Gençler Pazar günü neyi oylayacak?

Gençler Pazar günü neyi oylayacak?

Yaşadığım yerde kız arkadaşımla parkta rahatça gezi yapıp yapamayacağımı düşünmek istemiyorum. Gece dışarı çıktığım mekanların kapandığını görmek istemiyorum. Siyasetle ne kadar içli dışlı bir genç olsam da, tüm bu vakıalarla kullandığım oy arasında somut ve bilimsel bir ilişki kurmak hâlen daha çok kolay gelmiyor. Yine de, içimden bir his, bir tercihim olduğunu söylüyor. Pazar günü, bir genç olarak bu his uyarınca oy kullanacağım.

Türkiye’de yaklaşık 13 milyon genç (18-25 yaş arası) seçmen bulunuyor. Önümüzdeki Pazar günü gerçekleşecek yerel seçimde ise yaklaşık 1 milyon seçmen, hayatındaki ilk oyunu kullanacak. Gençlik Örgütleri Forumu’nun (GoFor) aktardığına göre, bir önceki yerel seçimlerde 18-29 yaş arası seçmen, tüm seçmenin %24.21’ini oluştururken, bu yaş grubundaki adaylar tüm adayların yalnızca %14’ünü oluşturmuş, ve yalnızca %6.9’u seçilebilmiş. Yani, Türkiye’de gençlerin siyasal katılımı, özellikle seçilme hakkı bakımından oldukça tedirgin edici bir durumda. Demokrasinin işleyişi gereği, seçme hakkıyla seçilme hakkını bir bütün olarak düşünmek isabetli olur. Seçilmek suretiyle siyasal karar alım mekanizmalarına katılması güçleşen gençlerin, sandıktan beklentisinin sarsıldığını söyleyebiliriz. Gençler seçilmiyorsa, neden seçmek istesinler?

Ama diğer taraftan, altını çizdiğimiz bu fenomen artık Türkiye’nin bir nevi gerçeği. Türkiye’de siyaset, gençlerin beklentisine uygun bir surette şekillenmiyor. Siyasî vaatlerde, kampanyalarda, ve seçildikten sonraı karar alımlarda, gençler çoğu zaman ikinci veya üçüncü plana atılıyorlar. Gençlik siyaseti de bu surette, yaşça ilerlemiş bir siyaset mekanizmasında var olabilme mücadelesine dönüşüyor. Bu durum da gençlik siyasetinin varlığına ters.

Özellikle bugünün gençleri olan Z Kuşağı ile diğer kuşakların aynı yaştaki davranışları, dünyadan ve siyasetten beklentileri ciddi bir parallelik göstermiyor. Z Kuşağı, son derece şahsına münhasır bir kuşak. Küsebiliyor, umutsuzluğa kapılabiliyor, beklentileri çok anlık değişebiliyor.

Z KUŞAĞI ŞAHSINA MÜNHASIR BİR KUŞAK

Zira mesele yalnızca yaş değil. Özellikle bugünün gençleri olan Z Kuşağı ile diğer kuşakların aynı yaştaki davranışları, dünyadan ve siyasetten beklentileri ciddi bir parallelik göstermiyor. Z Kuşağı, son derece şahsına münhasır bir kuşak. Küsebiliyor, umutsuzluğa kapılabiliyor, beklentileri çok anlık değişebiliyor.

Eğer siyasetçiler bu fenomeni olduğu gibi kabul etmez, Z Kuşağı’nın değişen beklentilerine uygun bir siyaset üretmezler, klasik ve kodlanmış kampanyalarla devam ederlerse, gençlerden beklentilerini minimuma indirmeleri gerekir.

Zira Z Kuşağı, artık ucuz şarkılar değil, gelecek güvencesi istiyor. Hayatını elle tutulabilir bir ekonomik güvenceyle planlayabilmek istiyor, hayal kurabilmek istiyor.

Eğer tüm bu isteklere cevap verecek olan kurum siyaset değilse, gençlerin de siyasetten bir beklentisi olmaması anlaşılabilir bir durum.

Hele de, 2023 Genel Seçimleri’nin travması henüz atlatılamamışken.

2023 Genel Seçimleri’nin Z Kuşağı nezdinde sloganı, “Hayat bitti.” olmuştu. Bir meme olarak yaygınlaşan bu slogan, mizah ögesinden çok daha öte bir gerçeklik ihtiva ediyor. Gençlerin seçimlerden beklentisi, yalnızca oy verdiği adayın, kendisine yakın gördüğü siyasi görüşün kazanmasından öte, gelecek kaygılarıyla paralel olduğu zaman, bu gibi radikal çöküşler de kaçınılmaz oluyor.

Ancak şu bir gerçek ki hayat bitmedi. Aslında bu gibi basit bir öncülü savunurken bile, ikna edici olabilmek adına çok çaba sarf etmek zorunda kalıyorum. Evet, 2023 Genel Seçimleri’nden sonra hayat bitmedi, ancak pek çok gencin hayatı büyük oranda zorlaştı, daha da zorlaşmaya devam ediyor.

Üstelik tüm bu tartışmayı ortaya atarken, yalnızca ekonomik alanı değerlendirmeye çalışıyorum. Gün geçtikçe, ekonominin yanına sosyal, hukukî ve hatta jeopolitik sorunlar eklenmeye devam ediyor.

Gençlerin hayattan beklentilerini; gençlerin varlığını ve isteklerini yapısı gereği dışlayan bir siyaset kurumuna dayandırmak zorunda kalması bence korkunç bir tablo. Ama maalesef durum bu. Yine de, gençlik gelecek, gelecek de umut demek.

GENÇLİK GELECEK, GELECEK DE UMUT DEMEK

Yine de tekrar ifade etmek istiyorum, hayat bitmedi, ve kolay kolay da bitmeyecek. Gençlerin hayattan beklentilerini; gençlerin varlığını ve isteklerini yapısı gereği dışlayan bir siyaset kurumuna dayandırmak zorunda kalması bence korkunç bir tablo. Ama maalesef durum bu. Yine de, gençlik gelecek, gelecek de umut demek.

Dolayısıyla şartlar ne kadar zor olursa olsun, umudu koruyabilmek gençlerin doğasında var. Ancak bu pratiğin de çalkantıda olduğunu korkarak ve üzülerek ifade etmek zorundayım.

Bir Z Kuşağı olarak çevremde, yaklaşan seçimlerde oy kullanma motivasyonu olmayan çok fazla genç var. Gerekçe, çoğu zaman ekonomik, ancak ekonomik gerekçelendirmeyi siyasal bir nihilizmin de takip ettiğini hissediyorum. Gençler, yerel seçimlerde oy verebilmek için okuduğu/çalıştığı şehirden ailesinin yanına gitmek istemiyor, böyle bir ekonomik yükümlülüğün altına girmek istemiyorlar. Ancak daha da acısı, gidecekleri memleketlerinde, oy kullanma ve böyle bir ekonomik yükümlülüğün altına girmeleri için onları ikna edebilmiş bir siyaset ile karşı karşıya değiller. Olanın olduğunu düşünüyorlar, veya İngilizce konuşan dünyanın dediği gibi; It is what it is…

Türkiye’de gençler nezdinde siyaseti bu “olan olducu” anlayıştan kurtarmanın yolu, yine siyaset mekanizmasının yapısını değiştirmekten geçmeli. Siyasetin gençleşmesi, gençleri ikna edecek söylemlerin gerçekten gençlerin kaygılarını anlayarak ortaya konulması bu anlamda önemli. Ancak tüm bu vakıalar, artık önümüzdeki Pazar gününün konusu değil.

Bir sonraki Genel seçimlerde neredeyse 30 yaşımda olacağım. Bu da, artık bir genç olarak, gençlerin gözünde siyasete dair kafa yormamın zorlaşacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla şu anki düşünceme, çabalarıma farklı bir şahsi önem yüklüyorum. O zamana kadar, bir şeylerin değişebileceği umuduyla belki yapıyorum bunu.

Peki değişmesi gereken ne? GoFor’un KONDA ile birlikte gerçekleştirdiği “Gençlerin Politik Tercihleri Araştırması 2024” başlıklı rapordan, üzücü tablonun sinyallerini veren bazı gerçekleri paylaşmak istiyorum.

Gençlerin önemli bir kısmı, yaklaşan seçimlerde ya kararsız, ya da oy vermeyi tercih etmiyor. Gençler, siyasi partilerin gençlik üzerine olan söylemlerini samimi ve gerçekçi bulmuyor. Hiçbir siyasi parti, gençler nezdinde gençlik söylemleriyle ve gençlere yönelik kampanyalarıyla öne çıkmıyor.

GENÇLER, PARTİLERİ SAMİMİ BULMUYOR

Gençlerin önemli bir kısmı, yaklaşan seçimlerde ya kararsız, ya da oy vermeyi tercih etmiyor.

Gençler, siyasi partilerin gençlik üzerine olan söylemlerini samimi ve gerçekçi bulmuyor.

Hiçbir siyasi parti, gençler nezdinde gençlik söylemleriyle ve gençlere yönelik kampanyalarıyla öne çıkmıyor.

Türkiye’de gençlerin en büyük sorunu ekonomi, ve buna bağlı olarak sosyal hayatları da ciddi derecede olumsuz etkileniyor.

Tüm bu gerçekler, maalesef artık bir sonraki seçim dönemi için üzerinde durmamız gereken meseleler. Ancak yine de, gençlerin önümüzdeki Pazar günü neyi oylayabileceği sorusunun üzerinde kısaca durmak; ve bu süreci belki en etkili, demokratik ve özgürlükçü bir biçimde geçirebilmenin yolları üzerinde kafa yormak istiyorum.

Pazar gününden sonra, neredeyse 4 sene boyunca merkezî seçim yapmayacağız. Ancak bu, siyasetin sularının durulacağı anlamına gelmiyor. Siyaset, biz onunla ilgilenmesek de bizimle ilgilenmeye devam edecek. Oy verince ekonominin bir anda sihirli bir değnekle düzelmeyeceği gibi, oy kullanmamak da bu anlamda yerleşik ekonomik karar alımlara karşı bir tutum olmayacak. Ancak, gençlerin bugünkü hayatını sadece popülist söylemlerle değil, somut vakıalarla kolaylaştıran bir siyasetin de sinyallerini veren liderler yok değil. İstanbul’daki Kent Lokantaları sadece iyi bir örnek. Gece metroları, somut bir örnek.

Sonraki süreçte, yaşadığım yerde kız arkadaşımla parkta rahatça gezi yapıp yapamayacağımı düşünmek istemiyorum. Gece dışarı çıktığım mekanların bir bir kapandığını görmek istemiyorum. Bilmiyorum, siyasetle ne kadar içli dışlı bir genç olsam da, tüm bu vakıalarla kullandığım oy arasında somut ve bilimsel bir ilişki kurmak hâlen daha çok kolay gelmiyor. Yine de, içimden bir his, bir tercihim olduğunu söylüyor. Pazar günü, bir genç olarak bu his uyarınca oy kullanacağım.

Çağın Tan Eroğlu
Latest posts by Çağın Tan Eroğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir