Lüksü teşhir bir güvensizlik tezahürüdür

Lüksü teşhir bir güvensizlik tezahürüdür

Bazı kişiler siyasete girerek şu veya bu şekilde maddi imkanlarını genişletiyorlar. Ancak başka niteliklerinde pek bir ilerleme yok. Bu durumda maddi imkanlarındaki genişlemeyi etrafa sergileyerek herkesi yeni statülerinden, yani konumlarından haberdar etmek istiyorlar. Tabii, bu davranış aynı zamanda bir güvensizliğin de tezahürüdür.

Kamuoyunda Monaco Yat Klubünde istakozla başlayan, Maldivlerde aile tatili ile devam eden, en pahalı saat ve mücevherlerin edinilmesinden söz edilse de, orada da durması beklenmeyen bir tartışma devam ediyor. Her olayın ayrıntılarını burada tekrar etmeme gerek yok. Mesela Monte Carlo’ya giden bayan milletvekilinin kendisinin büyük servet sahibi olmadığı, gelirinin böyle bir seyahat yapmasına elvermediği, buna karşılık yakından tanıdığı ve şirket sahibi dostlarının konuğu olduğu anlaşılıyor. Ailesiyle birlikte Maldivlere giden beyin ise varlıklı bir girişimci olduğu, kendi gelirinin böyle bir seyahate müsait olduğu görülüyor. İki tarafı bir araya getiren özellik ise lüks yaşamlarını teşhir etme merakı. Bu kapı açılınca basınımız işi iktidarla ilişkisi olanların, özellikle milletvekillerinin kollarındaki saatlerin bedellerini ilan etmeye kadar vardırdı. Basınımız haklıdır, siyasi göreve gelenlerin eriştikleri mevkiin imkanlarını kendi varlıklarını geliştirmek için kullanmamaları lazımdır. Sivil toplumun ve bunun bir uzantısı ve sesi olarak basının giriştiği denetim faaliyeti, işlevleri dahilindedir. Görevini yaptığı için basınımıza teşekkür etmeliyiz.

Kamuoyunda maaşlar tartışılırken, sık sık milletvekillerinin ne kadar yüksek maaş aldıklarına işaret ediliyor. Tüm ücretli vatandaşların fedakarlık yapmasının istendiği bir ortamda milletvekillerinin bu özveri kervanının dışında kalmaları düşünülemez, istisna edilmeleri talebinin onaylanması da mümkün değildir. Bununla birlikte, milletvekillerinin kendilerinden beklenen harcamalar hesaba katıldığında, maaşlarının yüksek olduğunu ileri sürmek haksızlık olur. Harcamaları için bir örnek vereyim. Bir milletvekili çoğu zaman seçim bölgesindeki parti teşkilatı sorumlularının düğün, sünnet ve benzeri davetlerine icabet etmek zorundadır. Bu davetlerde de mutlaka bir hediye vermesi, örneğin en azından bir çeyrek altın takması beklenir.  Milletvekili olmadan önce önemli varlıkları olmayan milletvekili dostlarımın ortak yakınmaları, yüksek görünen maaşlarının kendilerinden beklenenleri karşılamadığı için geçim sıkıntısı çekmeleri olmuştur.

Belki, ayrıca yaşamlarını teşhir etmenin, aynı imkanlara sahip olmayanlara karşı yapılacak bir saygısızlık olduğunu da düşünüyorlardır. O zaman iktidar partisi mensuplarının yaşadıkları lüksü paylaşma merak daha ilginç hale geliyor. Hangi saiklerle hareket ettiklerini anlamaya çalışmamız gerekiyor.

BU KİŞİLER NEDEN LÜKS YAŞAMLARINI “TEŞHİR” EDİYORLAR?

Şimdi, istakoz ve Maldiv konusuna geri dönelim. Bu kişiler acaba neden lüks yaşamlarını Twitter veya benzeri elektronik duyurma kanallarında “teşhir” ediyorlar? Siz hiç ülkemizin varlıkları ile tanınmış ailelerinin yüksek harcamaya dayanan yaşamlarını herkesle paylaştığına şahit oldunuz mu? Ben olmadım. Pekiyi neden yaptıklarından herkesi bilgi sahibi kılmak gereğini hissetmiyorlar diye soracak olursanız cevabı basit. Geniş maddi imkanlara sahip olanların bu varlıkla uyumlu bir hayat sürmesi normaldir. Ancak bu kimseyi ilgilendiren husus değildir, ailelerin mahremiyetiyle ilgilidir. Belki, ayrıca yaşamlarını teşhir etmenin, aynı imkanlara sahip olmayanlara karşı yapılacak bir saygısızlık olduğunu da düşünüyorlardır. O zaman iktidar partisi mensuplarının yaşadıkları lüksü paylaşma merak daha ilginç hale geliyor. Hangi saiklerle hareket ettiklerini anlamaya çalışmamız gerekiyor.

Sizlerin de bildiği gibi, iktidar partimiz toplumun yönetim tarafından mahrumiyete uğratılmış, mağdur edilmiş bir kesimini temsil ettiği iddiasıyla iktidara geldi. Yirmi yıldan fazla iktidara olmasına rağmen bu çizgiyi de kullanmaya devam etti. Ancak, artık saklanamaz bir şekilde belli oldu ki, bu parti aracılığıyla toplumda irtifa kazanan zevat, bunu iktidarda bulunmayı maddi kazançlarını güçlendirmeye dönüştürerek başardı. Bu üç şekil alabiliyor. İlkin, kamu görevine gelenler devletin verdiği imkanları lüks bir yaşam inşa etmek için kullanıyorlar. Örneğin gayet lüks makam odaları döşetiyorlar, lüks lojmanlarda oturuyorlar, gayet lüks makam araçları kullanıyorlar, yine yurtdışına bir hayli pahalıya patlayan tetkik gezileri düzenliyorlar, hatta basit eğitim seminerleri için bile pahalı otellerde yer kiralıyor, yemek veriyorlar.

İkinci olarak, bir kısım görevlilere kamuya ait şirketlerde ve diğer kuruluşlarda önemli gelir getiren yönetim kurulu üyelikleri filan veriliyor. Şuradan, buradan elde edilen gelirler toplanınca yüksek bir meblağa ulaşabiliyor. Üçüncü olarak, bazı kişiler maddi imkanları geniş olan kuruluşların davetlerini veya değeri pek de mütevazi olmayan hediyelerini kabul ediyorlar. Bir dördüncü yolun olduğu da söyleniyor. Sözde devletle bir işiniz olduğunda gayri resmi bir bedel ödemeden işi yaptırmanız mümkün değilmiş. Bazıları buna rüşvet diye bir isim de takmışlar.  Benim bilgim dahilinde bir olay olmadığı için, burada sadece başkalarının söylediklerini özetliyorum.

Uzun süreler mütevazi koşullarda yaşayan, daha iyi maddi olanaklara sahip olanlara imrenerek bakan, kendilerinin bu imkanlara hiçbir zaman erişemeyeceğini düşünen kişiler siyaset aracılığıyla birdenbire öngöremedikleri düzeyde bir maddiyat kapısının açıldığını görünce, kendilerini bu imkanlardan yararlanmaktan alıkoyamıyorlar, Teşhire gelince, bunun altında yatan duygu ise güvensizlik.

TEŞHİRİN ALTINDA YATAN DUYGU GÜVENSİZLİK

Kaynağı ne olursa olsun, bazı kişiler eriştikleri maddi refahı nasıl değerlendirdiklerini herkesle paylaşmak istiyorlar. Neden? Müsaade ederseniz, burada biraz amatör psikologluk yapalım. Uzun süreler mütevazi koşullarda yaşayan, daha iyi maddi olanaklara sahip olanlara imrenerek bakan, kendilerinin bu imkanlara hiçbir zaman erişemeyeceğini düşünen kişiler siyaset aracılığıyla birdenbire öngöremedikleri düzeyde bir maddiyat kapısının açıldığını görünce, kendilerini bu imkanlardan yararlanmaktan alıkoyamıyorlar, Teşhire gelince, bunun altında yatan duygu ise güvensizlik. Herkesin kendilerinin ulaştığı yeni konumu ve refah düzeyini görmesini istiyorlar.  Bakın ben şimdi nerelere geldim, neler yapabiliyorum diyorlar. Yaptıklarının beğenilmeyebileceğini, hatta alay konusu bile olabileceğini görmüyorlar.

Belki bu gözlemimiz daha genel bir çerçeveye oturtabiliriz. Sosyologlar bize her bireyin toplumda bir itibar konumuna sahip olduğunu söylüyor. Bu konumu kişinin hangi aileden, soydan geldiği, maddi imkanlarının ne olduğu, öğrenim düzeyi, yabancı dil bilip bilmediği, sahip olduğu meslek ile bu mesleğin mesleklerin itibar sıralamasındaki yeri, kişinin kimlerle tanıştığı ve görüştüğü, oturduğu semt ve benzeri bir dizi değişken belirliyor. Kişinin toplumdaki itibar konumu bu sözünü ettiğimiz değişkenlerin birkaçında birden olumlu değişmeyle birlikte yükseliyor. Örnek verelim. Bir kişi bir işe girer, bu işte başarılı olursa işinde yükselmeye başlar, bu arada geliri artar, farklı muhitlere girmeye, bir ihtimal toplumda daha fazla tanınmaya başlar. Kısacası toplumdaki itibar konumunda da yavaş yavaş ilerleme olur, herkes de bunu izler, bilir.

Şimdi, bir kişinin toplumdaki itibar konumunu belirleyen değişkenlerden sadece maddi alanda ilerleme olan durumlara eğilelim. Aslında bu konuyu incelemek için eğlenceli ve dünyanın muhtelif yerlerinde araştırılmış bir örnek de bulunuyor.  Bildiğiniz gibi, şans oyunları özellikle geliri düşük nüfus kesimlerinde yaygın oynanır, dolayısıyla kazananlar da daha ziyade bu nüfus kesiminden çıkarlar. Maddi durumları zayıfken, birdenbire büyük bir paraya kavuşanlar incelendiğinde bir takım yaygın davranış kalıpları ortaya çıkıyor. Bir kere, kazananlar bitiremeyecekleri kadar büyük bir paraya kavuştuklarını zannediyorlar. Çoğunun ilk işi, eşlerini boşamak ve yeni maddi imkanlarıyla daha mütenasip bir eş almak. Lüks evler, lüks şoförlü araçlar, muhtelif lüks harcamalar derken, çoğu şanslı vatandaş beş yıl sonra başladığı noktaya geri dönüyormuş.

Siyasette birdenbire maddi imkanlarını genişleyenlerin eriştikleri konumu teşhir merakı şüphesiz tek partiye inhisar eden bir merak değildir. Buna karşılık, daha önce siyasetten dışlandığını düşünen kesimlere yükselme fırsatı vermesi bakımından iktidar partisi bu zaafa fazlasıyla açıktır.

Sanıyorum, gazetelere konu olan lüks harcamaları anlamamız için, şans oyunlarında kazananlara bakmamız yararlı olabilir. Bazı kişiler siyasete girerek şu veya bu şekilde maddi imkanlarını genişletiyorlar. Ancak başka niteliklerinde pek bir ilerleme yok. Bu durumda maddi imkanlarındaki genişlemeyi etrafa sergileyerek herkesi yeni statülerinden, yani konumlarından haberdar etmek istiyorlar. Bu sadece yaptıklarını Twittere resim koymakla da sınırlı değil, pahalı ve çakarlı araçlar, kamu görevlilerine saygı göstermemek ve onları herkesin önünde azarlamak filan da aynı fiyaka paketinin bir parçası olabiliyor. Tabii, bu davranış aynı zamanda bir güvensizliğin de tezahürüdür. Normal olarak bir kişinin toplumsal itibar konumundaki ilerlemesi yavaş olur, zaman alır ve dost çevresi kişinin kaydettiği ilerlemeleri gözleme ve öğrenme imkanında sahip olur. Buna karşılık, maddi imkanları birdenbire ve beklenmedik şekilde genişleyenlerin durumlarını muhtelif kanallardan teşhir etmek gibi bir zaaf sergilemelerini yadırgamamak gerekir. Üstelik, böyle bir iyileşmenin geçici olabileceği hususu, sağa sola fiyaka yapma arzusunu daha da kamçılamaktadır.

Siyasette birdenbire maddi imkanlarını genişleyenlerin eriştikleri konumu teşhir merakı şüphesiz tek partiye inhisar eden bir merak değildir. Buna karşılık, daha önce siyasetten dışlandığını düşünen kesimlere yükselme fırsatı vermesi bakımından iktidar partisi bu zaafa fazlasıyla açıktır. Ancak, olaydan tüm siyasetimizin ders çıkarması gerekir. Kişilerin siyaset aracılığıyla açıklanamayacak gelirlere kavuşması, devletle işi olabilecek kişilerden hediye kabul etmesi, kamu görevlilerine saygısızlık etmesi ve benzeri davranışlara karşı tüm partilerin duyarlı olması, her aşamadaki yetkililerini bu görgüsüzlüğe karşı uyarması, daha da önemlisi görevlilerin maddi imkanlarını genişletmelerini denetlemesi lazım. Yoksa hepimizin diline düşerler, eleştiriden kurtulamazlar, siyasette bedel ödemeleri de söz konusu olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir