CHP’nin Yerel Seçim başarısı ve iktidar yürüyüşüne dair bazı gözlem ve öneriler (2)

CHP’nin Yerel Seçim başarısı ve iktidar yürüyüşüne dair bazı gözlem ve öneriler (2)

Son yıllarda Türkiye’nin her köşesine heyetlerle gidildi, CHP’ye mesafesi olan kesimlerle bağlar kuruldu. Türkiye’nin her köşesine yapılan ziyaretler devam ettirilmeli ve yerel iktidarımız sayesinde mutlaka çözüm odaklı bir boyut da içermelidir.

Yazının ilk bölümünde 31 Mart Yerel Seçimlerine dair bir değerlendirme yapmıştım. Bu bölümde seçimlerin ardından CHP’nin atması gereken adımlar konusuna odaklanacağım:

CHP Türkiye partisidir ve ülkenin her köşesiyle sürekli temas halinde olmalıdır

Önceki yazıda son yerel seçimlerde, belirli “mahallelere” sıkışan seçmenlerin CHP’ye oy vermeyeceklerine dair yaygın anlatının yanlışlandığına vurgu yapmıştım. CHP’nin Adıyaman, Afyon, Kastamonu, Kilis, Kütahya gibi illeri kazanabilmesi, “geçit vermeyen” mahalle/kültür duvarları tezinde ciddi bir gedik açtı. Bu durum gerçek siyasete alan açması bakımından çok değerli bir gelişmedir.

CHP, uzun yıllardır her “mahalleye” dokunmaya çalışıyor. Son yıllarda Türkiye’nin her köşesine heyetlerle gidildi, CHP’ye mesafesi olan kesimlerle bağlar kuruldu. Bu ziyaretlerde bulunan birisi olarak yaptığım basit bir gözlemi paylaşmak isterim: Buralarda CHP’lilere dair algı yüz yüze temaslarla oluşmamıştı ve genellikle bu türden temaslar partiye ve kadrolarına dair olumlu bir iz bırakıyordu. Elbette temas sayısı arttığında ve bazı talepler yerine getirildiğinde bu ilişkiler daha çok güçlenir. Tam da bu nedenlerle Türkiye’nin her köşesine yapılan ziyaretler devam ettirilmeli ve yerel iktidarımız sayesinde mutlaka çözüm odaklı bir boyut da içermelidir. 

CHP yerel iktidarını güçlendiren bir parti olarak Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kazanmaya en yakın partidir ve buna uygun bir dil kullanmalıdır. Parti yetkilileri CHP’nin, kangren hale gelmiş bazı sorunları nasıl çözeceğine dair anlaşılır ve ikna edici söylemleri devreye sokmalıdır.

PARTİ SÖZCÜLERİMİZ ÇÖZÜM ODAKLI BİR DİLİ SAHİPLENMELİDİR

CHP yerel iktidarını güçlendiren bir parti olarak Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kazanmaya en yakın partidir ve buna uygun bir dil kullanmalıdır. Parti yetkilileri CHP’nin, kangren hale gelmiş bazı sorunları nasıl çözeceğine dair anlaşılır ve ikna edici söylemleri devreye sokmalıdır. Topluma sunduğumuz çözüm önerilerinin anlaşılır ve uygulanabilir olmasına özen gösterilmelidir: Enflasyonu nasıl düşüreceğiz, ihracatı nasıl güçlendireceğiz, tarımı nasıl canlandıracağız, işsizliği nasıl gerileteceğiz gibi çok temel konularda anlaşılır önerilerimizi dolaşıma sokmanın tam vaktidir.

Artık, sözgelimi, “emeklilerin yaşadıkları maddi kayıplar” odaklı konuşmalardan çok emeklilik sistemini nasıl yeniden güçlendireceğimizi ve emeklilere daha iyi bir yaşamı nasıl sunacağımızı anlatmaya odaklanmalıyız. Genel Başkanımız Özgür Özel’in başlattığı Gölge Kabine yaklaşımı için zemin son derece müsaittir.

Belediyelerimiz toplumsal çözülmeye karşı somut politikalar üretirken daha iyi bir hayat özlemine de yanıt veriyor

Siyaset boşluk kabul etmez. Merkezi iktidarın yolsuzluk ve beceriksizlik batağına batması, toplumun çoğunluğunu pek çok konuda korunaksız bıraktı. CHP’nin yerel yönetimleri, pandemi sürecinde, yaşanan doğal felaketlerde ve ekonomik kriz süresince temel hizmetlerini aksatmadıkları gibi, sosyal politikalar alanında çok ciddi yük kaldırarak, toplumsal çöküşün derinleşmesine izin vermediler. Muhafazakar kesimler arasında bile CHP’li belediyelerde yaşam olanaklarının çok daha iyi olduğuna dair bir algı vardır ve bu CHP iktidarı açısından yaşamsal önemdedir.

Toplumumuzun sağcısı da solcusu da daha iyi bir hayatın olanaklarına açık olma bakımından benzeşirler. CHP belediyelerinde emeğin daha değerli olmasından, sosyal imkanların daha gelişkin olmasına dair bir dizi olumlu unsur, yerel seçim zaferimizde etkili oldu ve bizi iktidara hazır kılan en önemli avantajlardan birisini oluşturuyor.

Kısacası belediyelerimiz bu dönemde de bahsettiğimiz dinamizmlerini korurlarsa merkezi iktidarı almamız çok daha kolaylaşacaktır. Yukarıda aşılmaz sanılan mahalle/kültür duvarlarının aslında aşılabildiğinden bahsetmiştik. Mersin örneğini verirsek, bu denli kutuplaşmış bir yerde Büyükşehir Belediyesi’nin oylarını ikiye katlaması ve birbirleriyle aynı masada oturamaz diye düşünülen farklı kesimlerden oy alınabilmesi, iktidar yürüyüşümüz bakımından en önemli derslerden birisini barındırmaktadır…

CHP, 31 Mart Yerel Seçimleri için aday belirleme sürecine çok fazla vakit ve enerji ayırmak zorunda kaldı. Eğer aday belirleme kurallarımız net olsaydı belki de en geç iki haftada tüm adaylarımız belli olacaktı ve sahaya çok daha erken çıkabilecektik.

PARTİMİZ ADAY BELİRLEME KURALLARINI NETLEŞTİRMELİDİR

CHP’nin yerel ve genel seçimlerde aday belirleme süreçleri çok uzun ve sancılı geçmektedir. Bu ve benzeri pek çok sorun yakın zamanda gerçekleşeceğini düşündüğüm Tüzük Kurultayı’nda aşılabilir. CHP, 2028 Genel ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine kadar olan dönemi, kurumsallaşmaya ayırmalı ve önceden belirlenmiş kurallar eşliğinde kritik süreçleri tamamlamayı içselleştirmelidir. Özelikle genel ve yerel seçimlerde aday belirleme süreçlerini netleştirmek zorundayız. Herkes çok önceden parti içi yarışın kurallarını bilmeli.

CHP, 31 Mart Yerel Seçimleri için aday belirleme sürecine çok fazla vakit ve enerji ayırmak zorunda kaldı. Eğer aday belirleme kurallarımız net olsaydı belki de en geç iki haftada tüm adaylarımız belli olacaktı ve sahaya çok daha erken çıkabilecektik. Belirsiz ve uzun süreçler, adaylaşamayanların kırılmalarına neden olmaktadır. Oysa net kurallar getirirsek, adaylaşamayanlar belki yine üzülecekler ama en azından neden adaylaşamadıkları konusunda nesnel ölçütleri olabilecek.

Mevcut belediye başkanlarının tekrar aday yapılabilmesi de sadece memnuniyet anketlerine bırakılmamalıdır. Partinin belirleyeceği çok somut kriterlerde başarılı olamayan başkanlara da “siz şu kriterleri yerine getiremediğiniz için adaylaştırılmadınız” denilebilmelidir. Örneğin gelir ve borç oranı veya gelir ve istihdam gideri oranı açısından belirlenmiş sınırları aşanlar yeniden aday yapılmamalıdır…

Tüzük Kurultayı’nda dönem koşulu mutlaka hayata geçirilmelidir

CHP’de her resmi göreve iki dönem koşulu getirilmelidir. Bir kişi iki dönem milletvekilliği, belediye başkanlığı, il ve ilçe başkanlığı vb. yapmakla sınırlanırsa, elbette pek çok nitelikli kişiye kadro açılır, parti dinamizme kavuşur. Yine kadın ve gençlik temsiliyetinin çok daha sahici bir nitelik kazanması için de Tüzük Kurultayı’nda gerekli adımlar atılmalıdır.

Partimizin üye yapısını sadece gençleştirmesi değil çeşitlendirmesi için de bu reformları tamamlaması şarttır

Dönem koşuluyla beraber kadın ve gençlik temsiliyetinin sahici bir şekilde kurallara bağlanması, siyaseti en fazla izleyen ama CHP’yle ilişkilenmekte zorlanan kesimleri de partiye çekecektir. Sözgelimi Gezi sürecinden beri CHP’yi izleyen ama katılım konusunda tereddüt gösteren eğitimli orta sınıfların partiye katılmaları çok daha kolay olacaktır. Yine güvencesiz emek alanlarında çalışan, nispeten eğitimli ve giderek politikleşen kesimlerin partiyle irtibatları böylelikle güçlendirilebilir. CHP emek yanlısı bir parti olduğunu söylemde ve eylemde sürekli olarak vurgulamalıdır. Genel Başkanımız Özgür Özel de bu yönde bir tutumu sürekli öne çıkarmaktadır. Örgütlü emek kadar örgütsüz ve güvencesiz bırakılan emekçilerin örgütlenme çabalarıyla da bağlantı içerisinde olmak şarttır.

CHP Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin, müreffeh bir Türkiye için şart olduğunu vurgulamaya devam etmelidir

2023 Genel Seçimlerinde ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi savunmaya ciddi ağırlık verdik. Ne var ki, bu sistemin müreffeh ve adil bir ülke yaratmanın da şartı olduğunu topluma çok da iyi anlatamadık. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de aslında “Demokrasi ekmek demektir” ve bu ülkenin otoriterlik yoluyla refah ve adalet üretmesi imkansızdır. Otoriterleştikçe yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar batağına battığımızı toplum giderek çok daha iyi kavrıyor ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne olan destek giderek geriliyor.

Son zamanlarda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem iddiamızı biraz geri plana atmış görünüyoruz. Bu iddianın ekonomik boyutunu da öne çıkararak yeniden dolaşıma sokmakta büyük yarar var. Genel Başkanımız Özgür Özel’in “Batıya yönelirsek kişi başına 40 bin dolar milli gelir olan lige yönelmiş oluruz” söyleminin aslında tamamlayıcı bir bileşeninin de parlamentonun yeniden güçlendiği ve kuvvetler ayrılığının tesis edilebildiği Türkiye olduğu açıktır.

Genel Başkanımız Özgür Özel’in dış politikada çok daha proaktif bir tutum sergilemesi son derece olumludur. Bu proaktif tutumu güçlendirmek açısından CHP’nin yeni bir dış politika stratejisini genel hatlarıyla ortaya koyması ve bu bağlamda önemli sorun alanlarıyla ilgili somut politika önerileri geliştirmesi çok yerinde olacaktır.

PROAKTİF DIŞ POLİTİKA SON DERECE ÖNEMLİ

İktidar adayı bir parti olarak daha fazla dış politika konuşmalı ve daha proaktif bir dış temas trafiği oluşturmalıyız

Gazze krizi iktidarın “büyük ve etkili Türkiye” söyleminin ne kadar içi boş olduğunu göstermiş oldu. İktidarın uzun bir süre “sözde” dış politika başarılarını, iç politikada etkili olma amacıyla yoğun biçimde kullandığını gördük. Ne var ki, ekonomik olarak “bir avuç dolara” bağımlı hale getirilen, parası değersizleşen ve dünyanın en yüksek enflasyon oranlarından birisine sahip bir ülkenin dış politikada itibarlı ve muktedir olabilmesi de hayal. Üstelik otoriter rejimin özellikle Batı’da hareket alanının da giderek daralması sorunları daha da derinleştiriyor.

Genel Başkanımız Özgür Özel’in dış politikada çok daha proaktif bir tutum sergilemesi son derece olumludur. Sosyalist Enternasyonal üyeliğimizin önemini her fırsatta vurgulayan Özel, Avrupa Konseyi, AB gibi platformları sürekli olarak ziyaret etmesiyle daha farklı bir çizgiyi şimdiden hayata geçirmeye başlamıştır.

Bu proaktif tutumu güçlendirmek açısından CHP’nin yeni bir dış politika stratejisini genel hatlarıyla ortaya koyması ve bu bağlamda önemli sorun alanlarıyla ilgili somut politika önerileri geliştirmesi çok yerinde olacaktır.

Partimiz kayyım uygulamasına karşı olmaya devam etmeli, parti kapatma arayışlarına net biçimde karşı çıkmalıdır. Kobane Davası gibi siyasallaştırılan ve öç almaya meyilli davalara karşı da açık ve net bir duruşumuz olmalıdır. Bu arada silahın bir siyaset aracı olarak devrede tutulmasını savunanlara karşı durmaya da devam etmeliyiz.

 KAYYIM UYGULAMASINA KARŞI OLMAYA DEVAM EDİLMELİ

CHP Kürt sorununa demokrasi ve insan hakları çerçevesinden bakmaya devam etmelidir

Kürt seçmenlerin büyük çoğunluğu demokratikleşme sürecinin devamına katkıda bulunacak şekilde oy kullanmaya devam etti. CHP’nin pek çok ilde başarılı sonuçlar almasında bu seçmenlerin katkıları çok açıktır. Bu seçmenler 2028 seçimlerinde de kilit olmaya devam edecekler. Onları bütünüyle karşısına alan “siyasetlerin” yol alamadığı defalarca ispatlandı.

Partimiz kayyım uygulamasına karşı olmaya devam etmeli, parti kapatma arayışlarına net biçimde karşı çıkmalıdır. Kobane Davası gibi siyasallaştırılan ve öç almaya meyilli davalara karşı da açık ve net bir duruşumuz olmalıdır. Bu arada silahın bir siyaset aracı olarak devrede tutulmasını savunanlara karşı durmaya da devam etmeliyiz. Demokratik alan tüm boyutlarıyla açık kalmalı, partiler kapatılmamalı ama silah yoluyla siyaseti etkileme yöntemi de terk edilmelidir…

Bu yazı sınırları içerisinde partimizin iktidar yürüyüşünde yapması gerekenlere dair bazı önerilerde bulunduk. Elbette pek çok konu dışarıda kaldı. Mücadele azmi ve örgütlü güçle ortak aklı kaynaştırabilenler tarih yazmaya adaydır. Bu ülkeye demokrasi, hürriyet ve refah getirme mücadelemizi mutlaka kazanacağız.

Yüksel Taşkın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir