Mitoloji’den astrolojiye

Mitoloji’den astrolojiye

Artık gök gürültüsü öfkeli tanrı Zeus’un sesi değil; hiçbir ağaç, hiçbir ırmak bize seslenmiyor. Çünkü onların ruhlarını yok sayıyoruz. Doğayla bağlarımızı kopardık; ama onlar hâlâ yaşantılarımız içinde ve haritalarımızda kendini gösteriyor. 

İnsanın düşünce tarihi mitoloji ile başlar. Mitoloji kavramı iki sözcükle ifade edilir: mitos ve logos. Yunanca mitos kelimesi köken olarak “söz” ya da “konuşma” anlamına gelir. Latince ratio şeklinde tercüme edilen logos ise söz/kelam anlamına gelir ve insanlardaki bireysel aklı ifade eder. Bu durumda mitoloji, “söylenerek aktarılan efsane bilimi”dir. Bu nedenle mitolojiyi sadece gerçekdışı hikayeler olarak ele alırsak yanılırız. Bu efsaneler insanlığın kolektif hafızasını oluşturmakla kalmaz; aynı zamanda insanın doğayı ve yaşamı nasıl anlamlandığını da anlatır.

Arkaik insan, doğa güçlerini birer tanrısal figür olarak betimleyerek gökyüzünü tanrıların yönettiği bölgelere ayırdılar. Her gezegen ve burç, ilâhî bir forma sahipti. Gökyüzünün her daim pırlantaları Güneş, Ay ve Venüs’e atanan tanrılar, en önemli tanrı ve tanrıçalar arasında yer alıyordu. Bu gökcisimlerinin konumlarına göre kehanetler sıralanıyorlardı.

Sümerlerden bu yana oluşturulan panteonda her tanrı ve tanrıça belirli özelliklere sahipti. Örneğin Güneş tanrısı Şamaş dünyadaki adaleti sağlayan, her şeyi gören bir tanrıydı. Güneş tanrıları gün doğarken ortaya çıkıyor, gece ise yeraltında yolculuk yapıyorlardı. Sümerli Güneş tanrısı Şamaş, aynı zamanda insanları hastalıklardan korurdu. “Güneş giren eve doktor girmez.” dediğimizde hem bilimsel bir gerçekliğe işaret ediyoruz; aynı zaman da Güneş tanrısı Şamaş’ı da anmış oluyoruz.

Babil, Mısır ve Yunan-Roma gibi uygarlıklarındaki Güneş tanrıları da benzer açılardan ele alınmıştır. Her şeyi gören ve aydınlatan Yunanlı ilk Güneş tanrısı Helios, saklanan gizlenen ne varsa açığa çıkarırdı. Ares ve Aphrodite’in yasak ateşli birleşmelerini ortaya çıkaran oydu. Bu yüzden o, adil olanın ölçütüydü. İnsan hayatı için güneş yaşam demektir. Onun ısıtan ve aydınlatan doğası var olduğu sürece yaşamımızın güven olduğunu biliriz. O sıcaktır, güven verendir, cömerttir, adil davranarak karanlığı aklayan olmuştur kolektif hafızamızda.

Astrologlar da doğum haritasındaki Güneş’i yorumlarken bu mitolojik hikayelerden yola çıkarlar. Örneğin Güneş modern astrolojide bilincin konusudur. Sağlam bir egonun göstergesidir. Neşeyle kucak açan, gerçekten olanı olduğu şekilde gören, adaletli davranan, karanlığa savaşan parçamızdır.

Tüm bu nedenlerle doğduğumuz an ve yer verilerine bağlı olarak çıkardığımız doğum haritasında yer alan gezegen ve burçların konumları, mitlerde başrol oynayan tanrıların, tanrıçaların ve kahramanların söylencelerini akla getirir. Bu nedenle Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarının mitoloji ile olan ilişkisini anlamak, astroloji anlamakla eşdeğerdir.

Artık gök gürültüsü öfkeli tanrı Zeus’un sesi değil; hiçbir ağaç, hiçbir ırmak bize seslenmiyor. Çünkü onların ruhlarını yok sayıyoruz. Doğayla bağlarımızı kopardık; ama onlar hâlâ yaşantılarımız içinde ve haritalarımızda kendini gösteriyor. Tanrı ve tanrıçaları eşsiz doğum haritalarımıza yerleştirebilirsek, biz de kendi mitosumuzu yazarız. O zaman tüm arkaik bilgiler canlanır ve yeniden yaşamımıza katılır.

Gülden Bulut
Latest posts by Gülden Bulut (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir