İran’daki terör saldırısının son detayları ve olası bölgesel sonuçları

İran’daki terör saldırısının son detayları ve olası bölgesel sonuçları

İran makamları her zaman istihbaratı ve güvenlik örgütleriyle övünmüş ve İran’ın içini Güvenli liman” olarak tabir etmiştir ancak meydana gelen son terör saldırısı durumun böyle olmadığını ve ortada çok ciddi bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğunu ortaya koydu.

Tarih 3 Ocak 2024’ü gösterdiğinde komşu İran’da 1979 İslam Devrimi’nden bu yana yaşanan belki de en büyük seri terör saldırıları gerçekleştirildi. İran’ın Kirman kentinde İran-Irak Savaşı’nda hayatını kaybedenlerin mezarlarının bulunduğu alanda arka arkaya iki bomba patlatıldı. Saldırının mekânı ve tarihi tesadüfen seçilmiş gözükmüyor çünkü 3 Ocak 2020’de Irak’ta ABD ve İsrail’in ortak operasyonuyla öldürülen İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümüydü ve Süleymani’nin mezarı da aynı bölgede bulunuyor. Yani saldırının sembolik anlamı önemli.

Kasım Süleymani, Kirman şehrinin Rabord köyünde doğdu ve “Süleymani” aşiretinin “Ali Muradi” koluna mensuptu. Süleymani, İran-Irak Savaşı’nda hemşerileri olan Kirmanlı askerleri örgütleyerek meşhur 41. Sarallah Bölüğü’nü kurdu ve bu bölük zaman içerisinde bugünkü Kudüs Gücü’nün belkemiğini oluşturdu. Yani Kirman şehri böylesi çapta bir terör saldırısı için alelade seçilmiş bir yer değil çünkü saldırı günü Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümü anmaları için bölgede bulunan yüzlerce Kirmanlı sivil halk bulunuyordu. Yani bu bölgenin terör saldırısı için seçilmesinin sebebinin olabilecek en yüksek can kaybını oluşturmak olduğu anlaşılıyor. İran resmî kaynaklarına göre, saldırıda 100’ün üzerinde can kaybı ve 250 civarında yaralı var. Pek çok kişinin vücut bütünlüğü patlamayla birlikte yok olduğundan henüz kayıpların % 70’nin kimliği tespit edilebilmiş durumda.

İran resmî kaynaklarının beyanlarına göre, biri Kasım Süleymani’nin mezarına 700 metre mesafede olmak üzere 10-20 dakika arayla parça tesirli iki bomba patlatıldı. Bombalardan biri altgeçitte Peugeot marka bir araçta, diğeri ise bir el çantasında patlatıldı. İlk bomba patlatıldıktan sonra yaralılara yardım için bölgeye halkın toplanmasıyla birlikte ikinci bomba patlatıldı ve böylelikle etrafa saçılan şarapnel parçalarının da etkisiyle can kaybı sayısı asıl ikinci bombanın patlamasından sonra arttı.

Olayın sıcak olduğu ilk andan itibaren saldırının mahiyeti ve olası failleriyle ilgili pek çok spekülasyon dolaşıma girdi. Olağan şüpheli İsrail’di ancak bu saldırının IŞİD tarafından yapılmış olabileceğini, İranlı Sünni radikal dinci ayrılıkçı gruplar tarafından yapılmış olabileceğini değerlendirenler olsa da bu konuda henüz net ve teyit edilmiş bir bilgi bulunmuyor.

Her halükârda İran’daki terör saldırısını 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de devam eden savaşın Ortadoğu’da oluşturduğu iklimden ayrı düşünmemek gerekiyor. İran’ın Hamas’a askeri, lojistik, mühimmat, ekonomik ve siyasi destek verdiği düşünüldüğünde; İsrail’in İran’a yönelik tehditleri, Hamas üyelerine dünyanın her yerinde suikast yapacaklarının beyanı, Beyrut’taki Hamas Politbüro Başkan Yardımcısı Al- Aruri suikastı, Suriye’de İran Devrim Muhafızları’nın kıdemli komutanı ve Kasım Süleymani’nin yakın kurmayı olan General Razi Musavi’nin İsrail tarafından öldürülmesi ve İsrail’in yürüttüğü savaş politikası bu süreçte dikkatlerden kaçmamalı.

İran’ın Kirmandaki terör saldırısına kaçınılmaz olarak bir cevabı olacak. Yani bu saldırı Ortadoğudaki savaş ve çatışma ateşini daha da körükleyeceğe benziyor. İran, çeşitli yollardan çeşitli cevaplar verebilir.

İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Muhbir, Kirman’daki terör saldırısı için İsrail’i işaret ederek, “Günahsız halkın kanı Siyonist rejimin temsilcileri tarafından döküldü.” dedi. İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, “Bu katliamın failleri Mukavemet Ekseni’nin tokadını yiyecekler” diyerek yine terör saldırısının faili olarak İsrail’i işaret etti. Burada Mukavemet Ekseni’nden kasıt bölgede İsrail’e karşı savaş yürüten İran destekli örgüt ve gruplar.

Wall Street Journal gazetesi İsrail makamlarının müttefiklerine İran’daki terör saldırısıyla ilgilerinin olmadığını, olayın İsrail’in saldırı tipine uygun olmadığını, İsrail’in nokta atışıyla kişileri ve tesisleri hedef almayı seçtiğini söylediğini öne sürdü. İsrail Ordusu Sözcüsü Daniel Hagari, İran’da meydana gelen saldırılarla alakalarının bulunup bulunmadığına ilişkin soruya, “Bu konuda yorum yapmayacağım” yanıtını verdi.

İsrail makamları hiçbir zaman arkalarında oldukları saldırıları ne kabul ederler ne de tekzip ederler ancak İsrail’in İran içerisinde bugüne kadar pek çok saldırı ve suikastın altına imza attığı, İran’ın hassas konumdaki nükleer tesislerine yönelik sabotaj ve siber saldırılar gerçekleştirdiği bilinen bir gerçek. İsrail’in en önemli eylemlerden biri İran Devrim Muhafızları Ordusu’nda tuğgeneral olan ve İran’ın nükleer programının başında bulunan dönemin Savunma Bakan Yardımcısı nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade suikastıydı. Tarih 27 Kasım 2020’yi gösterdiğinde Fahrizade uydu üzerinden yapay zekâ vasıtasıyla kontrol edilen bir silahla İran’ın içinde 11 korumasının arasında öldürüldü ve İran makamları bu suikasttan İsrail’i sorumlu tuttu.

İran makamları her zaman istihbaratı ve güvenlik örgütleriyle övünmüş ve İran’ın içini “Güvenli liman” olarak tabir etmiştir ancak meydana gelen son terör saldırısı durumun böyle olmadığını ve ortada çok ciddi bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğunu ortaya koydu. İran’da bir İstihbarat Bakanlığı olmasına rağmen, Devrim Muhafızları Ordusu’nun kendi istihbarat servisi olmasına rağmen, İran polisinin kendi istihbarat örgütü olmasına rağmen, İran Savunma Bakanlığı’nın kendi istihbarat grubu olmasına rağmen, İran yargı erkinin kendi istihbarat birimi olmasına rağmen böylesi bir terör saldırısı önlenemedi.

Yine 2009-2011 yılları arasında İran’ın nükleer programındaki etkin bilim insanlarından Ardashir Hosseinpour, Majid Shahriari, Mostafa Ahmadı Roshan, Masoud Alımohammadi ve Darıoush Rezaeinejad İran’ın içinde öldürüldüler ve İran makamları bu suikastlardan da İsrail’i sorumlu tuttu. İran Atom Enerjisi Kurumu’nun eski başkanı Fereidoun Abbasi Davani de suikast girişiminden sağ olarak kurtulmuştu. Tarih 2011’i gösterdiğinde İran’ın başkenti Tahran’da Devrim Muhafızları’na ait bir füze deposunda patlama yaşandı ve aralarında İran füze programının kilit isimlerinden General Hasan Tehrani Moghadam’in de bulunduğu 17 kişi öldü. Bu patlamanın İsrail tarafından General Tehrani Moghadam’i öldürmek için İsrail tarafından gerçekleştirildiği gündeme getirildi.

İsrail, Suriye içinde de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün önemli komutanlarını yaptığı çeşitli saldırılarda öldürdü. Son 10 yıl içinde Suriye’de İsrail tarafından öldürülen İranlı komutanlardan ve unsurlarından Muhammed Ali Atai, Panah Taghizadeh, Allah Dadi, Akbar Zavar Jannati, Mehdi Lotfi Niasar, Seyed Ammar Musavi, Morteza Basiri Pour, Mehdi Dehghan, Hamed Rezai, Hojjatollah Nochamani, Ehsan Karbalaipour, Mortaza Saidnejad, Megdad Mehghani Jafarabadi ve Mehdi Akbarpour’u söylemek mümkün.

İran makamları her zaman istihbaratı ve güvenlik örgütleriyle övünmüş ve İran’ın içini “Güvenli liman” olarak tabir etmiştir ancak meydana gelen son terör saldırısı durumun böyle olmadığını ve ortada çok ciddi bir istihbarat ve güvenlik zafiyeti olduğunu ortaya koydu. İran’da bir İstihbarat Bakanlığı olmasına rağmen, Devrim Muhafızları Ordusu’nun kendi istihbarat servisi olmasına rağmen, İran polisinin kendi istihbarat örgütü olmasına rağmen, İran Savunma Bakanlığı’nın kendi istihbarat grubu olmasına rağmen, İran yargı erkinin kendi istihbarat birimi olmasına rağmen böylesi bir terör saldırısı önlenemedi.

İran’ın Kirman’daki terör saldırısına kaçınılmaz olarak bir cevabı olacak. Yani bu saldırı Ortadoğu’daki savaş ve çatışma ateşini daha da körükleyeceğe benziyor. İran, çeşitli yollardan çeşitli cevaplar verebilir. Bunlardan biri İsrail’in içindeki ve bölgedeki askeri hedeflere direkt saldırılar olabilir. Bir diğeri Mukavemet Ekseni olarak adlandırılan ve İran’ın bölgedeki vekil örgüt ve paramiliter grupları olan Lübnan’da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şaabi, Yemen’de Ensarullah/Husiler, Afganistan’da Fatimiyyun Tugayı, Pakistan’da Zeynebiyyun Tugayı ve diğer irili ufaklı gruplar üzerinden İsrail’e karşı yeni cephelerde geniş bir vekâlet savaşı başlatmak olabilir. Bir diğeri ise Türkiye de dâhil olmak üzere bölgedeki ülkelerde İsrailli üst düzey isimlere suikastlar düzenlemek olabilir. Son tahlilde; İran’daki terör saldırısının ardından Ortadoğu’yu daha da şiddet dolu günlerin beklediği aşikâr…

Savash Porgham

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir