce, yakın geçmişin Anayasal gelişmeleri doğru okunmalı.

1961 Anayasası ile kurulan Hukuk Devleti düzeneklerinden 1982’deki sapma, 1987’den 2004 yılına dek değişiklikliklerle aşamalı olarak önemli ölçüde giderildi. Bu, Hukuk Devletini onarım sürecidir.

1982 Anayasasını aşma iradesi, değişikliklerin itici güçleri, yol ve yöntemleri, içeriği ve sonuçları olmak üzere sürecin bütünü için geçerli.

İtici güçler: Siyasal ve örgütsel yasaklardan dil yasaklarına varan düzenlemelerin yarattığı sorunlar, değişiklik nedenlerinin başında gelir. Anayasal yasaklara karşı siyasal, sınıfsal, etnik ve cinsiyet temelli toplumsal mücadeleler 1987, 1995, 2001 ve 2004 değişikliklerinin dinamikleri oldu. Bunlara, Kopenhag kriterleri gereklerince ulusal üstü beklenti ve etkiler de eklenmeli.

Yol ve yöntem: Değişiklikler, -1987’de siyasal yasakların kaldırılması için halkoyu dışında- TBMM’de farklı siyasal partiler arası uzlaşma sonucu gerçekleştirildi.

İçerik: Özgürlük yasakları kaldırıldı ve seyreltildi, güvenceleri pekiştirildi; Yürütme’nin ve idari makamların aşırı yetkileri törpülendi; yargı denetimi öne çıkarıldı.

Sonuç ve etkiler: “Hukuk yoluyla demokrasi” ve “anayasa yoluyla siyaset” ereğinde iyileştirmeler, demokratikleşmeye ve toplumsal barışa kayda değer katkılar sağladı. 1982 Anayasası, 17 yıla yayılan değişikliklerle güvenlikçi ve otoriter özünden büyük ölçüde arındırıldı.

…ve yüzyıllar mirasının reddi

“AKP, iktidarda eskidikçe Anayasal demokrasiden uzaklaştı” görüşü, – birkaç aylık ilk Hükümet dışında- doğru zannedilen bir yanlıştır. İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun seçimle gelen başkanı ve AKP-Fetullahçıların balayı döneminin mağduru olarak, demokrasi hazımsızlığını ve evrensel insan hakları karşıtlığını yakından gözledim.

2007’de gerçekleştirilen ilk operasyonun ardından 12 Eylül 2010 Anayasa değişkliği oylamasına ‘fiili koalisyon ortağı’ güdümünde nasıl gidildiği belleklerde. Altı yıl sonra, “Allah’ın lütfu” olarak nitelenen eski müttefikin darbe girişimi, üçüncü ve nihai değişiklik için fırsat olarak kullanıldı.

2007-2017 değişikliklerinin itici gücü, kişisel iktidar arayışı oldu.

Temsili organ olan TBMM’de uzlaşma yerine, meşrulaştırma aracı olarak sandık ve YSK (mühürsüz oy ve zarflar) kullanıldı. Anayasa ile yetinilmedi: Eski ortakları ile hesaplaşma adına, ‘emsalsiz toplu kıyım’ ve ‘siyasal ayak’ örtüsü olarak “hukuki, idari, mali, cezai (ve haliyle siyasi) sorumsuzluk yasaları çıkarıldı. 2024’te ‘sivil Anayasa’ sloganı ile yola çıkan TBMM Başkanı, 2016’da başbakan yardımcısı olarak 90 günlük OHAL için, ‘45 günde de bitebilir’ dedi; ama 45 bin x 3= … kişiyi yargısız infaz eden OHAL KHK’lerine imza attı ve 45 yılda bile izleri silinmeyecek hukuk dışı bir dönem başlatıldı.

2017’de Hükümet ve bakanlar kurulu kaldırıldı, siyasal sorumluluk ve karar düzenekleri tasfiye edildi; Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’na verildi. Yıllara yayılan Anayasasızlaştırma, 2017’de Osmanlı Devleti- Türkiye Cumhuriyeti anayasal ve siyasal mirasının reddi ile sonuçlandı.

Uygulamasına gelince; 2017 kurgusunun amacı ile bağdaşmayan Cumhur İttifakı, TBMM’de müzakereci demokrasi ve nitelikli yasama sürecini engelledi; liyakat yerine partizan uygulamalar sonucu adil yargılama güvencelerini işlevsizleştirdi.

Sonuçları ise, daha çok iktidar ve daha az özgürlük, daha çok fiili durum ve daha az hukuk, daha çok iktisadi-siyasal bunalım ve daha az toplumsal barış oldu.

Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü kuralını kağıt üstünde bırakan 2017 kurgusu, değiştirilemez hükümlere ilişkin ikiyüzlülükleri de beraberinde getirdi: İktidarı dizginleyici düzenekler kaldırıldığı için Yasama-Yürütme-Yargı ayrılığı, biçimsel bir Anayasa sistematiğine indirgendi. Devlet, -çevresel olanlar dahil- hak ve özgürlükleri ihlal aygıtına dönüştürüldü.

DEĞİŞMEZ MADDELER İKİYÜZLÜLÜĞÜ

II – İkinci olarak, Anayasa dışı güncel uygulamalar doğru saptanmalı ve okunmalı. 

Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü kuralını kağıt üstünde bırakan 2017 kurgusu, değiştirilemez hükümlere ilişkin ikiyüzlülükleri de beraberinde getirdi:

– İktidarı dizginleyici düzenekler kaldırıldığı için Yasama-Yürütme-Yargı ayrılığı, biçimsel bir Anayasa sistematiğine indirgendi. Devlet, -çevresel olanlar dahil- hak ve özgürlükleri ihlal aygıtına dönüştürüldü.

–  Anayasa’da yazılı olmayan birçok fiili durum ve uygulama alanı yaratıldı: parti başkanlığı, yasama ittifakı ve kabine, bakanların siyaset yapması…

Emredici ve yasaklayıcı hüküm ihlalleri ise, sahiplenir göründükleri değiştirilemez maddelerin içeriğini boşaltma eşiğine vardı. Mahkeme kararlarını uygulamamak ve uygulatmamak için Cumhuriyet’in Temel organları olarak Yasama-Yürütme ve Yargı’nın açık ve örtülü işbirliği, Cumhuriyet’in temel niteliklerini düzenleyen madde 2’nin özünü zedeledi.

Osmanlı dönemini sahiplenir görüntüsü altında, çağdaşlaşma dönemindeki siyaset, hukuk ve laik eğitim alanındaki ilerlemelere karşı amansız savaş ise, tarihsel miras üzerine ikiyüzlülük.

2017 kurgusunun aktörleri ve uygulayıcıları, bugün “darbe ve sivil” karşıtlığı üzerinden “anayasal gelecek” söylemine sarıldı. Eğer, 1982 darbe idiyse, 2010 ve 2017 sivil; tersine, 2017 darbe ise, o zaman bu kurgudan vazgeçmek gerekir.

DARBE VE SİVİL SÖYLEMİ KİRLETİCİ

III – Nihayet, Anayasa, ancak gerçek bilgi ışığında tartışılabilir.

2004 itibariyle anayasacılık yörüngesine giren Türkiye’ye, 2017 OHAL ortam ve koşullarında dayatılan kurgu, Cumhuriyet ötesi ulusal kazanımları ve anayasal demokrasinin asgari standartlarını da kaldırdı.

Bu asimetrik anayasa değişikliği, siyasal (münavebe) açıdan, Cumhuriyet’in ilk çeyreği ve son çeyreğinde CHP ve AKP’nin asimetrik konumu ışığında da okunabilir. Şöyle ki, Tek Parti döneminde çok partili rejime ve iktidarın eldeğiştirmesine CHP öncülük etti. Son çeyreğinde ise, çok partili rejimi göstermelik kılarak siyasal münavebeyi tıkayan AKP oldu. Anayasal manipülasyon ve dezenformasyon, bu amaca yönlendirildi. Cumhuriyet’in 2. Yüzyılında da ‘tek parti hakimiyeti’ne son vererek iktidarın el değiştirmesi, CHP sayesinde gerçekleşecek

2017 kurgusunun aktörleri ve uygulayıcıları, bugün “darbe ve sivil” karşıtlığı üzerinden “anayasal gelecek” söylemine sarıldı. Eğer, 1982 darbe idiyse, 2010 ve 2017 sivil; tersine, 2017 darbe ise, o zaman bu kurgudan vazgeçmek gerekir. Bu ortam ve koşullarda “darbe” ve “sivil” anayasa karşıtlığına dayanan söylem, anayasal dezenformasyon olarak gündem saptırmasıdır.

Bütün bunlar, anayasal bilgilenme hakkının önemini yaşamsal kılıyor. Çünkü, Anayasal bilgi kirliliğinin yayılması, asıl sorun olarak Anayasa’ya saygı ve demokratik hukuk devleti gündemini gölgeliyor.  Bu nedenle, Anayasa konuşmanın ön koşulu, dürüst yöntem ve saydamlık temelinde doğru bilgi kullanmaktır.

Bilgi kirliliği, anayasal gerçekleri çarpıtmak ve saptırmak, yanlış olan üzerinde doğru algısı yaratmaya çalışmaktır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS), doğru sanılan yanlış kavramların başında yer alıyor. Çünkü Hükümet kaldırıldı, Anayasa madde 103 tanımına uyan Cumhurbaşkanlığı yok; Anayasal rejim ve sistem yerine ‘parti başkanlığı yoluyla iktidar tekeli’ var. Bunun sonucu ise, ‘Kişi+Parti+Devlet’ birleşmesidir.

‘PARTİ BAŞKANLIĞI YOLUYLA İKTİDAR TEKELİ’

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS), doğru sanılan yanlış kavramların başında yer alıyor. Çünkü Hükümet kaldırıldı, Anayasa madde 103 tanımına uyan Cumhurbaşkanlığı yok; Anayasal rejim ve sistem yerine ‘parti başkanlığı yoluyla iktidar tekeli’ var. Bunun sonucu ise, ‘Kişi+Parti+Devlet’ birleşmesidir.

Anayasa gündemi de, “sözde/yalancı anayasacılık”, tıpkı CBHS gibi.

Türkiye’nin içine sürüklendiği derin bunalımlar sarmalının baş nedeni, 2017 kurgusunun yolaçtığı hesap vermeyen ve (saydam olmayan) keyfi tek kişi yönetimi.

Şu halde Anayasa konuşmak için;

– Anayasa’nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerine saygı, ilk ve ön koşuldur.

-Parti başkanlığı, Cumhur İttifakı ve bakanların siyaset yapması gibi Anayasa’ya aykırı uygulamaları ortadan kaldırma gereği, ikinci koşuldur.

-Anayasa değişikliği yoluyla hesap verebilir yönetim kurmak, asıl hedeftir.

Anayasa gündemi, anayasal dezenformasyonu ve 2017 kurgusunun değişmez maddelerin içini boşalttığını teşhir fırsatı olarak görülmeli:  2017 kurgusuna son verecek, “demokratik hukuk devletinin asgari gerekleri doğrultusunda bir düzenleme yapma”nın yolu, yürürlükteki Anayasa’ya saygıdan geçer.

Başarı için ülkemiz yeterli birikime sahip. Sivil ve siyasal anayasal emek ve deneyim çok zengin. TBMM’de nitelikli yasama etkinliğine öncelik vermek durumunda olan CHP, ülke genelinde demokratik hukuk devleti ereğinde Anayasa’nın toplumsallaşmasına da öncülük edebilir.

Anayasal demokrasi, anayasal dezenformasyon ile inşa edilemez!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir