Sosyal demokratlar Kürt Sorunu’nu nasıl çözebilir?

Sosyal demokratlar Kürt Sorunu’nu nasıl çözebilir?

Kürt meselesinde Türkiyenin en temel eksikliği, siyasi ve teknik bir metodolojinin olmamasıdır. 1984ten beri terörle mücadele eden, 1984 öncesinde ise onlarca Kürt isyanına şahit olmuş bir ülkenin bu konuda somut bir metodoloji belirlememiş olması, vahim bir siyasetsizlik haline işaret etmektedir.

Geçtiğimiz gün Kuzey Irak’taki operasyonlarda verilen 12 şehit, terörle mücadelede partilerin aldığı tavırları yeniden tartışmaya açmışa benziyor. CHP’nin, AKP – MHP blokunun hazırladığı terörü kınayan bildiriye imza atmayıp kendi bildirisini duyurması, CHP’yi eleştiri oklarının hedefi haline getirdi. CHP ise, bu konuda net bir tavır ortaya koyarak terörle mücadelede yapılan hataların gündeme getirilmesini ve her şeyin şeffaf şekilde ortaya konulmasını istediğini açıkça vurguladı.

Tüm bu gelişmelerin ortasında, aslında yaşadığımız tüm bu acıları sona erdirebilecek ve ölümleri, kederleri ortadan kaldırabilecek soruyu sormak gerekiyor: Kürt meselesini nasıl çözmek gerekir? Daha da önemlisi, sosyal demokratlar Kürt meselesini nasıl çözebilir? Adım adım gidelim.

METODOLOJİ BELİRLEMEK

Kürt meselesinde Türkiye’nin en temel eksikliği, siyasi ve teknik bir metodolojinin olmamasıdır. 1984’ten beri terörle mücadele eden, 1984 öncesinde ise onlarca Kürt isyanına şahit olmuş bir ülkenin bu konuda somut bir metodoloji belirlememiş olması, vahim bir siyasetsizlik haline işaret etmektedir. Salt hamasi söylemlerden ve anlık toplumsal öfkeyi boşaltmakta işlevsel bulunan milliyetçi nutuklardan beslenen sağ siyaset aklı, Kürt meselesinin güvenlik boyutuna da siyaset boyutuna bir yanıt vermekten aciz kaldı.

Sosyal demokratların ilk işi, Kürt meselesinin siyasi boyutuyla güvenlik boyutuna ilişkin net, elle tutulur ve gerçek hayatta karşılığı olan bir metodoloji belirlemesidir. Söz gelimi, “Kürt meselesinin siyasi tarafı, demokratikleşmeyle ve ülkemizin bütünlüğünün güçlendirilmesi çerçevesinde çözülecektir” denilerek net bir çerçeve çizilirken, “Güvenlik açığının bulunduğu yerde güvenlik güçleri bulunur ve görevlerini yapar” ilkesiyle de güvenlik tarafına ilişkin net bir pozisyon alınabilir. Meselenin çok boyutlu olması, aynı anda birkaç şeyi yapmayı zorunlu kılan çok boyutlu bir metodolojiyi karşımıza çıkarmaktadır.

AKPnin başlattığı ve çöken çözüm sürecinin en büyük eksiği, sürecin şeffaflıktan uzak seyretmesi ve her şeyin kapalı kapılar ardında olup bitmesiydi.

ŞEFFAFLIK VE SÜRECİ HALKLA PAYLAŞMAK

AKP’nin başlattığı ve çöken çözüm sürecinin en büyük eksiği, sürecin şeffaflıktan uzak seyretmesi ve her şeyin kapalı kapılar ardında olup bitmesiydi. Bu nedenle normal şartlarda olası bir çözüme destek verebilecek pek çok kurum, parti ve kişi, çözüm sürecinin karşısında konumlanmıştı. Sosyal demokratların bu hataya düşmemesi elzem. Bu nedenle sendikalardan üniversitelere, şehit aileleri derneklerinden meslek odalarına, siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına tüm muhataplarla sürecin şeffaf şekilde paylaşılması, onlara amaçların ve olası sonuçların doğru, net ve iyi şekilde anlatılması kaçınılmaz bir zorunluluk. Böyle bir yaklaşım, sürecin güvenilirliğini ve ciddiyetini korumakla kalmaz, aynı zamanda çözümü arzulayan iradenin de elini güçlendirir ve çözüm adımlarını kamusallaştırır.

MUHATAP SORUNUNU AŞABİLMEK

Kürt meselesini tıkayan en önemli sorunlardan bir tanesi, muhatap sorunudur. Devletin bir terör örgütünü muhatap almaması gerektiğine dair büyük bir konsensüsün olduğunu düşündüğümüzde geriye reel muhatap olarak sadece siyaset kanalı/Meclis kalıyor. Sosyal demokratlar, HDP/Dem Parti’yi muhatap kabul ettiklerini ilan ederek, bu partinin yasal temsilcileriyle görüşmeli ve onların Kürt meselesinin çözümünden beklentilerini not ederek, birinci ağızdan meseleyi dinlemeli. Sürecin ilerleyen aşamalarında da “her ne olursa olsun” (PKK saldırısı, provokasyon vb. şeyler) bu iletişim kanalı daima açık tutulmalı. Ayrıca Kürtleri temsil etme iddiasına sahip sivil toplum kuruluşları ve aydınlar da bu sürece resmi olarak dahil edilmeli.

Sosyal demokratlar, somut ve sonuca dönük bir yeni anayasa hazırlığı başlatıp, ülkenin tüm kesimlerinin yer alacağı bir Yeni Anayasa Hazırlık Forumu” kurabilir. Burada yeni anayasa madde madde tartışılabilir ve ardından yine farklı kesimleri temsil eden hukukçuların bulunduğu bir komisyondan, yeni anayasa metninin yazılması istenebilir.

YASAL HAZIRLIKLAR

Meselenin siyasi boyutunu çözmenin yolu, ülkenin en temel kurallarını ve yönünü belirleyen metin olan anayasadan geçiyor. Sosyal demokratlar, somut ve sonuca dönük bir yeni anayasa hazırlığı başlatıp, ülkenin tüm kesimlerinin yer alacağı bir “Yeni Anayasa Hazırlık Forumu” kurabilir. Burada yeni anayasa madde madde tartışılabilir ve ardından yine farklı kesimleri temsil eden hukukçuların bulunduğu bir komisyondan, yeni anayasa metninin yazılması istenebilir. Burada Kürt meselesi açısından kritik nokta, vatandaşlık tanımının nasıl düzenlenmesi gerektiği olacaktır. Bu noktada “Türklük-Türkiyelilik” kriz döngüsüne düşmemek ve meselenin çözümünü kimlik tanımında boğmamak için, Atatürk’ün vatandaşlık tanımının oldukça işlevsel olduğunu düşünebiliriz: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”

Bu tanımda yer alan “Türkiye halkı” ifadesi, etnik olarak Türk olmayan yurttaşları kapsarken, tanımdaki “Türk” ifadesi de ulus-devlet hassasiyeti yüksek ve milliyetçi kaygılar taşıyan geniş bir kitleyi tatmin edecektir. Dolayısıyla vatandaşlık tanımı, farklı kesimlerin kendinden bir şeyler bulabildiği, ortaklaşabildiği ve yatıştırıcı, kabul edilebilir bir etkiye sahip olacaktır.

Yasal hazırlıkların bir diğer boyutu, af meselesi olacaktır. Bu mesele ise tamamen sürece bağlı olarak şekillenecek, toplumun her kesimindeki hassasiyetleri gözeterek ve şeffaf bir şekilde kurgulanacak bir çalışma olmalı. Çözüm sürecinde Habur sınır kapısında yaşananların ülkenin batısında yarattığı infiali düşününce, daha kontrollü ve makul davranarak adım atmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Affın kapsamı ve uygulanması, tamamen sürecin içeriğine ve gidişatına bağlı olarak şekillenmelidir.

GÜVENLİK POLİTİKALARI

Kürt meselesinin çözümündeki en önemli zorluklardan biri, siyasetin ve müzakerelerin devreye girdiği zamanlarda terör döngüsünün artma riskini taşımasıdır. Çözüm beklentisiyle yola çıkan bir sosyal demokrat hükümet, sürecin her aşamasında bir provokasyona ya da süreci sabote etmeye dönük şeylere maruz kalabileceğini öngörerek ilerlemelidir. Dolayısıyla ne kadar ağır bir terör saldırısı olursa olsun, buna karşı hamasete kapılmaksızın akla, mantığa ve siyasi iradeye sahip çıkmak gerekiyor.

Kürt meselesi hem siyasi hem de güvenlik boyutu bulunan, çok yönlü ve girift bir meseledir. Bu meseleyi kalıcı şekilde çözmek isteyen sosyal demokrat bir iktidar, her şeyden önce şeffaf, kamuoyu desteğini sağlamış, siyasi çözümle güvenlik politikaları dengesini tutturabilmiş, rasyonel ve cesur bir pozisyon alabilmeli.

DENEYİM ARAŞTIRMASI

Silahlı ayrılıkçı terör örgütleriyle mücadele eden ilk ülke Türkiye değil. Söz gelimi İngiltere’nin IRA deneyiminden, İspanya’nın ETA deneyiminden ve Kolombiya’nın FARC deneyimlerinde faydalanmak ve silahlı ayrılıkçı terörün nasıl sona erdirildiğine ilişkin araştırmalar yapmak çok değerli bir adım olacaktır. Bu amaçla akademisyenlerden, siyasetçilerden ve askerlerden oluşan bir çalışma grubu oluşturularak terör örgütü PKK ile mücadele konusunda seyredilen yolun daha etkin ve güncellenmiş bir yere evrilmesi sağlanabilir. Nitekim ortada somut, başarıya ulaşmış çalışmalar ve siyasetler var. Bunların Türkiye açısından örnek oluşturabilecek yönleri muhakkak çıkacaktır.

SONUÇ YERİNE

Kürt meselesi hem siyasi hem de güvenlik boyutu bulunan, çok yönlü ve girift bir meseledir. Bu meseleyi kalıcı şekilde çözmek isteyen sosyal demokrat bir iktidar, her şeyden önce şeffaf, kamuoyu desteğini sağlamış, siyasi çözümle güvenlik politikaları dengesini tutturabilmiş, rasyonel ve cesur bir pozisyon alabilmeli.  Öte yandan olası bir yeni çözüm sürecinde sosyal demokrat iktidarın mutlaka alternatif planları ve olumsuz gelişmelere karşı ne yapacağını bilir bir pozisyonu bulunmalı. Aksi halde gelişmelere göre yaşanacak savrulmalar, tüm adımları ve emekleri boşa düşürebilir.

Türkiye her anlamda büyük bir ülke. Coğrafi büyüklüğüyle, nüfusuyla, ekonomik büyüklüğüyle, siyasal düzlemde kapladığı özgül ağırlığıyla ihmal edilmesi mümkün olmayan, büyük ve önemli bir ülke. Türkiye gibi bir ülkeyi güçlendirecek ve daha etkin bir aktör haline getirecek şey, kronik sorunlarını bir an önce çözmesinden geçiyor. Kürt meselesini kalıcı şekilde çözmüş bir Türkiye, demokrasisini ve bütünlüğünü daha da güçlendirerek yoluna devam edebilecektir. Ayrıca terör meselesini de çözmüş olacağı için, her yıl terörle mücadeleye ayrılan milyarlarca doları başka kalemlere aktararak toplumsal refahı da güçlendirmek mümkün olacaktır.

Bakalım zaman Türkiye için ne gösterecek? Umarım Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü güçlendiren, demokratik standartları yükselten, terörü geri dönüşsüz şekilde sona erdiren bir çözümü görebiliriz.

Artık konuş(a)madığımız sorunların başında Kürt Sorunu geliyor. Konuşamasak da Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli sorunu olmaya devam ediyor. Kürt siyasi hareketini temsil eden partiler Meclis’te ama biz bölgede ne yaşandığını tam olarak bilmiyor, tartışamıyoruz.

Peki temel sorun devletin güvenlik politikası mı?

Kürt sorununun çözümünde neredeyiz?

Yerel seçimler sorunu konuşmak için fırsat mı?

Cevapları arıyoruz.

Dosyanın diğer yazılarını okumak için buraya tıklayınız.

Emrah Aslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir