Önerilen Milli Eğitim Akademisi amorf bir yüksek lisans programı mı?

Önerilen Milli Eğitim Akademisi amorf bir yüksek lisans programı mı?

Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kurulması gibi ya da Polis Akademisi gibi Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Milli Eğitim Akademisi kurulması doğru bir vizyon değildir. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmenliği askerlik gibi daha dar ve odaklı bir eğitim alanı gibi görmemelidir. Bu eğitimler; bilgi-kavrama ve uygulama basamağında gerçekleşir.

Meclise sevk edilen yasa ile öğretmenlik mesleğinin şartları değiştiriliyor. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından önerilen metoda göre yükseköğretimde lisans eğitimini tamamlayanlar ayrıca “hazırlık” diye adlandırılan Milli Eğitim Akademisinde öğretmenliğe hazırlanacaklar. Bu akademinin 3-4 dönem olarak zamanlanması bir nevi Milli Eğitim Akademisini bir yüksek lisans programı mertebesinde tutuyor. Ama bir yüksek lisans programındaki tez şartı olmadığı için bir nevi “klinik” yüksek lisans programı olarak tanımlanabilir.  Bu programa göre öğretmen olmak için, YKS sınavı, 4 yıl lisans eğitimi, akademi giriş sınavı kriterleri (net değil), akademi eğitimi ve başarı puanı, atanma kriterlerini sağlama, atanma sınavına girme (KPSS) ⁠⁠ve en son atanma mülakatı öngörülüyor. Eğitim fakülteleri, öğretmen adaylarını 8 yarıyılda (4 yıl) hem eğitiyor hem de formasyon dersleri ile hazırlıyor. Bu süre 6 yıla çıkarılıyor.

Bu zamana kadar eğitim fakültelerinden mezun öğretmen arz fazlasının yarattığı ataması yapılamayan öğretmenlerin sayısını göz önüne alırsak, öğretmenlik mesleğinin bir yüksek lisans seviyesine çıkarılması müspet bir adımdır, bu bir nevi arzı yavaşlatacaktır. Lakin uluslararası akademik mekanizmalarda olmayan bu yapının irdelenmesi önemlidir. Öncelikle yükseköğretimde bir lisans derecesinin ön şart olduğu bu yapıda eğitim fakültelerindeki lisans eğitiminin şart olmaktan çıkarıldığını anlayabiliriz. Belki eğitim fakültesi mezunları için imtiyazlar tanınacaktır.

Milli Eğitim Akademisi yeni bir yapılanma yeri olmaktan ziyade hali hazırda olan kurumların kullanılması, uluslararası tanınan yüksek lisans ve doktora sistemi içinde bu yapının kurulması daha uygun olur.

HALİ HAZIRDA OLAN KURUMLARIN KULLANILMASI DAHA UYGUN OLUR

Bunun yerine Milli Eğitim Akademisi yeni bir yapılanma yeri olmaktan ziyade hali hazırda olan kurumların kullanılması, uluslararası tanınan yüksek lisans ve doktora sistemi içinde bu yapının kurulması daha uygun olur.

Millî Eğitim Bakanlığı kendi açacağı yüksek lisans ve doktora burs ve projelerini seçeceği ve zamanla genişleteceği eğitim fakülteleri ile iş birliği ile ilerletebilir. Eğitim fakülteleri bu süre ile lisans eğitiminden yüksek lisans ve doktora eğitimine ağırlık vererek dönüşür. İlköğretim kurumları da eğitim fakültelerine uygulama mekanları olarak bağlanabilir. Bu otomatikman bu süreçte öğretmen adaylarının asistan statüsünde görev almasını ve yüksek öğretim programını tamamlayanların yüksek lisans ise öğretmen, doktora ise uzman öğretmen adayı olarak mezun olmalarını sağlar. Ayrıca, teorik eğitim yanında uygulamalı eğitimin de alındığı bütünleşik bir yapının kurulması sağlanır. Bu uygulama ilköğretim kurumları ilk elden yenilenen eğitimi aldıkları için ve yükseköğretim ile beraber güncellendiği için gözde okullar statüsüne girebilir.

Örneğin, ABD de, “preliminary-induction” ve “induction” (işe başlatma) süreçlerini ayrı ayrı yapılandırmıştır. Preliminary eğitimini, eğitim fakülteleri; “induction” ise tamamen iş başında eğitimdir (staj yani mentör eşliğinde öğretmenlik deneyimidir 1 yıl deneyimli öğretmen ile aynı sınıfa girer ve aday uygulamada eğitilir).

Millî Eğitim Bakanlığı bu süreç içinde kalite kontrol, ölçme ve değerlendirme ve konu yönlendirmeleri yaparak, yüksek öğretim bünyesindeki eğitim fakültelerinin bir nevi işveren gibi çalıştırır. Bu süreç şu anda kopuk olan yükseköğretim kurumları ile milli eğitim organizasyonun yakınsamasını beraberinde getirecektir. İlköğretim kurumlarına yönetici yetiştirmek içinde eğitim fakülteleri yanında işletme bölümleri, endüstri mühendisliği gibi bölümlerinde işin içine girdiği daha geniş iş birlikleri düşünülebilir. Bu süreç içinde Millî Eğitim Bakanlığının uhdesinde yürütülen yüksek lisans derecesini veya doktorasını almış bir öğrenci öğretmen olmaya hak kazanır. Bu süreç içinde yetkinlik yanında mülakatın asıl amacı olan öğretmenliğe uygunlukta test edilir.

Halihazırdaki yükseköğretim fonksiyonlarını bypass eden kendine özgü ve özerk bir yapı ve uluslararası olmayan bir derece tercih edilmemelidir. Öğretmenliğin lisans seviyesinden bir üst seviyeye çıkarılması önemlidir. Öğretmen olabilmenin bir süreç içinde değerlendirilmesi ve sadece bir sınav veya mülakat sonucu olmaması önemlidir. Yeniden ve sıfırdan herhangi bir uluslararası mekanizmaya uymayan yapı uygun olmayacaktır.

ULUSLARARASI MEKANİZMAYA UYMAYAN YAPI UYGUN OLMAYACAKTIR

Sonuç olarak Milli Eğitim Akademileri günümüz eğitim sistemi mekanizmaları çerçevesinde düşünülmelidir. Halihazırdaki yükseköğretim fonksiyonlarını bypass eden kendine özgü ve özerk bir yapı ve uluslararası olmayan bir derece tercih edilmemelidir. Öğretmenliğin lisans seviyesinden bir üst seviyeye çıkarılması önemlidir. Öğretmen olabilmenin bir süreç içinde değerlendirilmesi ve sadece bir sınav veya mülakat sonucu olmaması önemlidir. Yeniden ve sıfırdan herhangi bir uluslararası mekanizmaya uymayan yapı uygun olmayacaktır. Millî Eğitim Bakanlığı, ülkenin eğitim fakültelerini ve ilgili fakültelerini kendi ihtiyacı doğrultusunda kullanacak şekilde ilerlemelidir. Çünkü eğitim fakültelerinin uzun yıllara dayalı kurum kültürü- deneyimleri ve bilim üreten kadrosu vardır.

Bu çerçevede üniversitelerin de reforme girmesi ve bu esnekliği kazanacak yapıya ulaşması önemlidir. Bu çerçevede Milli Eğitim Akademisi unvanını alacak üniversiteler aynı günümüz YÖK’ünde kullanılan ARGE üniversiteleri gibi bir kümelenmeyle başlatılabilir. Bu doğrultuda üniversitelere iş dünyasının verdiği yüksek lisans ve doktora tezleri gibi hali hazırda olan mekanizmalarla MEB, yüksek öğretim kurumları ile bu süreci tasarlayabilir. Bu iş birliği hem MEB için daha ölçeklenebilir ve sürdürülebilir olur hem de üniversitelerimizin işlevini artırır, bu sürece göre güncellenmesini getirir.

Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kurulması gibi ya da Polis Akademisi gibi Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Milli Eğitim Akademisi kurulması doğru bir vizyon değildir. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmenliği askerlik gibi daha dar ve odaklı bir eğitim alanı gibi görmemelidir. Bu eğitimler; bilgi-kavrama ve uygulama basamağında gerçekleşir. Çünkü, kanun ve kurallar sorgulanmaz, itaat ve uygulama esastır! Öğretmen adaylarının her konuda farkındalıklarının artacağı ve her konuda sosyal ağlarının artacağı her bölümün olduğu bir üniversite bünyesinde yetişmesini hedeflemelidir. Bunun için öğretmen eğitimi; bu üç aşamanın üstüne çıkar ve analiz- sentez ve değerlendirme basamaklarında eğitim alırlar ki: yaratıcı, problem çözen ve üreten bireyler yetiştirsin.

Özetle hem felsefi bakış açısı hem de kuruluş amacı çatışıyor. MEB olan kurumlara daha fazla işlev kazandırarak ve düzenlenmesine ön ayak olarak ilköğretim ve yükseköğretim yakınsamasını yapabilir en önemlisi arz ve talebi dengeleyebilir.

 

Mustafa Ergen, Prof. Dr., İTÜ Öğretmen Üyesi 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir