İsrail ve Afrika ülkeleri ilişkileri Orta Doğu’nun gölgesinde mi?

İsrail ve Afrika ülkeleri ilişkileri Orta Doğu’nun gölgesinde mi?

Afrika ülkeleri-İsrail ilişkileri Orta Doğu siyasetinin özel olarak da Filistin-İsrail sorununun gölgesinde gelişmektedir. Bu gelişme ya da ilerleme İsrail’in istediği hızda olmasa da Tel Aviv yönetimi sürecin yavaş ilerlemesini normal ve olağan karşılamaktadır. Tel Aviv, AfB’de gözlemci statüye sahip olma talebini dile getirmeyi sürdürecektir. Çünkü Filistin AfB’de bu statüye sahiptir.

Afrika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen İsrail, kıtanın geleneksel olmayan partnerlerinden biri haline gelmeyi istemektedir. Diğer yandan İsrail’in Afrika ülkeleri ile ilişkileri Türkiye, İran gibi Afrika’nın geleneksel olmayan partnerleri ile kıyaslandığında farklılık teşkil etmektedir. Özelde Filistin-İsrail sorunu, genelde Orta Doğu siyaseti kıta ile İsrail’in ilişkilerini etkileyebilmektedir. Tel Aviv yönetiminin Afrika ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmede başlıca amacı, BM gibi çeşitli uluslararası kuruluşlarda, Afrika ülkelerinin neredeyse blok halinde İsrail karşıtı Filistin yanlısı oy vermesini engellemektedir. Bununla bağlantılı olarak kıtanın daha fazla devleti ile diplomatik ilişkilere sahip olmak istemektedir. İsrail’i henüz tanımayan Afrikalı devletler mevcuttur. İsrail, kıtadaki diplomatik temsilcilik sayısını da artırmayı hedeflemektedir. Ayrıca Orta Doğu siyasetinde ABD’nin ve İsrail’in yaratmış olduğu İsrail’i bölgeye entegre etmeyi amaçlayan İran karşıtı cephenin Afrika’ya da yayılmasını amaçlamaktadır.

Afrika-İsrail ilişkileri incelenirken çeşitli kategorizasyonlara gitmek gerektiği düşünülmektedir. İlk başta, Afrika ülkeleri arasında İsrail ile ilişkileri bakımından ayrıma gidilmesi gerektiğidir. Kenya gibi bazı devletler, İsrail ile gelişen ilişkilere sahipken; Güney Afrika Cumhuriyeti gibi bazı ülkeler, İsrail’in kıtaya yönelik çeşitli girişimlerini engellemektedir. İkinci olarak, kıtasal örgütlenmeler arasında yine İsrail ile ilişkilere göre ayrıma gidilmesi gerekmektedir. Afrika Birliği (AfB) İsrail’e mesafeli iken ECOWAS gibi alt kurumlar İsrail’e karşı yakın olabilmektedir. Üçüncü olarak, İsrail’in mevcut başbakanı Benjamin Netanyahu’nun farklı dönemlerinin incelenmesi önem teşkil etmektedir. Diğer bir ifadeyle Netanyahu’nun salt mevcut yönetimi değil, geçmiş başbakanlıkları döneminde izlediği politikaları ayrı değerlendirmek gerekmektedir. Söz konusu dönemden itibaren kıta ile ilişkilere İsrail’in yoğunlaştığı söylenebilir. Dördüncü olarak, Afrika ülkelerinin İsrail ile ilişkilerinin Filistin-İsrail sorunundan etkilenmesidir. Cezayir, Güney Afrika Cumhuriyeti bu bağlamda örnek olarak verilebilir. Beşinci olarak, Orta Doğu politikası özellikle de ABD eski Başkanı Donald Trump’ın “barış planı” kapsamında Afrika ülkeleri-İsrail ilişkilerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı Orta Doğu ülkeleri Filistin sorununa rağmen İsrail ile ilişkileri normalleştirmiş, Tel Aviv-Washington hattında kurulan İran karşıtı cepheye dahil olmuştur. Afrika’dan da benzer adım gelmiştir. Fas ve Sudan, İsrail ile ilişkilerini normalleştirme kararı almıştır.

Hamas-İsrail çatışması da, Tel Aviv’in Afrika ülkeleri ile ilişkilerinin durumunu göstermesi açısından önemlidir. Afrika ülkelerinin tepkisine dair ifade edebilecek ilk unsur kıtanın soruna dair farklı yaklaşımlar içinde bulunmasıdır.

İSRAİL’İN AFRİKA’YA YAYILMA SİYASETİ

Netanyahu, 2016 yılında Doğu Afrika ülkelerini kapsayan resmî ziyaretler düzenlemiştir. Söz konusu ziyaretler, İsrail tarihi incelendiğinde neredeyse 30 yılı aşkın bir süre sonra, diğer bir ifadeyle uzun bir aradan sonra gerçekleşmiştir. 2017’de çok önemli bir alt kıtasal örgüt olan ECOWAS’ın Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Netanyahu’nun Afrikalı liderlere hitap etmesiyle gerek İsrail gerekse ECOWAS tarihinde bir ilk yaşanmıştır. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın İran karşıtı-İsrail merkezli yeni siyaseti kapsamında Netanyahu’nun ziyaretini, bahse konu siyasetin Afrika’ya yayılması girişimi olarak okunabilir.

Yukarıdaki önemli adımlara rağmen Afrika ülkeleri ile İsrail’in ilişkilerinin mevcut statüsüne ve geleceğine yönelik sorgulamaların yapılmasına neden olan faktörler de bulunmaktadır. İsrail, halen AfB’de gözlemci statüsüne sahip olma hedefini gerçekleştirememiştir. AfB içinde, İsrail karşıtı Filistin yanlısı devletler, İsrail’in gözlemci statüsüne sahip olmasına karşı çıkmaktadır. Afrika ülkeleri ve İsrail ilişkilerindeki ilerlemenin önemli bir göstergesi olabilecek 2017’de Togo’da gerçekleşecek olan Afrika-İsrail Zirvesi düzenlenememiştir; süresiz olarak ertelenmiştir. Togo’da hükümet karşıtı protestoların yarattığı istikrarsızlığın neden olduğu açıklansa da Filistin, oluşturduğu boykot kampanyasının Afrika-İsrail ilişkilerinde bir ilki teşkil edecek zirvenin süresiz ertelenmesinde etkili olduğu görüşündedir.

Hamas-İsrail çatışması da, Tel Aviv’in Afrika ülkeleri ile ilişkilerinin durumunu göstermesi açısından önemlidir. Afrika ülkelerinin tepkisine dair ifade edebilecek ilk unsur kıtanın soruna dair farklı yaklaşımlar içinde bulunmasıdır. Kimi ülkeler İsrail’i kimi ülkeler ise Filistin’e destek açıklamalarında bulunmuştur. Gana, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kenya, Togo ve Zambiya Hamas’ı saldırılarından dolayı kınamış ve İsrail’i desteklemiştir. Cezayir, Cibuti, Güney Afrika Cumhuriyeti, Sudan, Filistin’e olan desteklerini açıklamıştır. Nijerya, Senegal, Uganda ise soruna ılımlı yaklaşmıştır.

Güney Afrika Cumhuriyeti Meclisi, İsrail’in ülkede bulunan büyükelçiliğinin kapanması ve İsrail ile olan diplomatik ilişkilerin askıya alınması kararını vermiştir. Aynı zamanda İsrail’in Filistinlilere davranış şeklini apartheid olarak değerlendirilmiştir.

GÜNEY AFRİKA’NIN İSRAİL’E BAKIŞI

Güney Afrika Cumhuriyeti; sahip olduğu ekonomik, siyasi kuvvetin yanı sıra, İsrail karşıtı sert söylemiyle ve diplomatik alanda attığı adımlar ile öne çıkmaktadır. Hem toplumsal hem de devlet düzeylerinde gösterilen tepkilerle diğer Afrika ülkelerinden farklı bir tavır sergilemektedir. Johannesburg’da taraflar arasında kalıcı ateşkes talep eden gösteriler yapılabilmektedir. Devlet katında ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail politikasının ana etmenlerinin kullanılmaya devam ettiği görülmektedir. Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, İsrail’in işgal ettiği Filistin toprakları üzerindeki politikası ve Güney Afrika’da 1994’te sona eren apartheid yönetimi ile benzerlik kurmuştur. Bunun dışında Güney Afrika Cumhuriyeti Meclisi, İsrail’in ülkede bulunan büyükelçiliğinin kapanması ve İsrail ile olan diplomatik ilişkilerin askıya alınması kararını vermiştir. Aynı zamanda İsrail’in Filistinlilere davranış şeklini apartheid olarak değerlendirilmiştir. Kasım ayında da Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail büyükelçisini geri çağırmış ve diplomatik temsilini geri çekmişti. Güney Afrika, İsrail’i savaş suçunu işlemekle suçlamış ve İsrail’in Gazze’ye saldırılarında rolü nedeniyle İsrail Başbakanı Netanyahu’nun tutuklanma çağrısını Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne iletmiştir. Bu yaşananlar karşısında İsrail, Güney Afrika büyükelçisini geri çağırmıştır.

Sonuç olarak, Afrika ülkeleri-İsrail ilişkileri Orta Doğu siyasetinin özel olarak da Filistin-İsrail sorununun gölgesinde gelişmektedir. Bu gelişme ya da ilerleme İsrail’in istediği hızda olmasa da Tel Aviv yönetimi sürecin yavaş ilerlemesini normal ve olağan karşılamaktadır. Tel Aviv, AfB’de gözlemci statüye sahip olma talebini dile getirmeyi sürdürecektir. Çünkü Filistin AfB’de bu statüye sahiptir. Aynı zamanda BM Genel Kurulu ve UNESCO gibi alanlarda etkin olan Afrika ülkelerinin İsrail karşıtı cephesinin kırılmasında AfB’nin vereceği statünün yardımcı olabileceği düşünmektedir.

Ceren Gürseler, Dr. Öğr. Üyesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir