Değişime mecbur bir siyasi hareket olarak CHP

Değişime mecbur bir siyasi hareket olarak CHP

Tam da bu noktada sorulması gerekeni soralım: CHPyi değişime zorlamanın ve CHPden bir şeyler beklemenin bir anlamı, reel bir karşılığı var mı? Bu beklentiye ve çabaya mecbur muyuz?

1950 sonrası Türk siyasi tarihinin değişmez konu başlıklarından bir tanesi, “CHP ve değişim” meselesidir. Siyasete ilgili 1930 doğumlu bir yurttaş ile 1990 doğumlu bir yurttaşı ortak paydada buluşturan bir konudur CHP ve değişim tartışmaları. İstisnasız her kuşak, bu konu etrafındaki tartışmalara yakından ya da uzaktan tanık olmuş ve CHP’nin “nasıl” ve “ne yönde” değişmesi gerektiğine dair çokça şey okumuştur yahut en azından duymuştur. Tam da bu noktada sorulması gerekeni soralım: CHP’yi değişime zorlamanın ve CHP’den bir şeyler beklemenin bir anlamı, reel bir karşılığı var mı? Bu beklentiye ve çabaya mecbur muyuz?

TARİHSEL BİRİKİMİN GETİRDİĞİ SORUMLULUK

CHP’yi diğer siyasi partilerden ayıran en önemli özellik; bağımsızlık savaşı koşullarında doğan, gelişen ve bir direniş örgütünden siyasi partiye evrilen, Cumhuriyet’i kuran parti olması nedeniyle kurucu vasıf taşıyan bir yapı olmasıdır. Öte yandan CHP, bağımsızlık ve Cumhuriyet’in kuruluşunun ötesinde, çok partili siyasi hayata geçişin temellerini atan ve Türkiye’nin demokratik bir ülke olması yönündeki en önemli adımı attıran partidir. CHP gibi kurtarıcı, kurucu ve geliştirici vasıfları olan bir partinin ülke siyasetinden tamamen elini eteğini çekmesi, kendi haline bırakılması ya da yok sayılması, hayatın doğal akışına ve tarihsel bağlama uymayan, pratikte de çalışmayacak bir durumdur.

Tarihsel birikimin CHP’ye yüklediği sorumluluklar, partinin farklı dönemlerde değişim arayışlarına girerek siyasal arenada iddia sahibi olma çabasını açıklayan en önemli belirleyendir. CHP’li siyasetçilerin zaman zaman dillendirdiği, “Cumhuriyet’i kuran ve geliştiren biziz, onu daha da ileriye taşıyacak olan biziz!” temalı demeçler, bu tarihsel bilincin ve sorumluluk duygusunun ürünüdür.

Seçim başarısı kazanamayan bir değişim söyleminin ise sürdürülebilirliği pek mümkün değil. Böylesi bir durum, değişim söylemini ve çabasını kısır bir döngüye sokmakla kalmaz, değişim söyleminin de altını fazlasıyla boşaltır, boşluğa düşürür. Siyaset, günün sonunda seçimi kazanmak ve yönetimi elde etmek için yapılır.

TABAN REALİTESİ

CHP, salt tarihsel özellikleriyle değil, taban bağlamında da diğer partilerden epey farklılaşmaktadır. Söz gelimi başka hiçbir siyasi parti tabanında, seçmenle parti arasında CHP ile CHP seçmeni arasındakine benzer bir duygusal bağ bulunmamaktadır. Bu durum, CHP’yi diğer partilerden daha özel bir durumda konumlamakla kalmıyor, partiyi hemen her dönemde iddia sahibi olmaya zorluyor. Nitekim bu seçmen bağının yarattığı beklenti ve dolaylı (çoğu kez doğrudan) baskı, CHP’yi tarihin hemen her döneminde değişime, yeni şeyler söyleme ihtiyacına ve iktidara daha güçlü şekilde aday olmaya iten bir güç oluşturuyor.

CHP’nin özgün taban yapısı olmasa, muhtemelen birkaç başarısız seçim deneyiminden sonra partinin küçülüp dağılması, hatta kuvvetle muhtemel siyaset sahnesinden silinmesi mümkün olurdu. Ancak CHP’nin kemikleşen ve duygusal bağlarla partiye bağlı taban yapısı, böyle bir silinişin önüne geçtiği gibi, partiyi sürekli değişime zorlayan bir itici güç olarak ortaya çıkmaktadır.

O HALDE?

CHP’deki değişim tartışmaları bitmedi ve gelecekte de bitmeyecek. Muhtemelen 30 ve 40 yıl sonra da 70 ve 80 yıl sonra da CHP’de değişimin, yenilenmenin ve yeni şeyler söylemenin tartışmasını okuyacak, duyacak ve görecek toplum. Tarihsel birikim ve tabanın özgün özellikleri partiyi buna zorluyor ve bu kötü bir şey değil. Buradaki kritik nokta, bu değişim çabalarının partiyi bir sonuca götürdüğünü görmekten geçiyor. Söz gelimi 1960’larda başlayan ve 70’lerde gücünün zirvesine ulaşarak parti içi iktidarı elde eden değişim söylemi, CHP’ye 1950 sonrası dönemin en başarılı yıllarını yaşatmıştı.

Öyle ki, bu dönemde CHP genelde ve yerelde iktidar deneyimleri yaşarken bile değişim ve yenilenme çabalarını sürdürmekten imtina etmemişti. Seçim başarısı kazanamayan bir değişim söyleminin ise sürdürülebilirliği pek mümkün değil. Böylesi bir durum, değişim söylemini ve çabasını kısır bir döngüye sokmakla kalmaz, değişim söyleminin de altını fazlasıyla boşaltır, boşluğa düşürür. Siyaset, günün sonunda seçimi kazanmak ve yönetimi elde etmek için yapılır. CHP, başarıyı ve iktidarı getirecek reel değişim çabalarını hayata geçirebildiği ölçüde ilerleyebilecektir.

Emrah Aslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir