1., … 700. ve ‘özel’ izinle gerçekleşen 1000. Hafta

1., … 700. ve ‘özel’ izinle gerçekleşen 1000. Hafta

Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için yetkili makamlardan izin almak bile gerekmezken, 1000. Hafta anması “özel” olduğu söylenen izinle gerçekleştiriliyor. Özel izin muhtemelen rakama yani “1000”e verildi. Bakalım 1001. Hafta 1000. Hafta kadar şanslı olacak mı?

Bugün burada, 1000. kez aynı derin acı ve aynı ısrarla bir araya geliyoruz. 1000 hafta… Yani 7000 gün, 229 ay… Yani arayışla geçen bir ömür… Biz Cumartesi Anneleri/ İnsanlarıyız. Anneyiz, babayız, eşiz, kardeşiz, evladız, yeğeniz, torunuz. Yani sizler gibiyiz. Ama aslında bir farkımız var sizden. Bizim kalbimizde aynı derin yara sızlıyor; sevdiklerimizin mezarlarına bile sahip olamamanın tarifsiz acısı. Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan sevdiklerimizden bir daha haber alamadık. Ya aylar, uzun yıllar sonra kimliği meçhul kişi” olarak gizlice gömüldükleri kimsesizler mezarlığında ağır işkence izleri taşıyan bedenlerine ulaştık ya da hiçbir iz bulamadık. Onlardan geriye sadece isimleri ve kucaklarımızdaki fotoğrafları kaldı.  

Kucağımızda fotoğraflarını taşıdığımız sevdiklerimize bir bakın. Onlar da sizin gibiydiler. İşçilerdi, esnaflardı, taksicilerdi, çiftçilerdi, doktorlardı, eczacılardı, hemşirelerdi, gardiyanlardı, avukatlardı, gazetecilerdi, öğretmenlerdi, mühendislerdi, iş insanlarıydı, ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileriydi, siyasetçilerdi, sendikacılardı. Onlar bizim en sevdiğimizdi… 1000 haftadır, hiç dinmeyen bir ağrıyla ve aynı zamanda hiç bitmeyen bir umutla Galatasaray Meydanı’nda bir araya geliyoruz: Devletin alıp götürdüğü sevdiklerimizi istiyoruz! Akıbetlerini bilmek istiyoruz.

1000 haftadır, soruyoruz: Kayıplarımız nerede? 1000 haftadır, soruyoruz: Sevdiklerimizi kaybedenler, bu insanlığa karşı suçun fail ve sorumluları neden cezasızlıkla korunuyor? 1000 haftadır haykırıyoruz: Unutmuyoruz, unutmuyoruz, asla unutmayacağız. 1000 haftadır haykırıyoruz: Vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz. 27 Mayıs 1995ten beri, her hafta saat 12:00de Galatasaray Meydanı’nda toplandık. Galatasaray bizim ve kayıplarımızın sesi oldu. Kimi zaman engellendik, kimi zaman yasaklandık. Şiddetle, zorla dağıtıldık kimi zaman. Gözaltına alındık, yargılandık. Ama ısrarımızdan bir an için bile olsa vazgeçmedik. Nasıl vazgeçelim; onlar bizim gözbebeğimizdi.

Gözaltında kaybedilen sevdiklerimize dokunamıyoruz ama her cumartesi onların resimlerini gururla taşıyoruz. Mezarlarına çiçek koyamıyoruz, ama her cumartesi onlar için Galatasaray Meydanı’na bir karanfil bırakıyoruz. Bu gelenek kuşaktan kuşağa aktarılarak sürüp gidecek. Galatasaray Meydanı’na bakan her göz, o meydandaki her taş, devletin bu büyük utancının ve Cumartesi Annelerinin direncinin tanığıdır!  

1000. haftamızda kamuoyunun karşısına tek bir taleple çıkıyoruz; kayıplarımızı istiyoruz. Karanfillerimizi Galatasaraya değil, sevdiklerimizin gerçek mezarlarına bırakmak istiyoruz. Doğdukları, yaşadıkları topraklarda bir izleri, bir mekanları olsun istiyoruz. 1000. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz: Sevdiklerimizi bulana kadar onları aramaktan vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”

Yukarıdaki konuşma Cumartesi Anneleri’nin dün gerçekleşen 1000. Hafta buluşmasında gerçekleştirildi.

Cumartesi Anneleri kayıp yakınlarının bulunması için ilk buluşmayı ve basın açıklamasını 27 Mayıs 1995de gerçekleştirmişlerdi.Ne yazık ki, bu talepleri aradan geçen 1000. Haftada hiçbir hükümet tarafından karşılanmadı.

TALEPLERİ HİÇBİR HÜKÜMET TARAFINDAN KARŞILANMADI

Açıklamada görüldüğü gibi annelerin çok basit ama önemli bir talebi var; adalet.

Ve bu talep 1995’den bu yana devam ediyor.

1995 Mart ayında Okmeydanı ve Gazi mahallesinde yaşanan olayların ardından 21 Mart’ta gözaltına alınan Hasan Ocak ortadan kayboldu.

Annesi Emine Ocak, ailesi ve yakınları, Ocak’ın bulunması için farklı yerlerde çeşitli eylemler yaptı.

15 Mayıs 1995’de Hasan Ocak’ın işkenceye maruz kalmış cansız bedeni, kimsesizler mezarlığında bulundu.

İşte bütün bu süreçte Ocak’ın yakınlarının yaptığı eylemler, kayıpların, faili meçhullere karşı adalet talep eden ailelerin mücadelesine dönüştü.

Ve ilk kez bir grup 27 Mayıs 1995’de Galatasaray Lisesi önünde eylem yaptı.

Bu eylem daha önce Arjantin’de 1976-1983 yılları arasındaki cunta döneminde kaybedilen ya da katledilen çocuk ve torunları için eylem yapan Plaza de Mayo yani Mayıs Anneleri’nden esinlendi.

Eyleme katılanlar kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarıyla sessiz oturma eylemi yapıyordu. Yakınlarının bulunmasını ve faillerin bulup,  cezalandırılmasını talep ediyordu.

Bu kişilere kamuoyunda Cumartesi Anneleri denmeye başlandı. Ahmet Kaya, 1995 tarihli albümünde Cumartesi Anneleri için ‘Beni Bul Anne’ şarkısını hazırladı.

Zamanla kamuoyunun ilgisini çeken küçük eylemci grup büyüdü, her Cumartesi binleri bulan insan kalabalıkları buluşmaya başladı.

Ne yazık ki, bu talepleri aradan geçen 1000. Haftada hiçbir hükümet tarafından karşılanmadı. Üstelik hükümetler tarafından dinlendikleri, taleplerini en yetkili makamlara ilettikleri halde tam tersine bu süre içinde Cumartesi Anneleri yani kayıp yakınları pek çok soruşturmaya uğradılar, yargılandılar, gözaltına alındılar, tutuklandılar.

Dahası bu süre içinde taleplerini dile getirmelerine zaman zaman izin verilmedi.

300 haftalık yasak konusunda başvurusuna hak ihlali cezası verilen İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri,  “300 hafta süren abluka ve yasak, haksız ve hukuksuz bir uygulamaydı. Adalet arayışımız devam edecek. 1001nci haftanın da açılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

700. HAFTA NE OLDU?

Nitekim 25 Ağustos 2018’deki 700. hafta anmasına izin verilmedi ve Galatasaray Meydanı annelere yaklaşık 6 yıl kapatıldı.

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta buluşmasına düzenlenen polis saldırısında 23 kişi gözaltına alındı, 46 kişiye de ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ suçlamasıyla dava açıldı.

1995’te gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak, kolluk görevlileri ve amiri hakkında suç duyurusunda bulundu. Başsavcılık ‘soruşturmaya yer olmadığına’ karar verdi. Ocak’ın başvurduğu İstanbul Sulh Ceza Hakimliği de itirazı kesin olarak reddedince, dosyayı AYM’ye taşındı.

AYM, oy birliğiyle “Kötü muamele yasağının ihlal edildiği” iddiasının kabul edilemez olduğuna hükmetti. Ancak Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verildi.  AYM ayrıca başvurucuya 13 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesini karar verdi.

Yine AYM, Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eylemine yönelik polis saldırısına ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri’nin başvurusuna toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle hükmetti ve hak ihlali kararı daha verdi.

300 haftalık yasak konusunda başvurusuna hak ihlali cezası verilen İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri,  “300 hafta süren abluka ve yasak, haksız ve hukuksuz bir uygulamaydı. Adalet arayışımız devam edecek. 1001’nci haftanın da açılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

1001, 1000 KADAR ŞANSLI OLACAK MI?

Ve acı olan dün gerçekleşen 1000. Hafta anmasının “özel” olduğu söylenen izinle olması.

Oysa bu konuda anayasa açık. Anayasa’nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34. maddesine göreHerkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”.

Yani toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için yetkili makamlardan izin almak bile gerekmezken, 1000. Hafta anması “özel” olduğu söylenen izinle gerçekleştiriliyor.

Özel izin muhtemelen rakama yani “1000”e verildi.

Bakalım 1001. Hafta 1000. Hafta kadar şanslı mı?

Murat Aksoy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir