Demirtaş Kobane Davası’nda konuştu: ‘Anlaşmayı bozan Kürtler değil Türklerdir’

Demirtaş Kobane Davası’nda konuştu: ‘Anlaşmayı bozan Kürtler değil Türklerdir’

Kobane Davası’nda konuşan eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Bana vatanım olan Kürdistan’ı işgal eden bu devlettir. Anlaşmayı bozan Kürtler değil Türklerdir” dedi.

IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen eylemleri gerekçe gösterilerek HDP eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı Kobane Davası devam ediyor.

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobane Davası’nda esasa ilişkin savunmasını yapıyor. Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonuna Edirne Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlandı.

‘SAVUNMAMI BABAMA İTHAF EDİYORUM’

Gazete Duvar‘ın haberine göre; mahkeme heyeti, babası Tahir Demirtaş’ı kaybeden Demirtaş’a “Başınız sağ olsun” diyerek duruşmaya başladı. Heyet, Demirtaş’a savunmasına devam edip etmeyeceğini sordu. Demirtaş, “Elimden geldiğince devam edeceğim” dedi.

“Savunmamı, emekçi Tahir ustaya, babama onun şahsında tüm emekçi anne ve babalara ithaf ediyorum” diyerek sözlerine başlayan Demirtaş şunları söyledi:

“Kumpas davalarını teşhir etmeye devam edeceğiz. Tarihi yalanları bir kez daha ifşa edelim ki hakikatin üzerindeki karanlığı kaldıralım. Biz siyasetçiyiz. Dünya genelinde olduğu gibi siyasetin etkinliği ve yetkinliği azaldığının farkındayız. Türkiye’de siyaset neden çöktü? Biz beden hapisteyiz? Bu dava vesilesiyle gerek insanlık tarihi gerek halkların tarihi açısından anlatacağız. Bu davada en çok sorduğumuz soru nedendir. Neden bize bu kötülük yapılıyor? Bize bu kumpas davasını hazırlayanlar, ayaklarına dolaştı. Biz savunmalarımızla bütün bu kaosu atmaya çalışıyoruz. Bu karmaşayı yaratan biz değiliz. Bu dava bilgeleştirdi. Bu acılar bizi bilgeleştirdi. Bu dava vesilesiyle kötülüğün kaynağını anlatacağım.”

‘ANLAŞMAYI BOZAN KÜRTLER DEĞİL TÜRKLERDİR’

Demirtaş, şöyle devam etti: “Sayın yargıçlar bize neden yargılanıyorsunuz diye sorarsanız size şöyle açıklayayım: Bizim halkımız karnını doyurmak, neslini sürdürmek, hayatta kalmak istiyor. Türkler de bunun için ana vatanım Kürdistan’a bin yıl önce geldi. Ana vatanım olan Kürdistan’ı işgal eden bu devlettir. Anlaşmayı bozan Kürtler değil Türklerdir. Hepimiz bu hataların bedelini ödüyoruz.”

‘ÜLKEMİ ÇALDIN, VATANIMI ÇALDIN’

“HDP doğruları anlatıyordu” diyen Demirtaş şöyle devam etti:

“HDP, doğru mesajı veriyordu. Ne yaptılar buna karşı? Bizi terörist ilan etmeleri gerekiyordu. Hain ilan etmeleri gerekiyordu. Travmaları büyüttü. Yanlış alarm verilmiştir sürekli. Bilerek yapan kimdir? Sömürgecilerdir. Hırsızlardır, talancılardır. Biyolojik olarak ihtiyacımız bellidir. Karnımızı doğurmak hayatta kalmaktır. Erdemliler kurallarını kim ihlal etti? İlan eden suçludur. Buradan saptığınız anda zalim olursunuz. Bu yüzden tarihin en önemli düsturu kendini bildir. Bilgeler, ermişler neden az konuşur? Bundan dolayı. Kendini bilir, bildiklerini anlatır. Bu yüzden her şeyi bildiğini zannedenler tehlikelidir. Neden bu kadar kötülük yapılabildiğini bu davada anlatıyoruz. Gözlerin içine baka baka bunlar yapılıyor. Bunun farkında olanlar erdemlidir. Bunun farkında olup gereğini yapmayanlar alçalmıştır. Ali Şeriati de, Hz. Muhammed de anlatıyordu. ‘Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkacağız?’ karanlığa deniliyor.

Ülkemi çaldın, vatanımı çaldın. Ülkemin adını bile söyleyemiyorum. Kürdistan diyemiyorsun. Dersen, terörist ilan ediyorlar. Atatürk düşmanı, devlet düşmanı ilan ederim diyor. Bu dava erdemlerin ve kötülerin karşı karşıya olduğu davadır. Tarihte çok az böyle davalar olmuştur. Bir haklılığımı var. Haklılığımızın meşruiyetini buradan alıyoruz. Erdemi temsil ediyoruz. Bu zorba düzene karşı itirazdır.”

Demirtaş’ın savunmasından öne çıkan açıklamalar şöyle:

‘ANKARA’YA MI İŞGAL ETTİK’

“Biz halkımızı savunduk. Onurunu savunduk. Devlet yönetimine de gelmedik. Buradaki Kürtlere sorun. Kim geldi devlet yönetimine. Belediyeleri yönettik, onu da aldılar elimizden. Türkçe tabelaları mı sildik? Bununla bizi suçlayabilir misiniz? Burada ‘Türkçe konuşulamaz’ diye suçlayabilir misiniz? Kürtçeyi yasakladılar. Kürtlerin binlerce yıllık renklerini yasakladılar. Kimin tavuğuna kış demişiz? Kimsin nesin, toprak bizim buğday bizim. Nereyi işgal ettik? Ankara’yı mı, Trabzonu mu işgal ettik? Anlatacağım kimler işgal ettiğini. Kürtlerin toprağını işgal etmişsin. Lafla itiraz etmek bile yasak. Saf kötülüğün kaynağı budur. Arkadaşlarımız suçsuz yere hapiste.

‘Can Atalay üzerinden mesaj veriyorlar’

Bunlar secdeye giderken ihale düşünüyor. Bunları yapmak için hepimizin içeri girmesi gerekiyordu. Gezi tutsakları içeri girmesi gerekiyordu. Neden AYM kararları dinlenmiyor? Niye krize dönüştü? Çünkü bunu düşünüyorlar. Halk nasıl olsa ses çıkarmıyor. Can Atalay üzerinden daha çok hak ihlali kararına uymayacaklarının mesajını veriyorlar. AYM bundan sonra vereceği başka hak ihlali kararına uymayacaklar. AYM’ye daha çok dava gelecek. İmar yasası vb. Bunları da uymayacaklar. Toplum bu şekilde alıştırıldı. Çünkü AYM’yi değiştiremiyorlar. Güçleri yetmiyor.

‘BASTIRILMAK İSTENEN KÜRT DEVRİMİDİR’

Son yüz yılında Kürtler ve Türkler ne yaşıyordu? Türkiye’de Kürt tarihi anlatılmıyor. Derslerde de anlatılmıyor. Kürt diye bir şey yoktu. Tarihi kitaplarda Kürtlerden söz ediliyor o da zararlı cemiyetler olarak anlatılıyor. Türkler Kürtleri arkadan vurdu. Tarih yazımında Kürtlere yer verilmedi. Özerklik sözü verildi. Şeyh Sait’i Kürtler başka anlıyor Türkler başka anlatıyor. Biri için kurtuluş kahramanı diğeri için haindir. Daha o tarihlerde bu kırılma başlar. Bastırılmak istenen Kürt feodalitesi değildir. Bastırılmak istenen Kürt aydınlanmasıdır, Kürt devrimidir.

‘CHP’NİN KAFASI CUMHURİYET’İN KURULUŞUNDAN BU YANA KARIŞIK’

CHP’nin kafası Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana karışık. Bülent Ecevit ile başlayan, CHP solcu mu, orta solcu mu, ortanın solu mu hala bu konuda kafası karışık. CHP, DEM Parti ile görüştü diye hemen travmalar tetikleniyor. Kuruluş travmalarına dönüyorlar.

FEZLEKEYE KARŞI SAVUNMA

İmralı’da da, Kandilde de çektik. Silahların konuşamayacağı yönelik bir fotoğraftı. O zaman kıyamet kopmadı. Bu fotoğrafların nasıl propaganda olduğunu savcı yazmamış. Demokratik bir eylem. İzin almaya gerek yok. Engellendi bu çadırlar. Buna ilişkin yaptığımız açıklamalar suç olarak gösterilmiş. Çadırlar yasa dışı bir şekilde el konuldu. Biz demokrasi istiyoruz dersek nasıl propaganda oluyor? Bu devam eden anlattığım trajedinin devamı. Alim olmaya ve kahin olmaya gerek yok. Burada mağdur olan Kürtler. Bu nedenle 15’nolu fezlekenin suçlamalarını kabul etmiyorum. Şiddet yok. Olay yok. Kürtlerin kendi şehir meydanlarında oturması suç sayılmış. Savcıların en çok dikkat çeken şey direniş. Nerede direniş dediysem orada altını çizmiş. Barış için direniyoruz dediğimizde bile direnişi çizmiş. Muhtemelen Kontrol F yapmış, hepsinin altını çizmiş. Abdurrahman döneminde burun kelimesi yasaktı. Yalan söyleyenin burnu uzun olur diye. Direniş demişim, suç saymış.

‘STK yasak, dağa gitmek terör’

Türklerin hafızası başka, Kürtlerin hafızası başka aktı. İki ayrı travma iki ayrı korku. Bir arada yaşamak Kürtler için cezaya dönüştü. Halkımız savunmak yasak, siyaset yasak, STK yasak, dağa gitmek terör. İzin verin çözelim dedik. Ama bu fırsat bize verilmiyor. Türkiye toplumu travmatiktir. Hepimiz hastayız. Bu herkes için böyledir. Bizim gibi düşüncesini ifade edenler de şiddetle karşılanıyor. Bunları söyleyenler cezaevinde. Meclis kürsüsünde bize saldırıyorlar. Kürt diyemezsin, Kürdistan diyemezsin diyorlar. Süryanice konuşmasına bile izin vermiyorlar. Yüz yıldır sen o mecliste Türkçe konuşuyorsun da be oldu. Utanç verici. 3 bin yıllık bir dil. Ama kalkıyorlar pespaye bir dille karşı çıkıyorlar. Kalksaydın alkışlasaydın, gurur duysaydın. Ama ırkçı, faşist adam kalkmış Süryani’yi Kürdü kovmaya çalışıyorlar. İki kelimeye tahammül edemezler. Bu fezlekeler bu zihniyetle hazırlandı. Kürtçe konuştuk, Konuştuğum yer neresi, Amed. Kürdistan’ın kalbi. Ey savcı sen kimsin. Sömürgecisin. Bir arada yaşamamın çalışmasını yapıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir