Gençlerin 19 Mayıs’ta bayram kutlayacak hali yok!

Gençlerin 19 Mayıs’ta bayram kutlayacak hali yok!

Gençler ne baskıdan hoşlanıyor, ne parasızlıktan. Gördükleri eğitimin eğitim olmadığının, üniversitelerdeki baskının, festivallerini yapamayıp eğlenceden, sosyalleşmeden uzak kaldıklarının, gençliklerini yaşayamadıklarının, mezun olduklarında iş bulamadıklarının, evlenmeye kalktıklarında çıkan korkunç bütçelerin ve bunun nedeninin iktidarın politikaları olduğunun farkında.

Cepte para kalmamış, ay sonunu getirmek için nereden kısarsınız? Çocukların okul harçlıklarından mı, hanımın kuaför masrafından mı, yeni telefon isteyen liseli büyük kızdan mı, yaşlı annenin ilaç doktor masrafından mı? Elzem olanlar kalır, diğerleri kısılır, mantığı ve aklı olan böyle yapar. Bizim TC Maliyesini yönetmek için İngiltere’den ithal edilen ve ne kadar uğraşsa da dış piyasalarda döviz fon bulamayan Şimşek, tasarrufa gitmeye karar verdi: memurun servis aracından, annenin ilaç parasından ve okula giden çocukların harçlığından kesti! Hanım kuaföre gitmeye devam, liseli kıza da telefon alınacak! Yani bin yüz odalı sarayın ihtişamı ve köprü müteahhitlerine para akıtmaya devam. Emekliye zam yok.

Bu kadar kaba bir benzetme yapmasam da hepimiz anladık durumu da bu kadar mı vahim olur? Bu kadar mı yanlış? TBMM Başkanı, laf olsun torba dolsun diye Meksika’ya bir toplantıya gidiyor, özel uçakla! Şart mı özel uçak? Tarifeli uçağa bin, en önde oturacaksın zaten, en pahalı yerde!

Memur alımı yok!

En büyük hayal kırıklığını gençlerde yarattılar: memur alımlarına üç yıl için son vererek! İş bulabilmek için gençlerin bir tek umudu kalmıştı: Devlete kapağı atıp memur olmak! Oysa şimdi, üç yıl için sadece emekli olanların yerine memur atanacak. Bu, devlet memurluğu ve istihdam politikasındaki bütün yanlışları anlatan bir karar. Devlet, istihdam baskısını hafifletmek için memur alıyor, ihtiyaç olduğu için değil. Yoksa bir iş varsa ve o işi yapacak eleman gerekliyse elbette işe alınır, iş beklemez değil mi? Demek ki değil. Bir odada oturan 5 memurdan kaçı tam olarak çalışıyor? Daha fazla linç yememek için susuyorum! İşe bile gitmeden, ya da gidip kart basıp çıkan memur yok mu? Var. Ama başka bir gerçek daha var: genç nüfus. Kolaydı değil mi meydanlarda en az üç, evlilik cüzdanını verirken en az 4 çocuk istiyorum demek! O çocuklar büyüdü. Yanlış eğitim politikalarınız yüzünden her ilçede açılan ve doğru dürüst bir eğitim vermeyen taşra üniversitelerinde okudu, sözüm ona üniversite bitirdi. Piyasa, ara eleman, teknik eleman bulamazken, üniversite mezunu gençler de iş bulamıyor! Ne yapıyor o zaman? Elindeki diploma bir işe yaramadığı için, KPSS sınavına hazırlanıyor. Hayatında yaşadığı ÖSS travması yetmezmiş gibi bir de KPSS kursu, KPSS sınavı travması yaşıyor. KPSS’de 90 puan alsa da yeterli değil, devlete atanmak için, bir de mülakat var. Mülakatın kaldırılacağına söz vermiş olan Cumhurbaşkanı, o sözü çoktan unuttu, kim ben mi, yoo, öyle bir şey yok, deyiverdi bile!

Şimdi edebiyat, tarih, coğrafya, resim bölümü mezunu bir genç nerede iş bulabilir, öğretmenlikten başka? Ama devlet, ihtiyaç da olduğu halde, öğretmen atamalarını sınırlandırıyor. Sayıyı gittikçe düşürüyor. Öğretmen adayları özel okullarda sömürü ücretleriyle çalıştırılıyor.

İHTİYAÇ OLDUĞU HALDE ÖĞRETMEN ATAMALARI SINIRLANDIRILIYOR

Mülakatın etkisi azaltıldı.

Neyse ki Milli Eğitim Bakanı bir hoşluk yaptı da, mülakatın kaldırılmayacağını ancak etkisinin yüzde 50’ye indirileceğini söyledi. Yani yine torpiliniz yoksa öğretmen olmanız çok zor. Üniversite diploması almış gençlerin en büyük talebi öğretmenlik. Birkaç nedeni var: o kadar çok eğitim fakültesi açıldı ki, onlar da buralardan mezun oldu. Şimdi edebiyat, tarih, coğrafya, resim bölümü mezunu bir genç nerede iş bulabilir, öğretmenlikten başka? Ama devlet, ihtiyaç da olduğu halde, öğretmen atamalarını sınırlandırıyor. Sayıyı gittikçe düşürüyor. Öğretmen adayları özel okullarda sömürü ücretleriyle çalıştırılıyor.

Doğuda kızlar ancak devlette çalışabilir

Aslında konu çok yönlü. Ankara’nın doğusuna, hele güneydoğuya, doğu Anadolu’ya geçtiğiniz zaman, sanayii yok, özel sektör yok, olsa da ücretler düşük, sömürü çok, itibarı da yok. Örneğin bu bölgelerde kızların, kadınların devlet memurluğu dışında çalışmasına aileleri izin vermiyor, toplum iyi gözle bakmıyor. Aileler kızları öğretmen, hemşire olursa razı da, başka işe razı değil. Gençler de böyle düşünüyor ne yazık ki. Bu bölgelerde sendikalaşma yok, iş denetimi yok. Ücretler geç ödeniyor, primlerin üzerine yatılıyor, hak alınamıyor, verilmiyor.

Oysa devlette belli bir düzen var: ücret belli, zamanında yatıyor. Tatili çok, fazla mesai yok, kaytarmak kolay! Gözümle gördüm, örneklerini. Kendi özel işi var, akşam çalışıyor, gündüz devlette mesaiyi kaytarıyor. Evde yatıyor.

AKP gençleri kaybetti

İnsan yine de şaşırıyor, AKP bilime meraklı olmasa da, seçim söz konusu olduğunda hem öncesi, hem sonrası, her türlü bilimsel yöntemi kullanarak nedenini, niçinini araştırır. Yeni çıktığımız her iki seçimde ve sonrasında da en çok oy düşüşünü emeklilerde değil, gençlerde yaşadı. Gençler ne baskıdan hoşlanıyor, ne parasızlıktan. Gördükleri eğitimin eğitim olmadığının, üniversitelerdeki baskının, festivallerini yapamayıp eğlenceden, sosyalleşmeden uzak kaldıklarının, gençliklerini yaşayamadıklarının, mezun olduklarında iş bulamadıklarının, evlenmeye kalktıklarında çıkan korkunç bütçelerin ve bunun nedeninin iktidarın politikaları olduğunun farkında.

“En büyük zenginliğimiz gençliğimiz” pankartları süslüyor Doğu illerimizi, ama o gençlik mutsuz, o gençlik umutsuz, o gençlik kaçıp kurtulmayı ya da aslında hiç de sevmediği devlete kapağı atmayı düşlüyor, bu ne çelişki? Adalet, Saraydan emirle yönetilirken gençler sorunlarını dile getirmek için sokağa bile çıkamaz, korku dağları bekliyor.

GENÇLİK KAÇIP KURTULMAYI YA DA ASLINDA SEVMEDİĞİ DEVLETE KAPAĞI ATMAYI DÜŞÜNÜYOR

Çare yurt dışı mı?

Bunun üzerine bir de umutsuzluk, hiçbir şeyin düzelmeyeceği, hayatları boyunca aynı iktidarın giderek artan baskısı altında yaşadıklarını ekleyince hepsinin tek hayali kalıyor: yasal ya da yasadışı yollardan kapağı başka bir ülkeye atabilmek! Sadece doktorları değil, gençlerimizi de ihraç ediyor, yerine Suriyeli, Afgan, Afrikalı göçmenleri alıyor ve hem demografik hem asayiş sorunları yaşıyoruz!

“En büyük zenginliğimiz gençliğimiz” pankartları süslüyor Doğu illerimizi, ama o gençlik mutsuz, o gençlik umutsuz, o gençlik kaçıp kurtulmayı ya da aslında hiç de sevmediği devlete kapağı atmayı düşlüyor, bu ne çelişki? Adalet, Saraydan emirle yönetilirken gençler sorunlarını dile getirmek için sokağa bile çıkamaz, korku dağları bekliyor. Kobani Davası sonuçlarının yaratacağı gerginliği bekleyen iktidar bütün Güneydoğu illerine girişleri ve gösteri ve yürüyüşleri yasakladı, adı konulmamış bir sıkıyönetim uyguluyor. Öğretmen atamalarının 20 binle sınırlı kalmasını gençler ancak Saraçhane’de eğitimin dincileşmesiyle birlikte protesto edebilirken 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı nasıl kutlayacaklar? Eskiden stadyumlarda spor gösterileri yaparlardı, en çok askeri okullar alkışlanır, kurdukları köprüler hayran bırakırdı, şimdi askeri öğrencileri 15 Temmuz kurbanı yaptılar. Müebbet verip hapislerde çürütüyorlar! Bu ülkede gençlerin payına düşen hayal kırıklığı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir