“Türk Cumhuriyetçiliğinin Oluşumu”

“Türk Cumhuriyetçiliğinin Oluşumu”

Nihayetinde özellikle ihmal edilmiş konularla ilgili yapılmış her akademik çalışmanın kıymetli olduğuna inandığım için, Turnaoğlu’nun kitabının Osmanlı-Türkiye demokrasi/anayasal hareketler tarihi konulu literatüre önemli katkı sunduğunu düşünüyorum.

Geçen yazıda hayali bir harita üzerinden kuş bakışı olarak gerçekleştirilen Osmanlı’da cumhuriyetçilik fikri turundan sonra, bu yazının konusu, cumhuriyet fikrinin ilanı öncesindeki zayıf ve muğlak kökler. Odağı ise bu konudaki literatürde yerini 2017 yılında alan, Berna Turnaoğlu’nun The Formation of Turkish Republicanism (Türk Cumhuriyetçiliğinin Oluşumu) kitabı olacak.

Tur Öncesi Kısa Prezantasyon

Princeton University Press tarafından 2017 yılında yayınlanan, Berna Turnaoğlu’nun kitabı hakkında daha önce yazılmış kitap değerlendirme yazılarını, aralarındaki uçurum bağlamında daha önce LitetarTur’umuzda ele almıştım.

Banu Turnaoğlu, lisansüstü eğitimi boyunca, özellikle Cambridge Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümündeki doktora yıllarından itibaren Osmanlı ve Türkiye’de cumhuriyetçilik konusuna odaklanmış bir meslektaşımız. Türkiye’de yeterince çalışılmamış bir alan için önemli bir kazanımdır bu.

Kitabın kendisine gelince, Alp Eren Topal’ın detaylı bir inceleme sonucu kaleme aldığı kitap hakkındaki eleştirilerini haklı, ama biraz “acımasız” bulduğumu önceki yazıda belirtmiştim. Kitap konusunda daha soğukkanlı bir tarz ve ağırbaşlı bir dili tercih eden Ethan Menchinger’in de benzer eleştirilerini özet olarak sunduktan sonra, nihayetinde Menchinger’in tuhaf bir şekilde kitabı tavsiye etmediğini not etmiştim. Ancak ben literatüre katkı sunduğunu düşündüğüm bu kitabın mevcut eleştirilere rağmen okunmasını ve hatta en kısa zamanda Türkçeye kazandırılmasını tavsiye ediyorum.

            Kitabın başında iyi bir kavramsal-teorik çerçeve tartışmasının eksikliği, tematik çerçeve konusunda dağınıklığa yol açmıştır. Bu tartışma eksikliği, oldukça değerli bir siyasi düşünce tarihi çalışmasını zayıflatıyor kaçınılmaz olarak.

Kısa Turumuz Başlıyor

Yukarıdaki girizgahtan sonra, artık kitapla ilgili (turumuzun durakları olarak değerlendirilebilecek) bazı noktalar üzerinde durabilirim:

  • Türkiye’de cumhuriyet(çilik) tarihiyle ilgili mitolojik başlangıç anlatısını revize etme amacıyla yola çıkan yazarın/kitabın, Türkiye’de yerleşik olan cumhuriyet(çilik) tarihinin Mustafa Kemal (Atatürk) ve 1923 ile başlatılmasına dayalı anlatıyı sorgulamak gibi oldukça anlamlı ve devrimci/revizyonist bir amacı var. Bu anlamda, Cumhuriyet’i Atatürk’ün Türkiye’ye adeta “bir sürpriz hediye” gibi sunduğu yönündeki banal resmi anlatıyı sorgulamak ve revize etmek için anlamlı bir girişim.
  • Bu genel tezin alt-tezi olarak, Türkiye’de cumhuriyet fikrinin (cumhuriyetçiliğin) ve Şark’ta cumhuriyet deneyimlerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’teki ilanından çok daha gerilere gittiğini iddia eden yazar, daha kitabın başında bunun “yüzyıllarca yıl geriye gittiği”ni iddia ederek tezini bizzat kendisi zayıflatıyor maalesef: Konuyu bilenler de bizzat bu kitabı sonuna kadar okuyanlar da “yüzyıllarca” ifadesinin abartı olacağını söyleyecektir.
  • Kitabın başında iyi bir kavramsal-teorik çerçeve tartışmasının eksikliği, tematik çerçeve konusunda dağınıklığa yol açmıştır. Bu tartışma eksikliği, oldukça değerli bir siyasi düşünce tarihi çalışmasını zayıflatıyor kaçınılmaz olarak. Oysa sağlam bir siyaset bilimi formasyonuna sahip olduğu anlaşılan yazarın, bu birikimini kavramsal-teorik analizlerinde kullanması beklenirdi.
  • Kitapta yer verildiği kadarıyla ve şekliyle Türk Cumhuriyetçiliğinin Oluşumu konusu, esasen geniş bir makalede (essay) yetkin bir şekilde ele alınabilirmiş gibi geliyor bana. Belki de doktora çalışması olması nedeniyle kavramın ve konunun uzatılması ve genişletilmesi ihtiyacı hasıl olmuş. Esasen kitabın hazırlık aşamasında tezin ilk üç bölümü özetlenerek tek bir bölüme dönüştürülmesi ve en başa iyi bir teorik-kavramsal ve metodolojik çerçeve tartışması eklenmesi daha iyi bir sonuç verebilirmiş gibi geliyor bana.
  • Konuyla ilgili tarihyazımının Osmanlı’nın Müslim ve gayrimüslim tüm unsurlarıyla birlikte demokrasi tecrübesi ve tartışmalarını içermesi gerekliliği sebebiyle “Türk Cumhuriyetçiliği” başlığının sadece etnisite-merkezli modern kolektif kimlik olarak ulusu ifade edecek şekilde belirlenmesi ve diğer unsurları kapsayamaması çok önemli (ve esasen çok yaygın) bir eksikliğin göstergesidir.
  • İçerik, söylem ve yöntem bağlamında kitaptaki eksiklik veya sorunların bazıları, genelde konuyla ilgili literatürde karşımıza çıkan sorunun tekrarı veya parçası niteliğindedir. Bunlardan birinin özellikle altını çizmek isterim: Osmanlı ve Türkiye’de cumhuriyetçiliğin veya cumhuriyet fikrinin temellerine baktığımızda Gayrimüslim birikimi göz ardı etmek olukça yaygın ama çok da sorunlu bir zaaftır. Bu eksiklikten hareketle mümkün olan her mecrada Osmanlı’da cumhuriyetçiliğin ve demokrasinin kökenlerini irdelerken (kısıtlayıcı rezervlerden azade bir şekilde) kapsayıcı bir bakış açısı için mesela Velestinli Rigas’ın mirasına değinmeyi bir zorunluluk addediyorum.
  • Cumhuriyetçilik (fikri) tarihini yüzyıllarca geriye götürme iddiasıyla yola çıkarak kitabın her bölümünü bir tarihsel döneme ayıran yazarın, her dönemle ilgili literatür ve dönem metinlerini daha seçici ve sistematik kullanması beklenirdi. Ayrıca dönem metinlerini kullanırken çok daha özenli olması gerekirdi.
  • Quentin Skinner, J. G. A. Pocock ve John Dunn önderliğinde siyasi düşünce tarihyazımında yeni bir çığır açan Cambridge ekolünün Doğu-Batı ikilemini sorgulamasından yola çıkarak Turnaoğlu’nun, Cumhuriyet(çilik) meselesini Doğu-Batı ayrımının ötesinde ele alma iddiasını zımni olarak sahiplendiği görülmektedir. Ancak Batı-dışı olarak ele aldığı Osmanlı ve Türkiye örneğini incelerken yazarın bu iddianın/sorgulamanın içini doldurabildiğini söylemek mümkün değildir maalesef. Bu konuda başarılı ve ezber bozucu bir sorgulama için Türkçesi 2020 yılında Koç Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlanan Patricia Springborg’un Batı Cumhuriyetçiliği ve Şark Hükümdarı kitabına örnek olarak bakılabilir.
  • Kitapta analitik eleştirel anlatının merkezine, önemli bir tez olarak, üç tip cumhuriyetçilik sınıflandırması tezi oturulmuştur: İslami/İslamcı, liberal ve radikal cumhuriyetçilik. Ancak kitapta bu sınıflandırma, köşeli ve aşırı basitleştirilmiş ve bir kategorizasyon şeklinde çıkmaktadır karşımıza. Özellikle bu yaklaşımların her birinin temsilcileri olarak sunulan şahsiyetlerde ve metinlerde cumhuriyet fikri, aşırı genellemeler ve köşeli tespitlerle tartışılmaktadır.

 Cumhuriyetçilik (fikri) tarihini yüzyıllarca geriye götürme iddiasıyla yola çıkarak kitabın her bölümünü bir tarihsel döneme ayıran yazarın, her dönemle ilgili literatür ve dönem metinlerini daha seçici ve sistematik kullanması beklenirdi. Ayrıca dönem metinlerini kullanırken çok daha özenli olması gerekirdi.

 Turu Tamamlarken

Nihayetinde özellikle ihmal edilmiş konularla ilgili yapılmış her akademik çalışmanın kıymetli olduğuna inandığım için, Turnaoğlu’nun kitabının Osmanlı-Türkiye demokrasi/anayasal hareketler tarihi konulu literatüre önemli katkı sunduğunu düşünüyorum.

Elbette iyi niyetle yapılan bilimsel eleştirinin kümülatif bilgiyi sorgulayarak kıymetlendirdiği unutulmadan bu LiteraTur’da ve önceki yazılarda öne çıkarılan eleştiriler ve rezervlerle birlikte, bu kitabın okunmasını ve en kısa zamanda Türkçeye kazandırılmasını tavsiye ederim.

Bülent Bilmez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir