Örgüt denetiminde önseçim modeli üzerine…

Örgüt denetiminde önseçim modeli üzerine…

Bu eleştiriler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti içi demokrasinin gerçekleşmesi konusunda attığı önseçim adımını küçültmüyor. Zira en kötü ön seçimin, en iyi merkez yoklamasından daha demokratik bir aday belirleme yöntemi olduğu konusunda tereddüt yok.

Yerel seçimler yaklaşıyor. Seçimlere yönelik tartışmalar genellikle belediye başkanı adayları üzerinden yürütülüyor. Oysa özellikle büyükşehir belediye meclislerinin oluşumu açısından ilçe belediye başkanları kadar belediyelerin karar organları olan ilçe belediye meclislerinin kimlerden oluştuğu da önem arz ediyor.

Bu çerçevede Cumhuriyet Halk Partisi için yarın önemli bir gün. Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul’daki bazı ilçeler de dâhil birçok seçim çevresinde belediye meclis üyelerini önseçimle belirleyecek ve aday tespit sürecini büyük ölçüde tamamlayacak…

NASIL BİR ÖNSEÇİM?

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi, Tüzüğü’nün 55. maddesinin birinci fıkrasına ve Yerel Seçimler Aday Saptama Yönetmeliği’ne göre örgüt denetiminde önseçim yöntemi ile ilgili bir önseçim yönergesi hazırladı. Örgüt denetiminde önseçimler bu Yönerge çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Öncelikle, Yönerge’nin 5. maddesi uyarınca hangi seçim çevrelerinde, hangi tür adaylıklar ve hangi tür örgüt önseçimi yapılacağına Parti Meclisi tarafından karar veriliyor. Yani örgüt denetiminde önseçim tüm seçim çevreleri açısından zorunlu bir yöntem olarak kabul edilmiyor.

Yine aynı maddeye göre örgüt denetiminde önseçim yapılacak belediye meclis üyeliklerinde tek sıralar atamaya ayrılıyor, çift sıralar ise seçimle (fermuar sistemi) belirleniyor. Böylelikle, adı önseçim olmakla birlikte seçim çevresindeki adayların sadece yarısı seçiliyor. Örneğin, Yönerge’ye göre bir seçim çevresinde 25 belediye meclis üyesi bulunuyorsa bunların 3’ü kontenjan listesi olarak veriliyor. Kalan 22 belediye meclis üyeliği için tek sıralar atamaya ayrıldığından, 22 sayısından ayrılan sayı olan 11 düşülüyor. Çift sıralara denk gelen 11 kişi için seçim yapılıyor. Bunun üzerinden hesap yapılarak o seçim çevresinde kayıtlı üyeler tarafından en fazla 11, en az 6 aday adayının adı işaretleniyor. Bu aşamada cinsiyet ve gençlik kotası da göz önünde bulunduruluyor…

SONUÇLARA İTİRAZ

Yönerge’ye göre üyelerden oluşan sandık kurulları ve bu kurulların kararlarına karşı yapılan itirazları inceleyip karara bağlayacak ilçe kurulları oluşturuluyor. Görüldüğü üzere Siyasi Partiler Kanunu md. 37 vd. hükümlerinden farklı olarak yargıç denetiminde bir önseçim yok. Bu nedenle, önseçim yapılan seçim çevresinde tüm adayların seçilme zorunluluğu bulunmuyor. Seçim sonuçlarına itirazlar seçim kurallarında değil, parti içerisinde sonuçlandırılıyor. Seçimler örgüt gözetiminde olduğundan yargıç denetiminde önseçimin aksine seçim sonuçları (en azından) hukuken bağlayıcı olmuyor…

Cumhuriyet’in kurucu iradesi ve dünyanın en eski on siyasi partisinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin her alanda olduğu gibi parti içi demokrasi konusunda da diğer siyasi partilere örnek olması gerektiği gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerekiyor…

PROPAGANDA SÜRECİ

Burada üyelerin seçme haklarını kullanmaları bakımından da bazı sorunlar dikkat çekiyor. Belediye meclisi üyesi olmak isteyen aday adayları için propaganda olanakları sınırlı. Genel merkez, aday adaylarının üyelere tanıtılmasında fırsat eşitliğini sağlayamıyor. Aday adayları kendi finansal kaynakları doğrultusunda üyelere ulaşmaya çalışıyorlar.

Üyelerin önemli bir kısmı önseçim olduğundan ya habersiz ya da tesadüfen öğreniyor. İlçe örgüt yönetimine siyaseten yakın olan aday adayları, ilgili seçim çevresindeki üyelerin iletişim bilgilerine kolayca erişebilirken, aynı husus, bu tür bağlantıları olmayan aday adayları için söz konusu olmayabiliyor. Böylece, propaganda süreci siyasetin finansmanına ilişkin genel demokratik ilkelerden uzak bir şekilde rastlantısal ilişkiler üzerinden yürütülüyor. Bu durum, yapılacak seçimin ne derece üye iradesini yansıtacağı sorusunu ortaya atıyor…

Hiç şüphesiz bu eleştiriler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin parti içi demokrasinin gerçekleşmesi konusunda attığı önseçim adımını küçültmüyor. Zira en kötü ön seçimin, en iyi merkez yoklamasından daha demokratik bir aday belirleme yöntemi olduğu konusunda tereddüt yok. Fakat Cumhuriyet’in kurucu iradesi ve dünyanın en eski on siyasi partisinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin her alanda olduğu gibi parti içi demokrasi konusunda da diğer siyasi partilere örnek olması gerektiği gerçeğinin göz ardı edilmemesi gerekiyor…

 

Tevfik Sönmez Küçük, Doç. Dr., Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir