Hangi dili konuşuyoruz? 

Hangi dili konuşuyoruz? 

Aradan geçen bir yıllık sürenin ardından dönüp de geriye bakıldığında Haziran 2023’de görevi devralan ekonomi yönetiminin piyasanın dilini konuşma konusunda gayretli olduğu görünüyor. Ancak bu iletişimde ölümü gösterip sıtmaya razı etmek yaklaşımının ağırlığı da göz ardı edilmemeli.

Geçtiğimiz iki hafta Bişkek’teydim. Orada yaşayan bir arkadaşım anlattı: Bişkek’e ilk geldiğinde Türkçenin iletişim için yeterli olacağını düşünmüş ancak evdeki hesap çarşıya uymamış ve Rusça’ya geçmiş. 

Bağımsızlığın ilan edildiği 1991 yılına kadar Bolşevik önderlerden Frunze’nin adıyla anılan şehrin adı o yıl tekrar eski ismine dönüştürülmüş. Bununla beraber, hala Stalin döneminde geçilen Kiril alfabesi kullanılıyor. Ancak sokaklarda, marketlerde, restoranlarda, mağazalarda ağırlıklı olarak Rusça konuşuluyor. 

Neticede şehrin adını Bolşevik önderi Frunze’den Kırgız kahramanı Bişkek’e değiştirmek Kırgızcanın Rusçanın yerine geçmesini sağlamaya pek yetmemiş. 

Ortak geçmiş önemli elbette, ama günün sonunda hayatta kalabilmek için çalışmak, üretmek, alıp satmak yani ekonominin içinde olmak gerekiyor. Ve oradaki hakim dili yani piyasanın dilini bilmeden bunu yapmak pek kolay değil. Nitekim Rusya’nın ekonomi ve siyasetteki etkisi Bişkek’te sokakta konuşulan dilin Rusça olmasını da açıklıyor.

Piyasa ekonomilerinde iletişimin özel bir rolü var. Zira piyasa ekonomilerinde alınan ekonomik kararların hayata geçirilmesinde de iletişim kritik rol oynuyor. Tüketiciler, üreticiler ve diğer ekonomik aktörler piyasadaki gelişmeleri takip ederek, alınan ekonomik kararları değerlendirerek geleceğe ilişkin planlarını daha sağlıklı bir şekilde yapabiliyorlar.

PİYASANIN DİLİ 

Piyasa dili meselesini uzun yıllar önce ilk defa Hollandalı bir arkadaşımdan duymuştum. Kendisi de son derece akıcı ve doğru bir şekilde beş dil konuşan bu arkadaşıma tanıdığım bütün Hollandalıların çok dilli olmasının nedenini sormuştum. “Bizim ülkemiz deniz seviyesinin altında ve bu yüzden ticaret esas kazanç kaynağımızdır. Bunu doğru yapabilmek için de piyasanın dilini konuşabilmek gerekir. Bu koşullar bizim için çok dilli olmayı gerektirmiş.” diye cevap vermişti.

Gündelik hayatta, ekonomik ve ticari faaliyet için piyasanın dilini bilmek önemli elbette. Bu bağlamda iletişim, ekonomik aktörler (alıcılar, satıcılar, yatırımcılar vb.) arasında bilgi akışını sağlayarak piyasaların etkin işleyişini desteklerken arz ve talep dengesinin oluşmasına yardımcı oluyor. 

Ancak bunun da ötesinde piyasa ekonomilerinde iletişimin özel bir rolü var. Zira piyasa ekonomilerinde alınan ekonomik kararların hayata geçirilmesinde de iletişim kritik rol oynuyor. Tüketiciler, üreticiler ve diğer ekonomik aktörler piyasadaki gelişmeleri takip ederek, alınan ekonomik kararları değerlendirerek geleceğe ilişkin planlarını daha sağlıklı bir şekilde yapabiliyorlar.

Ancak piyasalara giren bilginin niteliği ve zamanlaması iletişimin ve dolayısıyla piyasanın da etkinliğini doğrudan etki ediyor. İşte bu noktada ekonomi yönetiminin ekonomi politikaları ve düzenlemeler konusunda piyasalarla kurduğu iletişim, yani piyasanın dilini ne şekilde kullandığı hedeflenen sonuçlara ulaşılması açısından belirleyici.

“Rasyonele dönüş” alfabesiyle kurulan yeni ekonomi dilinin piyasalara verdiği ana mesaj faiz ve enflasyon ilişkisinin literatüre uygun şekilde yönetileceği yönündeydi. Böylece enflasyon düşecek, kur istikrarı sağlanacak, yurt dışından fon girişi olacak, ekonomi büyüyecek, istihdam artacaktı. Para politikasında rasyonelleşme adımları uygulanan seçim ekonomisi nedeniyle kamu maliyesinde karşılık bulmadı.

EKONOMİ YÖNETİMİNİN DİLİ

Piyasa ekonomisinin doğası gereği ekonomideki aktörler geleceğe yönelik karar alırken bir ülkede uygulanan ekonomi politikaları kadar ekonomi yönetiminin açıklamalarını da dikkate almak zorundalar. 

Ancak, gündelik hayatta da tecrübe ediyoruz: aynı dili konuşuyor olmak her zaman anlaşılır ve sağlıklı bir iletişim kurulacağı anlamına gelmiyor. Hele ki konu ekonomi yönetimi ise. Bunun örnekleri yakın zamanda yaşadık.

Temmuz 2018’den Haziran 2023’e kadar geçen süre zarfında ekonomi yönetimi piyasa ile iletişiminde “faiz sebep enflasyon netice” alfabesi ile formüle ettiği bir dili kullanmıştı. Eylül 2022’de dönemin Hazine ve Maliye Bakanı iktidarın ekonomik politikalarını “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım” olarak tanımlarken ekonominin yerli ve yabancı aktörleri bu dili anlayamamıştı. Neticede iktisat tarihi derslerine geçecek bir sağırlar diyaloğu yaşanmıştı.

4 Haziran 2023’te ise görevi devralan Mehmet Şimşek ilk açıklamasında “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı bir Türkiye ekonomisi özlenen refaha ulaşmamızda önemli olacaktır. Makro finansal istikrarı önceliklendireceğiz.” ifadelerini kullanmıştı. 

“Rasyonele dönüş” alfabesiyle kurulan yeni ekonomi dilinin piyasalara verdiği ana mesaj faiz ve enflasyon ilişkisinin literatüre uygun şekilde yönetileceği yönündeydi. Böylece enflasyon düşecek, kur istikrarı sağlanacak, yurt dışından fon girişi olacak, ekonomi büyüyecek, istihdam artacaktı.

Para politikasında rasyonelleşme adımları uygulanan seçim ekonomisi nedeniyle kamu maliyesinde karşılık bulmadı. Hatta “rasyonele dönüş ve kurala dayanan ekonomi” dilini kullanarak piyasa ile iletişim kuran ekonomi yönetimi 2023 yılındaki rekor bütçe açığını 2024 yılında daha da geliştirmeye yönelik bir bütçe hazırladı. Bu kapsamda 2024 yılı bütçesinde yüzde 6,4 gibi son 20 yılın en yüksek açığı öngörüldü. 

Ekonomi yönetiminin dili ile piyasanın dili örtüşmeyince ekonomi yönetimi gündeme harcama tasarrufunu getirdi. Ekonomik aktörlerde piyasa dilinin konuşulmaya başlandığı algısı artıncatahvil, hisse senedi ve mevduat gibi TL cinsinden varlıklara talep başladı. 

Düğünle dernekle açılan tasarruf paketinin devasa bütçe açığını kapatmak için yetersiz olacağı anlaşıldı. Piyasa algısı dezenflasyon sürecinde para politikasının yine yalnız kaldığı şeklinde oldu. 

Buna karşılık, maliye politikasının para politikasına destek olacağına ilişkin mesaj çok gecikmedi. Ekonomi yönetiminin dilinde vergi adaleti ve kayıt dışı ile mücadele ön plana çıktı. İletişimin zamanlaması ve kapsamı bakımından önemli olsa da sızdığı ya da sızdırıldığı tam olarak anlaşılamayan bir vergi paketi taslağı gündeme geldi. 

Ekonomi yönetimi piyasanın dili ile konuşuyor algısı pekişirken çeşitli kesimlerin tepkilerine bağlı olarak tartışılan paketten önemli bazı düzenlemeler çıkartıldı. Vergi düzenlemeleri yasalaşana kadar tasarıya eklenen, çıkartılan ve değişen maddeler piyasa ile ekonomi yönetimi arasındaki iletişimin bileşenlerini oluşturacak gibi görünüyor.

Piyasa ile iletişim aslında bir süreç. Bir anlamda bisiklet sürerken pedal çevirmeye benziyor. Yavaşsanız, piyasanın gerisinde kalırsınız. Hızlıysanız, başınızı geriye çevirdiğinizde kimseyi göremezsiniz. Durursanız, düşersiniz. Bu süreçte ekonomi yönetimine düşen piyasalardaki bilgi akışını hızlandırmak ve güvenilirliğini artırmak. Ayrıca güncel, doğru ve şeffaf bilginin zamanında paylaşılması kadar asimetrik bilgi paylaşımından kaçınmak da bu sürecin olmazsa olmazları.

Sonuç olarak, aradan geçen bir yıllık sürenin ardından dönüp de geriye bakıldığında Haziran 2023’de görevi devralan ekonomi yönetiminin piyasanın dilini konuşma konusunda gayretli olduğu görünüyor. Ancak bu iletişimde ölümü gösterip sıtmaya razı etmek yaklaşımının ağırlığı da göz ardı edilmemeli.

M. Coşkun Cangöz
Latest posts by M. Coşkun Cangöz (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir