Katar nasıl “diplomasi yıldızı” oldu?

Katar nasıl “diplomasi yıldızı” oldu?

Katar’ın perde arkasındaki diplomasi hamleleri öyle çok da tesadüfi değil; gayet hesaplı “tavla” da değil, “satranç” hamleleri… Katar’ın, jeostratejik önemi olmamasına rağmen diplomasi oyununa “elini maksimuma çıkaran bir satranç oyuncusu” gibi hareket ettiğini söyleyebiliriz.

 “Her kriz, bazıları için fırsattır.” gibi bir Çince atasözü olduğu iddia edilir malum. Aslında, Çince’de sözcüklerin karakterlerden oluşması, “krizi” ifade eden karakter bileşiminin, “tehlike” ve “fırsat”ı da ifade eden karakterlerden oluştuğu yanılmasına dayanıyor. Fakat, aslında Çincede “kriz”i ifade etmek için kullanılan alfabetik karakterler bileşimi, “değişim noktası” anlamına gelebilecek bambaşka bir anlamsal bütünleşime sahip.

“Normal” şartlar altında, farklı kültürlerdeki ve dillerdeki ifade biçimlerinin hepimize nasıl farklı düşünüşler kazandırabileceğine bir örnek bu…

Ancak günümüzde, ne yazık ki, farklı kültürlerin eşit ve birlikte çoğaldığı noktayı sağlamak için öncelikle “savaş sürecini” aşmak gerekiyor…

Katar, kartlarını öyle dikkatli oynuyor ki kendisini giderek vazgeçilmez kılıyor, “yıldızlaştırıyor” ve diğer ülkeleri-özellikle de, ABD başta olmak üzere Batı ülkelerini kendisine borçlandırıyor.

Burada Katar’ın diplomasisini övmek gibi bir niyetim yok: bugün bölgede yaşanan birçok huzursuzluğun kaynağı en başta Katar’ın, Hamas gibi devlet dışı aktörleri desteklemesi ve maddi kaynak sağlaması…

Bir barış havarisi değil Katar; yaklaşık 2 buçuk milyonluk nüfusu ile yıllık 15 milyar dolarlık askeri harcama yapıyor. Türkiye’nin 85 milyon (ve artı nüfusu) ile yaptığı yıllık askeri harcama da yaklaşık olarak bu kadar…

Gelelim, Katar’ın bugün birden kendini “uluslararası diplomasi yıldızı” kıldığı Gazze Savaşı’na…

Burada Katar’ın diplomasisini övmek gibi bir niyetim yok: bugün bölgede yaşanan bir çok huzursuzluğun kaynağı en başta Katar’ın, Hamas gibi devlet dışı aktörleri desteklemesi ve maddi kaynak sağlaması…

Bir barış havarisi değil Katar; yaklaşık 2 buçuk milyonluk nüfusu ile yıllık 15 milyar dolarlık askeri harcama yapıyor. Türkiye’nin 85 milyon (ve artı nüfusu) ile yaptığı yıllık askeri harcama da yaklaşık olarak bu kadar…

Gelelim, Katar’ın bugün birden kendini “uluslararası diplomasi yıldızı” kıldığı Gazze Savaşı’na…

Katar da, diplomasi satrancında tam da bu noktayı yakalamış gözüküyor.

Katar’ın Başbakanı ve Dışişleri Bakanı aynı kişi: Muhammed bin Abdurrahman es-Sani. Kendisi, Dışişleri Bakanı aynı zamanda…

Hamas’ın avukatı gibi bir dış politika tutumu benimsemek, Türkiye’nin İsrail-Filistin barış süreci olabildiğinde garantör ülke olma iddiasını daha da imkansızlaştırıyor. Katar, bugünden diplomasi kredilerini toplayıp garantör olur da; Türkiye, bu köklü dışişleri geleneği, diplomasi birikimi ile köşede seyirci kalır.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fidan, 25 Ekim’de (tam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti Grup Toplantısı’nda TBMM çatısı altınds “Hamas terör örgütü değildir” dediği gün) Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani ile Doha’da görüşmüştü. Görüşmeler ertesindeki basın toplantısında Şeyh el Sani, “Hamas’a maddi destek verdikleri konusundaki” İsrail’in Birleşmiş Milletler çatısı altında yaptığı suçlamalara atıfla, “bu gibi yorumların, rehine müzakerelerine yardım etmediğini” söylemişti.

Katar, her ne kadar Hamas ile doğrudan müzakere edip; aynı zamanda “ilişkisi” olduğunu reddeden ve eş zamanlı biçimde Hamas ile müzakere etmenin kredisini dünya nezdinde alan mı?

Evet…

Katar’ın satrancı

Katar’ın perde arkasındaki diplomasi hamleleri öyle çok da tesadüfi değil; gayet hesaplı “tavla” da değil, “satranç” hamleleri…

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani’nin danışmanı Mecid el-Ensari, son derece akıcı ve hatta fazla hızlı İngilizcesi ile CNN International’dan Becky Anderson’a verdiği mülakatta durumu gayet net şöyle özetlenebilecek biçimde açıklıyordu:

“Ön plandan bağırıp çağırmak kolay; arka planda rol üstlenip, sessizce sorun çözmek çok zor…”

Demek öyle…

Şimdiden “ön planda bağırıp çağırma” rolü, Türkiye’ye delege edilmeden de nedense canı gönülden sahiplenilmiş gibi…

Katar’ın, jeostratejik önemi olmamasına rağmen diplomasi oyununa “elini maksimuma çıkaran bir satranç oyuncusu” gibi hareket ettiğini söyleyebiliriz.

Türkiye’nin de, bölgenin önemli bir gücü olarak bugün olabildiği kadarıyla ve en azından gelecekteki diplomasi açılımlarında “garantörlük” gibi kilit bir rol üstlenebilmesi için, gene de “denge” ve “itidal” odaklı politikaya devam edilmesi gerekirdi.

Nedense, bu yapılmadığı gibi, 25 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Grup Toplantısı’ndaki açıklamasındaki, “Hamas bir Mücahitler Birliği’dir” çizgisinde dönüp dolaşılıp ısrar ediliyor. Oysa Türkiye’nin Hamas ile ilgili bir tutum bildirmesini bekleyen de; Hamas’ın “halkla ilişkiler ve diplomasi bürosu” gibi çalışmanın Türkiye’ye kazandırdığı da yok.

Tersine, Hamas’ın avukatı gibi bir dış politika tutumu benimsemek, Türkiye’nin İsrail-Filistin barış süreci olabildiğinde garantör ülke olma iddiasını daha da imkansızlaştırıyor. Katar, bugünden diplomasi kredilerini toplayıp garantör olur da; Türkiye, bu köklü dışişleri geleneği, diplomasi birikimi ile köşede seyirci kalır.

Sezin Öney

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir