İnsan hakları mı dediniz?

İnsan hakları mı dediniz?

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948de Birleşmiş Milletlerde kabul edildiği için, 10 Aralık tüm dünyada ve Türkiyede insan hakları günü olarak kutlanıyor. Güzel de; Bildirgenin 75. yıldönümünde Türkiyede insan hakları” demek suç haline getirilmişken, bu günü nasıl idrak etmek gerekiyor acaba?

Birkaç gün sonra 10 Aralık İnsan Hakları Günü, tüm dünyada ve Türkiye’de bir kez daha idrak edilecek. 2. Dünya Savaşı sonrasında ülkelerin bireylere tanınması gereken hak ve özgürlükler konusunda güvence altına aldıkları hakların bir manzumesi olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler’de kabul edildiği için, 10 Aralık tüm dünyada ve Türkiye’de insan hakları günü olarak kutlanıyor. Güzel de; Bildirge’nin 75. yıldönümünde Türkiye’de “insan hakları” demek suç haline getirilmişken, bu günü nasıl idrak etmek gerekiyor acaba?

Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz. Ama aynı zamanda insanların hakları üzerine de konuşmalıyız. Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda? Diğerleri 70 yıl yaşasın diye neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda? Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye neden bazıları berbat bir şekilde yoksul olmak zorunda? Ben, bir parça ekmeğe bile sahip olamayan dünya çocuklarının adına konuşuyorum.” Bu sözler, Bildirge’ye eleştirel görüş açıklayan Marksist düşünürlerden Fidel Castro’ya ait.

Çeşitli Marksist düşünürlerin de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1. maddesindeki, “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” hükmüne, ekonomik anlamda hiç kimsenin eşit doğmadığı ve bu haklardan yoksun doğmanın bir özgürlük sayılamayacağı gerekçesiyle itirazları biliniyor. Aynı zamanda Bildirge’nin kabul edildiği oturumda 6 sosyalist ülkenin çekimser kaldığını, Suudi Arabistan ve o dönem ırkçılığın “apartheit” adıyla bir rejim halinde uygulandığı Güney Afrika’nın red oyu kullandığını da anımsayalım.

Bu ortak düşünce gelişiminin sonunda, geldiğimiz 2023 yılında, acaba Türkiye bu kolektif getirinin neresinde duruyor? Mesela bugün Birleşmiş Milletlerde aynı bildirge tekrar gündeme gelse, Türkiye imzacı olur muydu?

Hayata sol pencereden bakan insanların, eşitliğin doğuştan sağlanamayacağı, dolayısıyla böyle bir varsayımın da bir kandırmacadan ibaret olduğu eleştirisinden bağımsız olarak; insan hakları genellikle “sol” bir kavram olarak karşımıza çıktı. Ancak ihtiyaç duyulduğunda, örneğin 28 Şubat döneminde türbanlı kız öğrenciler üniversite kampüslerinden zorla çıkarılıp derslere girmeleri sistem tarafından engellendiğinde, ancak peruk takmak gibi komikliklerle derse girmelerine izin verildiğinde, “örtünme özgürlüğü” gibi kavramlarla sağ gündeme taşındı. İşkence ve kötü muamele yasağı, devletin gözaltında kaybettiği kişilerin yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı bağlamında haksız gözaltına alınmama ve tutuklanmama talebi, adil yargılanma hakkı, düşünceyi ifade özgürlüğü, ayrımcılık yasağı gibi pek çok kavram ve hak, Türkiye’de daha çok sol çevreler tarafından kullanıldı ve işlendi. Bununla birlikte insan haklarının kavramsal olarak şekillenmesinin, büyük çapta Adam Smith, Thomas Paine ve John Stuart Mill başta olmak üzere liberal düşünürlerce gerçekleştirildiğini, bugünkü anlamıyla insan hakları felsefesininse bütünüyle liberalizmden kaynaklandığını da hatırlamakta fayda var.

Bu ortak düşünce gelişiminin sonunda, geldiğimiz 2023 yılında, acaba Türkiye bu kolektif getirinin neresinde duruyor? Mesela bugün Birleşmiş Milletler’de aynı bildirge tekrar gündeme gelse, Türkiye imzacı olur muydu?

AİHM kararlarının uygulanması konusunda başta yargı erkiyle büyük bir direniş sergileyen, işkence ve kötü muamele iddialarının neredeyse 90’lı yılların ilk yarısındaki karanlık dönemi yakaladığı güzel ve yalnız ülkemiz, konu hakkında artık uluslararası standartlardan biri kabul edilen Freedom House Özgürlük İndeksi’nde 100 üzerinden 32 alıp 195 ülke arasında 132’nci sırayla son %30’luk “özgür olmayan” kategorisinde yer alıyor.

Küçük bir azınlık gidişattan son derece memnunken, ülkede yaşayanların ekseriyeti, insan hakları yoksunluğu, hukuk kısıntısı ve tüm bunları dile getirebilecek bir samimiyet sıkıntısı da çekiyorlar. Hak ettiğimiz bu demek ki…

Siyasi haklar konusunda, yeni getirilen seçim kanunlarının eleştirildiği Freedom House raporunda, seçim usulü ile siyasi çoğulculuk ve katılım başlıklarında büyük sorunlar tespit ediliyor. Mesela, muhalefetin iktidar karşısında desteğini artırabilme ve seçimler yoluyla iktidarı devralabilme konusunda gerçekçi bir şansı var mı sorusunda Türkiye’nin notu 4 üzerinden 2. Hükümetin eylem ve işlemlerinin insan hakları açısından değerlendirildiği bölümde Türkiye, 12 üzerinden 3 alabiliyor; bu bölümde “Hükümet açıklık ve şeffaflıkla mı hareket ediyor?” sorusundan alınan not koca bir sıfır! İfade ve inanç özgürlükleri ile örgütlenme ve dernek kurma hürriyetlerinin ve bireysel hakların da değerlendirildiği raporun son bölümü, benim bir hukukçu olarak en çok ilgimi çeken nokta; zira hukuk devletinin incelendiği bu bölümün alt başlıklarında, “Bağımsız bir yargı var mı/” (1/4), “Hukuk ve ceza davalarında usule uygun işlem yapılıyor mu?” (0/4), “Hukuk dışı fiziksel şiddet kullanımı konusunda etkili korunma mekanizmaları var mı?” (1/4) ve “Kanunlar, siyaset ve uygulama nüfusun çeşitli kesimlerine eşit şekilde davranışı sağlıyor mu?” (1/4) sorularından toplamda yine 12 üzerinden 3 alabiliyor, Cumhuriyetimizin 100. yılı ya da “Türkiye Yüzyılı”!

Bazılarımıza göre Türkiye’nin notlarında cömert davranılmış, bazılarımıza göre de kıt not verilmiş olabilir tabii; ancak neticede iktidar partisi mensupları da dahil olmak üzere memleketin büyük çoğunluğu, bizlerin özgür bir yaşam kuramadığımız konusunda hemfikir. Küçük bir azınlık gidişattan son derece memnunken, ülkede yaşayanların ekseriyeti, insan hakları yoksunluğu, hukuk kısıntısı ve tüm bunları dile getirebilecek bir samimiyet sıkıntısı da çekiyorlar. Hak ettiğimiz bu demek ki…

Günal Kurşun
Latest posts by Günal Kurşun (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir