Sarayın adayı halkın adayına karşı

Sarayın adayı halkın adayına karşı

Muhalefetin büyük bir kısmı, Mayıs 2023 travmasını atlatmanın ve geleceğe dönük umudu yeşertmenin yolunun yerel seçimlerden geçtiğinin bilincinde. Bu farkındalık hâli, İmamoğlunun şansını ve motivasyonunu arttıran en önemli faktör.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, geçtiğimiz pazar günü partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayının Murat Kurum olduğunu resmen açıklamasıyla, İstanbul’da taşlar nihayet yerine oturdu. Erdoğan’ın 2019’da iki kez kaybettiği İstanbul’a aday arayışının epeydir sürdüğü ve karar verme sürecinin zor olduğu biliniyordu. Nihayet uzun bekleyiş sona erdi ve Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’daki rakibinin Murat Kurum olacağı resmen belli oldu. Peki Kurum’un adaylığı İstanbul seçimleri için ne anlama geliyor? Olasılıklar, İmamoğlu açısından (varsa) muhtemel riskler neler?

ETKİLİ FAKAT DÜŞÜK PROFİLLİ ADAY DENKLEMİ

Erdoğan açısından İstanbul’da aday gösterilecek adayın birkaç özelliği aynı anda taşıması gerekiyordu. Birincisi, Erdoğan’ın popülaritesine ve gücüne gölge düşürecek, zamanla Erdoğan’a alternatif hâle gelecek bir isim olmaması, yani düşük profilli olması. İkincisi, Erdoğan’a kıyasla düşük profilli olan figürün, İstanbul özelinde ise yüksek profilli olması. Üçüncüsü, kent gündemini ilgilendiren güncel sorunlara yanıt verebilecek, bu meselelerin içinden biri olması. Dördüncüsü, atalet enerjisi vermeyen, genç ve dinamik bir isim olması.

Murat Kurum, tam olarak Erdoğan’ın arzuladığı denklemdeki şartları karşılayan bir isim ve bu anlamda aday gösterilmesi de sürpriz olmadı. Kurum’un seçim kampanyasını kentsel dönüşüm, depreme hazırlık ve konut güvenliği gibi başlıklar üzerine kuracağı, arkasında iktidarın olduğunu ve bu nedenle hizmetlerin daha hızlı akacağını vurgulayacağı belli. Kurum’un ilk mesajını Ulaştırma Bakanı’yla birlikte vermesi de “Biz gelirsek hizmetler daha hızlı ve kolay gelir” alt mesajını vermesi bakımından şaşırtıcı bir hamle değil. Sarayın aday olan Kurum’un seçimdeki belki de tek kozu, arkasında sarayın siyasi ve ekonomik gücünün olduğunu vurgulaması olacak.

KURUMUN DEZAVANTAJLARI

Murat Kurum, 2019’da Binali Yıldırım gibi yüksek profilli bir adayı iki kez yenilgiye uğratmış, İstanbul’daki görev onay oranı oldukça yüksek ve popüler bir başkanın karşısında yarışacak. 2019’da Erdoğan’ın bizzat İstanbul’da sahaya indiğini ve ilçelerde mitingler düzenlediğini düşünürsek, aslında İmamoğlu’nun sadece Yıldırım’ı değil, Erdoğan’ı da iki kez yendiğini söylemek mümkün. Bu bağlamıyla Kurum, Erdoğan’a karşı dolaylı da olsa zafer kazanmış bir belediye başkanıyla mücadele etmek zorunda ve yarışa psikolojik bir dezavantajla giriyor.

Bir diğer husus, Kurum’un Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapmış olması. Türkiye’nin konut güvenliği, depreme hazırlık ve afet yönetimi gibi konularda ne kadar yetersiz durumda olduğu anımsanırsa, İmamoğlu ve ekibi için bu başlıklar üzerinden Kurum’a yüklenmek oldukça mümkün ve işlevsel olacak. Bu şekliyle Kurum, sürekli kendini savunmak zorunda kalan ve politikalarını anlatmaktan ziyade ne olduğu/ne olmadığı denklemini açıklamaya mecbur bırakılan bir pozisyonda kalacaktır. İmamoğlu pozitif, rahat ve özgüven dolu bir seçim dönemi geçirirken, Kurum açısından işler bu kadar rahat ve sorunsuz gitmeyecek gibi duruyor.

İstanbuldaki seçmen dinamikleri ve İmamoğlunun başarılı belediyeciliğinin halkta bulduğu karşılık, Erdoğan’ın beklentilerine ve arzularına yanıt vermeyebilir. Ayrıca ülke genelindeki derin ekonomik krizin İstanbulda daha yoğun ve şiddetli hissedildiğini düşünürsek, iktidar açısından İstanbul seçmenini ikna etmek pek kolay olmayacak.

ERDOĞANIN GÖRÜNÜRLÜĞÜ

Siyasal İslamcı hareketler için İstanbul, 1994 sonrası dönemde bir kale olarak görüldü ve bu duygu AKP döneminde pekişti. 2019 yerel seçimleri ise bu algının ciddi anlamda sarsıldığı bir kırılma noktası oldu. Mart ve Haziran seçimlerinde alınan iki yenilgiyi, Cumhurbaşkanlığı seçiminde İstanbul’da Kılıçdaroğlu’nun önde bitirmesi izledi. Başka bir deyişle AKP, 2019’dan beri İstanbul’da kaybediyor ve 2024 yerel seçimi, bu durumu tersine çevirmek için bir fırsat olarak görülüyor. Erdoğan, onu iktidara taşıyan sürecin başladığı kentte bir kez daha kaybetmemek için elindeki tüm kozları oynamaya ve yeniden sahaya inmeye hazır olsa da İstanbul’daki seçmen dinamikleri ve İmamoğlu’nun başarılı belediyeciliğinin halkta bulduğu karşılık, Erdoğan’ın beklentilerine ve arzularına yanıt vermeyebilir. Ayrıca ülke genelindeki derin ekonomik krizin İstanbul’da daha yoğun ve şiddetli hissedildiğini düşünürsek, iktidar açısından İstanbul seçmenini ikna etmek pek kolay olmayacak.

MUHTEMEL SONUÇLAR

Şüphesiz 2019’daki dinamiklerden farklı realiteler barındıran bir seçim ortamına giriyoruz. İmamoğlu, bu kez sadece Cumhur İttifakı’na ve Erdoğan’a karşı değil, aynı zamanda kendisine muhalif “muhaliflerle” de mücadele edecek. Öte yandan muhalefetin büyük bir kısmı, Mayıs 2023 travmasını atlatmanın ve geleceğe dönük umudu yeşertmenin yolunun yerel seçimlerden geçtiğinin bilincinde. Bu farkındalık hâli, İmamoğlu’nun şansını ve motivasyonunu arttıran en önemli faktör.

Renkli, çekişmeli ve günün sonunda kuvvetle muhtemel İmamoğlu’nun zaferiyle bitecek bir İstanbul seçimi izleyeceğiz. Hep birlikte izleyip göreceğiz.

Emrah Aslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir