Kaybolan çocuklar ve yayılan yolsuzluk: Türkiye depreminin arkasındaki dehşet geçmek bilmiyor

Kaybolan çocuklar ve yayılan yolsuzluk: Türkiye depreminin arkasındaki dehşet geçmek bilmiyor

Aileler, çocuklarının enkazdan kurtarılıp hastaneye yatırıldığını ancak o zamandan bu yana kaybolduklarını söylüyor ancak yüzlerce çocuk hâlâ kayıp.

Yeğenim Asya henüz bir haftalık. 6 Şubat 2023’te 7.8 şiddetindeki deprem, ebeveyninin tüm mahallesini yerle bir ettiğinde, o yerel bir hastanenin tüp bebek kliniğindeki binlerce donmuş embriyodan sadece biriydi.

Kliniğin doğurganlık uzmanı doktoru, oldukça kötü bir şekilde zarar görmüş hastane elektrikten yoksun kalınca yakın bir şehirdeki sıvı nitrojeni bulup onları donuk bir hâlde tutarak saklanan embriyolar için bir kurtarma planı hazırladı.

Asya neredeyse bundan bir sene sonra doğdu ve tıpkı felaket sonrası akrabaları gibi evlerini de kaybetmiş olan ebeveyni şimdi onu kucağında tuttuğu için heyecanlı.

Fakat depremi yaşayan tüm çocuklar ebeveynlerinin kollarına sağ salim ulaşamadı. Yüzlercesi hâlâ kayıp. Pek çok aile çocuklarının enkazdan çıkarıldığını ve yakın şehirlerdeki hastaneye yatırıldıklarını fakat o zamandan bu yana kaybolduklarını söylüyorlar.

Kadınlara ve çocuklara hukuki ve psikolojik destek sağlamak amacıyla tesis edilmiş Türkiyeli bir sivil toplum kuruluşu olan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, ailelerden, çocuklarının kurtarıldıktan sonra organ mafyası ve Menzil ve İsmailağa cemaati gibi dini örgütlerin ağına düştüğüne yönelik şikayetler aldıklarını söylüyor. Bu dini cemaatler, AKP yönetiminde serpildiler ve sıklıkla küçük yaşta evlilikler, çocuk suistimali, endoktrinasyon ve aile içi şiddet vakalarıyla haberlere konu oluyorlar.

Hükümet resmî olarak ailelerin iddialarını inkâr ediyor fakat cemaat tarafından işletilen konutlarda kalan yüzlerce çocuğu gösteren Menzil liderlerinin paylaştığı sosyal medya paylaşımları onların iddialarını teyit ediyor. Deprem sonrası çocuk kaçırma vakalarından biri de felaket sırasında ebeveyninin yaralandığını söyleyen beş yaşındaki bir kızın Maastricht sokaklarında başı boş dolanırken bulunması.

Dahası, AKP ve onun sağ kanat ittifakı Milliyetçi Hareket Partisi’nin kayıp çocuklara ilişkin meclisteki soru önergesini reddetmesi ve kayıp çocukların resmi olarak ölü ilan edilmesini duyurması oldu.

Yıkımın birinci yılından itibaren bu aileler hâlâ bir sonuca varma umuduna tutunuyorlar. Bu arada bölgedeki yüzbinlerce kişi de hayatlarını tekrar kurmak için mücadele ediyor. Depremle birlikte üç milyondan fazla insan yerinden oldu. Yüzbinlercesi hâlâ konteynerlerde veya müşkül şartlar içinde çadırlarda kalıyorlar. Ve diğer binlercesine de çadır verilmedi; bunun yerine arkadaşları veya akrabalarına güvenmek zorunda kaldılar.

Depremden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremde yok olan evlerin yeniden inşa edileceğine dair söz verdi. Erdoğan’ın seçimi kazandığı kritik 2023 Mayıs seçimlerinden önce inşa faaliyeti hızla devam ediyordu. Buna karşılık o zamandan bu zamana işler aileleri adeta arafta bırakarak yavaşladı. İş bulmak zor; gıda, ev kirası ve diğer zorunluluk gibi günlük ihtiyaçları karşılamak büyük bir zorluk hâlini aldı. Ve ülke enflasyonla mücadele ederken pek çok insan borca batıyor.

Memleketinin enkaza dönüştüğünü görmek, aile üyelerinin hayatını kaybetmesi veya hatta onların cesetlerini bile bulamamak; bu trajediler en basit anlamıyla iyileşmesi imkânsız trajediler. Ve daha da kötüsü, Asya’nın babasına göre bizim trajedimizden sorumlu olanlar henüz bunun bedelini ödemedi.

Asya’nın babasının memleketi olan Hatay, depremden en çok etkilenen şehirlerden birisi. Bu şehirde çöken 2.000 binanın çoğunun yarısının zorunlu inşaat izni yoktu. Ve halkın öfkesini bastırmak için müteahhitlere ve yapı kontrolörlerine davalar açıldı fakat onlar felaketin birinci derece sorumlusu değiller. Türkiye’de resmi görevliler inşaat projelerinde anahtar bir rol üstleniyorlar. Seçilmiş belediye başkanları ve Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı için çalışan görevliler, inşaat izinlerini çıkarmak, mevcut kanunlara uyumluluk için denetlemek ve iskân için konutları onaylamakla sorumluluklar.

Fakat onlardan başka biri daha var: ülkeyi 20 yıl boyunca yöneten, bu kadar kitlesel ölçekteki ölümler ve yıkımdan sorumlu olan birisi.

Erdoğan, rekabete dayalı ihaleler veya uygun düzenleyici gözetim olmaksızın yakınlarından oluşan küçük bir çevreyi altyapı projeleriyle ödüllendirmek suretiyle onları inşaat sektöründe zenginleştirdi. Ve bu şirketler, imar kanununa uymaksızın depremin en sıcak noktalarına evler ve altyapılar inşa ettiler.

Erdoğan’ın sıkı dostları tarafından inşa edilen aile konutları, hastaneler, şehrin tek havalimanı ve hatta Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı AFAD’ın yerel şubesi gibi pek çok bina yerle bir oldu veya ağır hasar gördü. Buna karşılık Erdoğan seçim sandığında bir bedel ödemedi.

Hatay gibi binlerce insanın öldüğü veya yerinden olduğu depremin vurduğu bölgelerde seçim sonuçları konusunda şüpheci olunabilir. Depremden kısa bir süre sonra, Erdoğan az da olsa şehirde çoğunluğu kazandı ve deprem bölgesinde tek bir resmi görevli veya seçilmiş belediye başkanı kovuşturmaya uğramadı.

Ve şimdi bir yıl sonra, 130.000 kişinin ölümüne ve milyonların yerinden olmasına rağmen, bu Erdoğan ve muhalif partiler için olağan bir iş. Yaklaşan belediye seçimlerinin kampanyasıyla meşgul olan Erdoğan daha bu hafta deprem sırasında çöken bir kamu hastanesinin açılışına katıldı. Fakat felaketten önce bölgede geçici bir tesis olarak kurulan hastanede doktor olarak çalışan Asya’nın babası için Erdoğan’ın açılışını yaptığı bu bina bir hastane olarak görevini ifa etmeye hazır değil.

Açılış, Erdoğan’ın Hatay’ı tekrar hayata kazandırmak için sözünü tuttuğuna dair seçmeni ikna etme amaçlı. Fakat depremin mağdurları için hayat hiç de normal değil.

Asya’nın babası ve onun eşi, kızkardeşim Gökçe yeni doğan kızlarına “yaralarını iyileştiren” anlamında bir isim verdiler. Fakat onlar da biliyor ki bu depremin insanlarda açtığı yaralar asla iyileşmeyecek; özellikle trajedilerinde rol oynayan görevlilerin cezadan muaf olduğu uzun bir tarihi olan bu ülkede.

Gönül Tol, Ortadoğu Enstitüsü’nün Türkiye programının kurucu direktörüdür. “Erdoğan’ın Savaşı: Güçlü Bir Adamın Vatanı ve Suriye’deki Mücadelesi” kitabının yazarıdır.

Kaynak: https://www.politico.eu/article/a-year-on-from-turkeys-earthquake-devastation-continues/

Çev. T. Argun Sezer

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir