Yerel seçimlerin ardından

Yerel seçimlerin ardından

Yine ekonomide yaşanan sıkıntılar ve vatandaşın düşen satın alma gücü, AKP’nin bunca sene başarılı bir şekilde kullandığı “kutuplaştırıcı siyasi dili” işlevsiz kıldı.  Zira ekonomik kriz sadece muhalif kesimleri değil, aynı zamanda AKP tabanında belli kesimleri de vurur hale geldi. En az bunlar kadar önemli bir faktör bu süreç içinde CHP’nin geliştirdiği “kapsayıcı siyaset” dilinin olmasıdır. 

Nihayet yerel seçimleri de atlattık. Genel seçimlerin ardından muhalefetin seçmende yarattığı hayal kırıklığı giderilmiş gibi görünüyor.

Aynı zamanda ana muhalefet partisindeki lider değişiminin semeresini verdiği anlaşılıyor. CHP kurultay sonrasında ortaya atılan birçok iddianın da kamuoyunda karşılığının olmadığı bu seçim sonuçları sonrasında görüldü. Öyle ya bunca seçime girmiş ve çoğunu kaybetmiş olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından, Genel Başkanlık koltuğuna oturan Sayın Özgür Özel’in çok da fazla hazırlanamadan girdiği ilk seçiminden partisini birinci parti olarak çıkartması hiç de azımsanmayacak bir başarıdır.

Bu başarıya sadece kamuoyunun değil, aynı zamanda parti içinde Sayın Özel’e ve Sayın İmamoğlu’na muhalefet bayrağı açmış olan herkesin saygı duyması gerekir. Elbette bu başarı yaşanan bir sürecin sonucunda elde edilmiştir. Parti içinde görev yapmış olan geçmiş yönetimlerin de bunda payının olduğu yadsınamaz.

YAŞANAN BAŞARI BİR SÜRECİN SONUNDA ELDE EDİLDİ

Bu başarıya sadece kamuoyunun değil, aynı zamanda parti içinde Sayın Özel’e ve Sayın İmamoğlu’na muhalefet bayrağı açmış olan herkesin saygı duyması gerekir.

Elbette bu başarı yaşanan bir sürecin sonucunda elde edilmiştir. Parti içinde görev yapmış olan geçmiş yönetimlerin de bunda payının olduğu yadsınamaz. Bunlar başarıya giden yolda gerekli koşulları oluşturmakla birlikte, bugüne kadar tek başına başarı için yeterli olmadı.  Bunun en son örneğini 14 Mayıs seçimlerinde ve sonrasında hep birlikte gördük.

31 Mart Seçimleri Türk siyaseti açısında çok önemli bir dönüm noktası oluştururken, dünyada yükselen otoriterleşmeye ve sağ popülist dalgaya karşı mücadele için başarılı bir mücadele örneği olmuştur. Bu itibarla Türkiye’ye yönelik yorum yapan yabancı gözlemciler için de bu sonuçlar sürpriz olmuştur.  Dolayısıyla bu başarının elde edilmesinde rol oynayan ülkemize ait sebeplerle, başka ülkeler içinde geçerli olabilecek nedenlere dikkat çekmek gerekmektedir.

Öncelikle Türkiye’de CHP açısından bu seçim büyük bir başarı ve bir dönüm noktasıdır. Çok uzun yıllar ülkenin kıyılarına hapsolmuş bir siyasi anlayışın, bu seçimle sağ düşüncenin hâkim olduğu Anadolu’nun iç bölgelerine doğru yayılmasına olanak sağlanmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir’in ana muhalefet partisi tarafından alınması sürpriz olarak görülmezken, Adıyaman, Kütahya, Manisa ve Denizli gibi siyasette sağ düşünceye daha yakın yerlerdeki başarı beklenen bir sonuç değildi.  Antalya ve Adana gibi yerlerde muhalefetin başarılı olması riskli görülürken, bu şehirlerdeki mücadeleyi de CHP açık ara kazanmasını bildi. Buna Mersin’i dâhil etmek de mümkün.

CHP için şimdi sıra bu başarıları sürekli kılmak için, belki iktidara tepki olarak bugün kendisine yönelen bu bölgelerdeki seçmenin gönlünde tahta kurabilme ve kendisine sadık yeni bir seçmen tabanı oluşturabilmek zorundadır. Bu zor bir görevdir.

CHP’NİN BUNDAN SONRAKİ ZOR GÖREVİ

CHP için şimdi sıra bu başarıları sürekli kılmak için, belki iktidara tepki olarak bugün kendisine yönelen bu bölgelerdeki seçmenin gönlünde tahta kurabilme ve kendisine sadık yeni bir seçmen tabanı oluşturabilmek zorundadır. Bu zor bir görevdir. Ama iktidara giden yolda başarılması gerekmektedir. Unutulmaması gerekir ki, bu yerel seçimlerde ana muhalefet partisinin elde ettiği bu sonuç, seçmenin onlara tanıdığı bir kredidir ve bu kredinin kullanım süresi sonunda ortaya nasıl bir sonuç çıkacağı seçmen nezdinde çok daha önemlidir.

Özellikle ana muhalefet açısından, 1989 seçimleri sonunda elde edilen başarıların ardından yaşanan kendi parti içi mücadeleler ve belediyecilik bakımından başarısızlıklar çok uzun yıllar seçmen gözünde silinemeyen olumsuz algılara kaynaklık etmiştir.  Bu acı tecrübe bugünkü CHP yönetiminin aklından çıkarmaması gereken bir ders olarak algılanmalı ve tekrar etmemesi için çaba harcanmalıdır. Bugün CHP’ye emanet edilen oyların partide kalıcı kılınması son derecede önemlidir.

Bugün elde edilmiş olan başarının sürekli kılınması için, önümüzdeki süreçte vatandaşın artan sorunlarına çözüm bulmak yerine, seçmen nazarında hiçbir önemi olmayan parti içinde genel başkanlık mücadelesi gibi eylemlere girişilmemesi gerekmektedir. Bu bakımdan genel merkez ile yerel yönetimlerinin koordinasyon içinde, uyumlu çalışmasının sağlanması gerekmektedir. Bunun içinde operasyonel düzeyde “iyi ve nitelikli bir liderliğe” ihtiyaç vardır. Bugünkü koşullarda bu liderliği gösterecek olan Sayın Özgür Özel’dir; başkası değil.

Bir yıl içinde yapılan iki seçimin sonuçları bir arada değerlendirildiğinde seçmen ana muhalefet partisine yerel düzeyde yöneticilik yetkisi vermiştir. Ülkenin yönetiminde söz sahibi olunabilmesi için, öncelikle bugün verilen bu görevi ana muhalefet partisinin başarılı bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Bu durum bunca zaman iktidar olma fırsatı elde edememiş bir parti için çok iyi bir fırsattır. Bu fırsat iyi değerlendirilmelidir.

Unutmayın bu sınavdan başarılı çıkıldığında sadece ana muhalefet partisi değil, aynı zamanda sorunlarına çözüm bulunacak olan vatandaş da kazançlı çıkacaktır.

Seçmen genel seçimlerin ardından yerel seçimlere giderken muhalif siyasi partiler arasında yaşanan anlaşmazlıklardan endişe etmekteydi. Özellikle 2019 yerel seçimlerini iki önemli muhalefet partisinin yapmış olduğu ittifakla kazanıldığı düşünüldüğünde, bu seçimlerde de böyle bir ittifakın seçimleri kazanabilmek için şart olduğuna inanıldı.

Ama böyle bir ittifak gerçekleşmedi. İyi de oldu aslında. Zira daha önceki seçimlerde ve sonrasında gördüğümüz gibi farklı dünya görüşlerine sahip partiler düzeyinde yapılan böyle ittifaklar, bu partilerin kendi düşüncelerini esas alarak geliştirecekleri söylemlerde ve politik duruşlarda sınırlama yaratmaktadır.  Bunun yerine hiçbir partinin kendi “söylem özgürlüğünü” yitirmeden, kendi temsil ettiği değerlerden fedakârlık etmeden, seçmen nezdinde, tabanda ittifak arayışının daha doğru bir strateji olduğu anlaşılmıştır. Vatandaşın gündelik sorunlarına yerelde cevap olacak politikaları ortaya koyarak vatandaşın desteğini istemek olması gereken stratejidir.

Kanımca “tabanda ittifak” olarak adlandırılan bu stratejinin başarılı olması, öncelikle bu seçimlerde vatandaşın ekonomik sorunlarının çok daha fazla görünür olmaya başlamış olmasından ve vatandaşın kendini ilgilendiren ekonomik sorunların çözüm adresi olarak da yerel yönetimleri görmesi sağlamıştır.

‘TABANDA İTTİFAK’ STRATEJİSİ NASIL BAŞARILI OLDU?

Kanımca “tabanda ittifak” olarak adlandırılan bu stratejinin başarılı olması, öncelikle bu seçimlerde vatandaşın ekonomik sorunlarının çok daha fazla görünür olmaya başlamış olmasından ve vatandaşın kendini ilgilendiren ekonomik sorunların çözüm adresi olarak da yerel yönetimleri görmesi sağlamıştır.

Bununla birlikte ana muhalefet partisinin bu seçimlerde başarılı olmasına olanak sağlayan özgün koşulları dikkate alması ve bunların elde ettikleri başarıda oynamış olduğu rolü küçümsememesi gerekir.

Bu seçimlerde ilk kez ekonomi AKP aleyhine işledi. Benim anladığım kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanı ekonominin tüm olanakları başkanlık seçiminde tüketmiş. O seçimlere yerel seçimlerden daha çok önem verilmiş. Bir yandan başkanlı seçimi sırasında yapılmış olan iddialı vaatler, diğer yanda bu vaatleri gerçekleştirebilmek için bir yıldan az bir sürenin olması merkezi iktidara ciddi bir sorumluluk yüklemiştir. Ancak ekonomide süre gelen kaynak sıkıntıları sebebiyle ekonomik durumun daha kötüye gitmesi ve hayat pahalılığıyla mücadelede yetersiz kalınması başkanlı seçimlerindeki vaatlerin kendileri için bir zaafa dönmesine yol açtı. Seçmen sınadı ve o vaatlerin karşılığının olmadığını çok kısa sürede görebildi.

Tüm bunlar seçmen nezdinde iktidarın “söylem üstünlüğünü” kaybetmesine ve ciddi bir “inanırlık problemi” ile karşılaşmasına yol açtı. Merkezi iktidarın vatandaşın ekonomi sorunlarına cevap olacak tedbirleri geliştirememesi neticede muhalefete “söylem üstünlüğü” ve gündem belirleyebilme kabiliyeti verdi.

Bunun yanında, 2023 seçimlerinde ekonomik krizin etkisinin büyük şehirlerde çok daha fazla görüldüğü, ama iktidarın aldığı birtakım ekonomik tedbirlerle ve uyguladığı seçim ekonomisinin sonucunda bu etkinin büyük kentlerin dışına taşması engellendi. Anadolu kentleri krizi görmekle birlikte iktidarın uygulamaları neticesinde bunun olumsuz etkilerine maruz kalmayacağına inandırıldı. Ancak yerel seçimlere giden süreçte sonuç hiç de öyle olmadı.

Yine ekonomide yaşanan sıkıntılar ve vatandaşın düşen satın alma gücü, AKP’nin bunca sene başarılı bir şekilde kullandığı “kutuplaştırıcı siyasi dili” işlevsiz kıldı.  Zira ekonomik kriz sadece muhalif kesimleri değil, aynı zamanda AKP tabanında belli kesimleri de vurur hale geldi.

Belli bölgelerde CHP örgütünün dinamizminin bu başarılarda rolü büyük. Son olarak kendi şahitliğime dayanarak Sayın Genel Başkan Özgür Özel’in de bu süreçte gösterdiği gayret ve çabaların da ihmal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

CHP ÖRGÜTÜNÜN DİNAMİZMİ VE ÖZEL’İN GAYRETİ

AKP’nin üst yönetimi ülkede oluşan bu yeni duruma yönelik yeni bir siyasi söylem geliştiremedi. Bunda ekonomik kaynakların tükenmişliği ve bunun neticesinde karşılaşılan çaresizliğin yanında, 20 yılı aşkın süre iktidarda olmanın yarattığı “kibir” de büyük rol oynadı. Öyle ki sırf böyle bir kibir nedeniyle AKP İstanbul’da eski yöntemlerinin işe yarayacağını, vatandaşın kentsel dönüşüm bahanesi ile “rant siyasetine” prim verebileceğine inandı.  Hatta daha da ileriye gidilerek, bugün ülkemizdeki kentleşme ve çevre konularında yaşanan olumsuzluklarda doğrudan sorumluluğu olan birini İstanbul’da belediye başkanlığı için aday yaptı.

En az bunlar kadar önemli bir faktör bu süreç içinde CHP’nin geliştirdiği “kapsayıcı siyaset” dilinin olmasıdır. Belli bölgelerde CHP örgütünün dinamizminin bu başarılarda rolü büyük.

Son olarak kendi şahitliğime dayanarak Sayın Genel Başkan Özgür Özel’in de bu süreçte gösterdiği gayret ve çabaların da ihmal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Umarım bundan sonra yaşanacak gelişmeler de ülkemiz için iyiliklere vesile olur.

 

Öner Günçavdı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir