Yalancı çoban masalı

Yalancı çoban masalı

Zenginlerin benzersiz şekilde servet biriktirdiği bir ortamda, emekliler ve çalışanlar öfke ile kaynıyor, intikam almaya hazır bir şekilde sandıkta kendini gösterdiler. Son seçim sonucu iktidarın kesinlikle dikkate alması gereken bir hatırlatma. Yalancı çoban masalının derslerini dinlemek, eşitsizlik uçurumunu kapatmak ve yönetime olan güveni yeniden tesis etmek gerekli. 

Ulus olarak, 31 Mart 2024 tarihinde yerel seçimler için sandık başındaydık. Seçimin hemen ertesinde yurtdışına gittim. Geçen hafta bu yüzden sizlerle bu satırlarda buluşamadık. Bazen her şeyi geride bırakıp, biraz nefes aldıktan sonra değerlendirme yapmak, daha sağlıklı oluyor. Seyahat güzergahım Avrupa’nın küçük ülkelerinden biri olan Hollanda’ydı. Son zamanlarda gençlerimizin eğitim ve iş bulma umuduyla tercih ettiği, mutlu insanların yaşadığı çok güzel bir ülke. Ama ülkeme döndüğümde kök saldığım toprakları çok özlediğimi fark ettim. Özlemişim özlemesine de başta ekonomi olmak üzere birçok alanda beni çok üzen karşılaştırmaları da içim sızlayarak kafamda yapıp durdum. Buyrun size kısa bir özet.

Türkiye’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasılası 907 milyar dolar ve dünyanın 19. büyük ekonomisi. Hollanda’da bu tutar 914 milyar dolar ve dünyanın 17. büyük ekonomisi. Biz 86 milyon kişiyiz, onlarsa 17,5 milyon kişi. Hollanda’nın kişi başına düşen geliri 50.000 dolar iken, bizim 10.000 doların biraz üzerinde. Fiyat/gelir karşılaştırması yaptığımızda durum daha da vahim. Özellikle İstanbul birçok hizmet ve mal fiyatında Avrupa ile ya aynı ya da daha pahalı. Ama gelirimiz onlara kıyasla daha az. 

İşsizlik oranı ise onlarda yaklaşık yüzde 4,4, bizde 9,1 seviyesinde. Ciğerimizi dağlayan enflasyon Türkiye’de yüzde 68,5, Hollanda’da 3,8. 2024 için hedefleri yüzde 2,6.Bizim aylık artışlarımız onların yıllık rakamlarının üzerinde.

Türkiye yaklaşık 783,356 kilometrekare ile Hollanda’nın 41,543 kilometrekare olan yüzölçümünden çok daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir. Bu, Türkiye’nin Hollanda’dan yaklaşık 19 kat daha büyük olduğu anlamına gelir. Ama onlar, tarım ürünleri ihracatında dünyanın önde gelen ülkelerden biri. Biz ise çiftçisini yeterince desteklemeyen ve birçok ürünü ithal eden bir ülke durumundayız.

TÜRKİYE, HOLLANDA’DAN 19 KAT DAHA BÜYÜK AMA…

Türkiye yaklaşık 783,356 kilometrekare ile Hollanda’nın 41,543 kilometrekare olan yüzölçümünden çok daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir. Bu, Türkiye’nin Hollanda’dan yaklaşık 19 kat daha büyük olduğu anlamına gelir. Ama onlar, tarım ürünleri ihracatında dünyanın önde gelen ülkelerden biri. Hollanda, özellikle yüksek teknolojili tarım teknikleri ve geniş sera alanları sayesinde, tarım ürünleri ihracatında dünyanın en büyük ikinci ülkesi. Bu başarı, az sayıda iş gücü kullanarak büyük miktarlarda tarım ürünü ihraç etmelerini mümkün kılmakta. Biz ise çiftçisini yeterince desteklemeyen ve birçok ürünü ithal eden bir ülke durumundayız.

Geçen yıl 43,5 milyar dolar cari açık verdik. Onlarsa 100 milyar dolara yakın bir cari fazlaya sahip. Biz gerek üretim ve tüketim için ithalata dolayısıyla dış kaynağa ihtiyaç duyarken coğrafya olarak küçük ülkenin böyle bir ihtiyacı olmadığı gibi kasası her geçen gün daha fazla doluyor. 

Hollanda ilginç bir şekilde Türkiye’ye en fazla doğrudan yabancı sermaye getiren ülke. Ülkemizdeki toplam yabancı yatırımların yüzde 15,7’sini onlar oluşturuyor. Onları ABD ve İngiltere takip ediyor.

Neredeyse bütün rakamlar ezici şekilde aleyhimize. Üstüne üstlük “seçimi kazanmak için ne pahasına olursa olsun büyüyelim” anlayışının bozduğu bir gelir dağılımı var. Başta emekliler olmak üzere, ücretliler bu ekonomik sistemin mağdurları. Çalışanların yarısından fazlası asgari ücrete talim eder hale gelmiş. Asgari ücrette şimdiden açlık sınırına komşu. Bu zeminde seçime gittik. Elbette bu bir yerel seçimdi ancak yoksulların sesi ve tepkisiyle bu seçim, ekonomide yaşanan bozukluğa isyan oldu. Olan biten bana eski bir masalı anımsattı.

Sürüye kurt gelmediği halde, sürekli köylüleri “kurt geldi” diye yardıma çağıran çoban gerçek tehdit ortaya çıktığında kendisini terk edilmiş halde bulmuştu. Bugün, Türkiye’de modern bir paralel yaşanıyor, ezilen ve dışlanmışlar, özellikle emekliler, işçiler ve yoksullar, oy sandığı aracılığıyla seslerini duyuruyor.

Ekonomik sarsıntılar arasında, asgari ücret yaşam maliyetinin sadece bir kısmı olarak kalırken, en zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum genişliyor. Son yerel seçimler, ana muhalefet partisinin zaferle çıkmasıyla, temel seviyede memnuniyetsizliğin yankılandığı güçlü bir mesaj verdi.

EN ZENGİNLER İLE YOKSULLAR ARASINDAKİ UÇURUM GENİŞLİYOR

Ekonomik sarsıntılar arasında, asgari ücret yaşam maliyetinin sadece bir kısmı olarak kalırken, en zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum genişliyor. Son yerel seçimler, ana muhalefet partisinin zaferle çıkmasıyla, temel seviyede memnuniyetsizliğin yankılandığı güçlü bir mesaj verdi.

Cumhurbaşkanı ve çevresi tarafından sürekli tekrarlanan umut vaadi, emeklilerin kulaklarında boş bir yankı bıraktı; çünkü söylem, somut eyleme dönüşmedi. Şu ana kadar uygulanan enflasyonla mücadele önlemleri ve para politikaları, bunlar emeklilerin ve çalışanların durumunu hafifletmek yerine ağırlaştırıyor gibi görünüyor. Vergiler artıyor, yükler ağırlaşıyor ve zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum derinleşiyor.

Bu anlatıda, masala benzeyen bir biçimde çobanı iktidar temsil eder, halkın çıkarlarını korumakla yükümlüdür. Ancak çobanın aldatmacası gibi, vaatler yerine getirilmiyor ve savsaklanan sözlerin ve karşılanmayan beklentilerin sonuçları kitleler üzerinde dramatik bir biçimde hissediliyor.

Masal, 8 milyon çocuğun maddi yoksunluk içinde çırpınmasını düşündüğümüzde daha karanlık bir dönüş halini alır. Ekonomik eşitsizlik tarafından lekelenmiş masumiyetleri, sistemik ihmal tarafından esir alınmış bir gelecek.

Zenginlerin benzersiz şekilde servet biriktirdiği bir ortamda, emekliler ve çalışanlar öfke ile kaynıyor, intikam almaya hazır bir şekilde sandıkta kendini gösterdiler. Son seçim sonucu iktidarın kesinlikle dikkate alması gereken bir hatırlatma. Halkın sabrı azalıyor ve halk memnuniyetsizlik içinde.

Yalancı çoban masalının derslerini dinlemek, eşitsizlik uçurumunu kapatmak ve yönetime olan güveni yeniden tesis etmek gerekli. Çünkü gerçek reform olmadan, adalet ve eşitlik talebinden ilham alan halkın isyanı, tarihte olduğu gibi yankılanmaya devam eder.

Turgay Bozoğlu
Latest posts by Turgay Bozoğlu (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir