Tarikat dizisinde zihinler net mi?

Tarikat dizisinde zihinler net mi?

Kızıl Goncalar dizisi, başlangıç hatalarına rağmen sosyal fay hatları arasında iletişim ve yabancılaşmanın azaltılmasına yönelik bir potansiyeli taşımakta. Ama bunun için ticari kaygıyı değil, ilkesel duyarlılığı önceliğe alma durumunda.

Kızıl Goncalar, sadece bir dizi olma niteliğinden sıyrılmak üzere. Türban ve tarikat dizileri hakkında yazılarımın mürekkebi kurumadan iş sosyal medyada kontrolsüz şekilde savrulmaya başladı. Dizinin bekası şimdilik riskini azaltmış durumda. Muhtemelen siyasiler de “Kızıl Goncalar” veya “tarikat dizisi” olarak pratikte kabul edilen yapımın aksülamelinin ekmeğini karşılıklı yemekten de pek uzak duramayacaklardır. Aslında özde yatan gerçek, göründüğü kadarıyla, fanatik kesimler, lehte veya aleyhte işin niyeti veya kalitesinden ziyade, meselenin “kullanışlı” tarafıyla ilgilenmekteler. Sosyal linç, spor ve siyaset dahil, ne yazık ki ilgili kesimlere Freudyen bir haz vermekte. Bu tartışmalar muhafazakâr ve seküler kesim arasındaki gerilimi de bir dizinin çok ötesinde indüklemeye aday gözükmekte. Yanı sıra tartışmalara ve topa girenlerin entelektüel seviyeden oldukça nasipsiz gözükmeleri de ayrı bir husus. Bu ve diğer üzücü gündemler her seçim öncesi yaşadığımız irrasyonel kutuplaşmanın biraz daha derinleşebileceğinin sinyallerini de vermekte.

Dizi, Türkiye’deki seküler kesimler açısından incitilen adalet duygularını veya muhatap bulamadıkları şikayetlerini yansıtabilen bir sosyal eleştiri formatında. Bunun içindeki tarikatların kendi sınırlarının dışına hukuki, bürokratik ve ticari anlamda taşmaları ve denetlenmelerindeki ayrıcalıktan duyulan rahatsızlık da ana tema.

Bugün artık ne yazık ki tarikatlar-cemaatler mahallenin popülizminin bekacı siyaset açısından nirengi noktası. Zira aslında “manevi klan” olması gereken bu yapılar “politik klan”a dönüşmüş durumdalar ve işin rahatsız eden yönü de bu durum. Bugünkü cemaat sistemi, mahşeri vicdana karşı yeterli duyarlılığı verememekte. Bunlar da dikkatlerden kaçmamakta.

Dizi; post-Kemalist bir konsepti dikkate alır, kutuplar içinde ve arasında değerler dengesini gözetir, iç gerilimlerle önünü açabilirse kentli-makul muhafazakârlardan da desteğini alacaktır. Dizideki senaryo tutarsızlığı, vermeye çalıştığı mesajı anlamsız kılabilecektir.

KIZIL GONCALAR KENDİNİ, NEO-KEMALİZM DEĞİL POST-KEMALİZM ÜZERİNDEN KONUMLANDIRMALI

Dizinin nitelikli bir senaryo ekibine ancak tartışılan bir konsepte malik olduğu anlaşılmakta. Ancak yapımcılar farkında mıdır bilemem ama dizi bir neo-Kemalist mesajı vermekte. Neo- Kemalist mesaj kutuplaşmayı aşmaya yetememekte. Ülkenin ihtiyacı olan ise post-Kemalist bir içerik.

Bu anlamda tarikatın alternatifinin “imam hatip” okulları olarak gösterilmesinden ziyade, tarikatın iç çelişkilerinin özeleştirilerinin tarikat içinden yapılabileceğinin izleyicilere gösterilmesi diziye yönelmiş önyargıyı azaltabilirdi. Dizi yapımcıları şeyh efendiyi hiç göstermeyeceklerini ve saygı sınırı içinde tutacaklarını da belirtmekteler. Tarikat kritiği, kullanılan dil, şeriat kritiğine dönüşmemeliydi. Şeriatın mahrem-namahrem diyalektiği fıkıh ve sünnet anlayışlarının özgün bir alanda saygı ile karşılandığının mesajları da verilebilmeli. Batı’da nasıl manastır ve plajda yaşayanlar arasında ön kabuller veya varsayımlar sınırları koyuyorsa burada da koyulabilmeli. Sonuçta Ehl-i Sünnet fıkıh-şeriat anlayışının da az veya çok Yahudi Torası gibi evrensel etik ve vicdan ile ortak kesişen noktaları olacaktır. Tarikatlar kritik edilirken şeyh veya müridin ilişkilerinde bu ortak alan referans alınabilirse, yapımcıların da başları ağarmayabilir. Neo-Kemalizm yaklaşımından kasıt, bir tarikat yapısından sorgulamayla tamamen kopabilen bir müridanın, birden seküler şık bir bayan oluvermesi. Veyahut Kemalist bir aydının cüppeli bir ehli tarik olabilmesi. Bunlar olmuyor mu; tabii ki olmakta. Ancak uzlaşma mesajları için farklı yapılarda, kendi iç gerilimlerinin yanında öteki ile ilişkinin kurulabileceğinin de gösterilebilmesi daha değer kazanmakta. Bu konsepte riayet edildiğinde, seküler ve muhafazakâr kesimdekilerin farklı çürümüşlük hikâyeleri sorun gözükmemekte.

Dizinin sosyal linçe tabi tutulup geriliminden istifade edilmesi, kutuplaştırma siyaseti açısında yerel seçim öncesi cazip durmakta. Veyahut dizinin önünü sert bir neo-Kemalist söylem ile açmak da aynı anlamı taşımakta. Dizi de bu çeşit baskıları taşıyamayacağından, bu yapım girişimi de daha devam edemeyecektir.

Dizi; post-Kemalist bir konsepti dikkate alır, kutuplar içinde ve arasında değerler dengesini gözetir, iç gerilimlerle önünü açabilirse kentli-makul muhafazakârlardan da desteğini alacaktır. Dizideki senaryo tutarsızlığı, vermeye çalıştığı mesajı anlamsız kılabilecektir. İlahiyatçı Mustafa Öztürk Hoca bile şimdiden diziye, “derin muhafazakârlık dizisi” demeye başladı bile. Bu işin sonunda Kemalist ve İslamcı mahallenin başı bayağı döneceğe benziyor.

Kızıl Goncalar dizisi, başlangıç hatalarına rağmen sosyal fay hatları arasında iletişim ve yabancılaşmanın azaltılmasına yönelik bir potansiyeli taşımakta. Ama bunun için ticari kaygıyı değil, ilkesel duyarlılığı önceliğe alma durumunda.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir