İYİ Parti’ye yapılan haksızlık

İYİ Parti’ye yapılan haksızlık

Akşener CHPyle köprüleri atarak müstakil siyaset kulvarına geçti. Bu kararın Cumhur İttifakı lehine sonuç doğuracağı ve muhalefetin elindeki kazanımları önemli ölçüde kaybedebileceği sıklıkla dile getirildi. Ancak İyi Parti’nin bu kararından sonra pek çok muhalif parti kendi adaylarıyla seçime girme kararı aldı.

İyi Parti muhalif kamuoyunda en çok eleştirilen parti. Özel olarak CHP elitleri, genel olarak ise bir zamanlar Millet İttifakı koalisyonu içinde siyaset yapan ve söz söyleyen kesimler Akşener liderliğini suçluyor. İyi Partinin önce Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan tek muhalif parti olması, ardından ise ittifaklara karşı müstakil siyaset sıkışı tartışmanın temelindeki iki mesele.

Ayrıca İmamoğlu ve Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki sinik tutumu bir başka alt gündem maddesi olarak sürekli bir şekilde zihinleri işgal ediyor. Akşener bu iki ismi suçladıkça, İmamoğlu ve Yavaş’ın çevresinde yoğunlaşmış kesimler İyi Partiyi ötekileştiren bir dili popülerleştiriyor. Bu arada son bir yılda pek çok önemli İyi Partili ismin liderlerini eleştirerek partiden istifa etmesi politik çatışmanın sadece İyi Parti ile CHP arasında değil, doğrudan doğruya İyi Partinin kendi içinde de devam ettiğini gösteriyor.

İyi Parti gerçekten de muhalif cepheyi bozan bir Truva atı gibi mi işlev görüyor? Yoksa Akşener siyasetine haksızlık yapan bir kara propaganda dili makul olanın önüne mi geçti? Bu yazıda ikinci olasılık lehine bir dizi argüman geliştireceğim.

İKİ OLASILIK LEHİNE BİR DİZİ ARGÜMAN

Peki, bu eleştirilerde haklılık payı var mı? İyi Parti gerçekten de muhalif cepheyi bozan bir Truva atı gibi mi işlev görüyor? Yoksa Akşener siyasetine haksızlık yapan bir kara propaganda dili makul olanın önüne mi geçti? Bu yazıda ikinci olasılık lehine bir dizi argüman geliştireceğim.

Öncelikle Kılıçdaroğlu ve onu destekleyen kesimlerin muhalefetin ortak adayını belirleme sürecinde ortaya çıkan aksaklıkları bir türlü izah edemediğini söylemek gerekli.  İmamoğlu ve Yavaş gibi toplumsal kabul düzeyi daha yüksek adaylar varken neden Kılıçdaroğlu ismi dayatıldı? Kılıçdaroğlu’nu CHP kurultayında devirmiş sıkı Kılıçdaroğlu yanlıları bile Akşener’in zamanında yaptığı uyarıda bir haklılık payı olduğunu kabul etmiyor.

Akşener “Kılıçdaroğlu olmasın, seçimi kaybedebiliriz” demişti. Akşener’e rağmen Kılıçdaroğlu aday oldu. Bu nedenle seçim kaybedildi. Ama kimse, özellikle de CHP elitleri “Akşener haklıymış” diyemiyor. Bu durum makul mü? Benzer bir sorun İmamoğlu ve Yavaş meselesi bakımından da söz konusu. Dün İmamoğlu aday olmadığı için seçim kaybeden zihniyet bugün İmamoğlu’nun tekrar belediye başkanı seçilmesine odaklanmış durumda. Muhalefetin çapı ve ufku son bir yılda epey daraldı. Geçen sene bu zamanlarda sadece seçimi kazanmakla kalmayıp ülkedeki anayasal sistemi de değiştireceğini uman kesimler bugün belediyeleri korumayı başarı sayıyor.

CHPli belediye başkanlarını desteklemeyen İyi Parti yoğun bir şekilde eleştiri alırken aynı yolu izleyen DEMin kararı ise saygıyla karşılanıyor. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi gibi İyi Partiye yönelik bu ölçüsüz eleştiri tavrını anlamak mümkün değil.

AKŞENER’İN HATALARI OLDU AMA

Şüphesiz ki Akşener’in de hataları oldu bu süreçte. Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını dayatan oyun planı karşısında daha erken bir aksiyom ortaya koyabilirdi. Ama yine de esas soru önemini koruyor. Seçimin kaybedilmesinin sorumlusu aday olmakta ısrar eden Kılıçdaroğlu ve ona karşı çıkmayan İmamoğlu ve Yavaş değil de, neden Akşener olsun?

Bir diğer sorun 3. yol anlayışı. Akşener CHP’yle köprüleri atarak müstakil siyaset kulvarına geçti. Bu kararın Cumhur İttifakı lehine sonuç doğuracağı ve muhalefetin elindeki kazanımları önemli ölçüde kaybedebileceği sıklıkla dile getirildi. Ancak İyi Partinin bu kararından sonra pek çok muhalif parti kendi adaylarıyla seçime girme kararı aldı. Özellikle DEM’in tavrı oy oranı nedeniyle belirleyiciydi. DEM 3 büyük şehir dahil hemen tüm illerde kendi adaylarını çıkarma kararı aldı. DEM’in katılmasıyla İyi Partiyle başlayan 3. yol arayışının daha da kitleselleştiğine tanıklık ettik. Bu arada karşı ittifakta da çözülmeler oldu.

Yeniden Refah’ın AKP ile kıran kırana mücadeleye girmesi bu seçimim dikkate değer hususlarından biridir. Bu noktada da İyi Partiye ciddi eleştiri ve ithamlar yöneltildi. CHP’nin kurumsal liderliği değil belki ama, kesinlikle bu partiye yakın kesimler CHP adaylarına karşı kendi adaylarıyla seçime giren İyi Partiyi yoğun bir şekilde olumsuzladı. İşin ilginç yanı aynı elitlerin DEM’i eleştirmekten kaçınması. Yani CHP’li belediye başkanlarını desteklemeyen İyi Parti yoğun bir şekilde eleştiri alırken aynı yolu izleyen DEM’in kararı ise saygıyla karşılanıyor. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi gibi İyi Partiye yönelik bu ölçüsüz eleştiri tavrını anlamak mümkün değil.

Armağan Öztürk
Latest posts by Armağan Öztürk (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir