Yerel seçimlerde İzmir duvarı yıkılabilir mi?

Yerel seçimlerde İzmir duvarı yıkılabilir mi?

İzmir sakinlerindeki seküler ve modernist yaşam tutkusunun baskınlığı dikkate alındığında, CHP’nin kendi doğal seçmen tabakalarını korumasıyla dahi, kentsel iktidarını sürdürmesi olası görünmektedir. Dolayısıyla yerleşik sakinlerince kültür eksenli bir muhalif bilinçle sembolize edilen “İzmir Duvarı”nın istikrarını koruyacağı öngörülebilir.

Pazar günü gerçekleşecek yerel seçimlerin kozmopolitan metropollerde ortaya koyacağı tablo, 2028’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki dengeleri de önemli ölçüde belirleme fırsatı sunacak. Kamuoyu bu açıdan özellikle İstanbul başta olmak üzere Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerdeki sonuçlara kilitlenmiş durumda. Söz konusu metropollerde mevcut siyaset ve aktörlerin başarılı olmaları takdirde, Mayıs 2023 sonrası toplumsal muhalefetin üzerine çöken depolitizasyon havası anlamlı ölçüde dönüşeceği öngörülmektedir.

Diğer taraftan iktidar çevrelerinde de Ankara ve İstanbul’da 1994’ten itibaren Milli Görüş belediyelerinin çeyrek asırlık yerel iktidarlarını sarsan 2019 seçimlerini bir “parantez” olarak kamuoyunda tescil etme telaşı görülmekte. AK Parti’deki bu hareketlilik, farklı motivasyon ve referanslarla İzmir’de de temayüz etmekte. Metropol İzmir’de kazanılacak başarı, iktidar çevrelerinin uzun yıllardır dillendirdikleri “kültürel iktidar”a erişimde çok kritik bir eşiği temsil etmektedir.

“İzmir ve AK Parti” eksenli kültür hattı, 21. Yüzyılın ilk çeyreğindeki Türkiye’ye yön veren sembolik bir rekabet alanıdır. Yani güncel ve ana akım kültür savaşı, bu hat etrafında cereyan ediyor.

‘İZMİR VE AK PARTİ’ EKSENLİ KÜLTÜR HATTI

AK Parti’nin siyaset sahnesine çıktığı andan itibaren yüklendiği kültür-siyasetinin diyalektik bir kutbu olarak İzmir, mütemadiyen öne çıkan bir sembolik merkez halindedir. Bu anlamda “İzmir ve AK Parti” eksenli kültür hattı, 21. Yüzyılın ilk çeyreğindeki Türkiye’ye yön veren sembolik bir rekabet alanıdır. Yani güncel ve ana akım kültür savaşı, bu hat etrafında cereyan ediyor. Özellikle siyasal iktidarın hegemonik karakterini güçlendirdiği ikinci on yılından itibaren metropollerin genç, eğitimli, dünyaya açık katmanlarıyla giderek artan doku uyuşmazlığının arka planını anlamada, İzmir’deki kültür-merkezli refleks önemli bir referanstır. Mesela 2017 Referandumu, 2019 yerel seçimleri, hatta 2023 seçimlerinin işaret ettiği politik harita, muhafazakâr siyasetin özellikle kozmopolitan metropollerde yaşadığı tıkanıklığı net bir şekilde resmediyordu. 

İzmir ise, metropollerde dalgalanan bu itiraz dilini, AK Parti’nin erken evrelerinden itibaren en rafine ve güçlü bir tonla dile getiren merkez halindeydi. Özellikle kozmopolitan liman kent geçmişi ve Cumhuriyet modernliğinin kavşak noktasında billurlaşmış rafine kimlik, İzmir’in istikrarlı olarak AK Parti siyasetine dönük rezervlerini anlamada etkili arka planı oluşturur. Kent aynı zamanda, siyaset sahnesine çıktığı 1960’ların sonlarından Milli Görüş parti ve hareketlerine mesafesine koruyan bir politik hat ortaya koyar. Nitekim 2000 öncesi dönem boyunca Milli Görüş kökenli partiler, yerel ya da genel seçimler fark etmeksizin İzmir’de %10 ve üzeri bir oya erişemiyordu. AK Parti’nin farkı ise, kurulduğu ilk dönemler merkez-sağ kulvarda bir tarz-ı siyaset izlemesi ve bu kanattan belirli aktörleri partinin etkili organlarına dahil etmesiydi.

Kent bu anlamda, merkez-sağın denklem dışı kaldığı ve AK Parti’nin iktidarıyla start alan 21. yüzyılın ilk yıllarını, deyim yerindeyse yeni parti ve aktörleri “izlemeye alarak” geçiriyordu.Bu gerçekliği daha somut bir göstergeyle ifade edersem, 2004 İzmir yerel seçim sonuçlarına baktığımızda CHP ve AKP’nin il genel meclisinde yakaladığı sandalye sayısının eşit olarak “59” olması bir tesadüf değildi. 

Özellikle Cumhuriyet Mitingleri ile başlayan dönemeçte, siyasetin ana aksının “kültür” merkezli hatta kaymasıyla İzmir’in “muhalif” kimliğini de daha net ve sert tonlarla karşımıza çıkıyordu. Bu andan itibaren kent, “eski Türkiye” eksenli nostaljik cephenin sembolik merkezine dönüşmüştü.

CUMHURİYET MİTİNGLERİYLE İZMİR’İN BÜRÜNDÜĞÜ SEMBOLİK ANLAM

İlerleyen dönemler özellikle Cumhuriyet Mitingleri ile başlayan dönemeçte, siyasetin ana aksının “kültür” merkezli hatta kaymasıyla İzmir’in “muhalif” kimliğini de daha net ve sert tonlarla karşımıza çıkıyordu. Bu dönemlerde Cumhuriyet establishmentinin (kurulu düzen) değişim ihtimali gerçeklik kazandıkça, kentin refleksleri daha da netleşiyordu. Bu andan itibaren kent, “eski Türkiye” eksenli nostaljik cephenin sembolik merkezine dönüşmüştü. Diğer bir deyişle, “kale”si… Siyasetin yörüngesi “kültür” merkezli gündem ve stratejilere kaydıkça, merkez-sağdan boşalan İzmirli sakinlerce modern Cumhuriyet nostaljisi ve kentli-seküler değerler etrafında bir “kültür duvarı” inşa etme refleksi öne çıkıyordu.

Metropol İzmir’in ortaya koyduğu bu dönemlerden itibaren ortaya koyduğu kentsel muhalefet, aynı zamanda ekonomi-politik dinamiklerle de ilişkilidir. Örneğin AKP öncesi 1999’da, kamu yatırımlarından 4.8 pay alan İzmir; protest Cumhuriyet Mitingleri’ne sahne olan 2007’lere geldiğimizde, %2 civarında kamu yatırımı almıştır. Günümüze geldiğimizde ise, belediye başkanı Tunç Soyer, metropolün kamu kaynakları ve yatırımlarına yönelik erişiminin daha da gerilediğine ilişkin zaman zaman kamuoyuna açıklamalarda bulunmaktadır. Bu kapsamda en çarpıcı örnek olarak ise, 2022-2023 ve 2024’teki Yatırım Programlarında “Otogar Metrosu” kapsamında merkezi idarenin ayırdığı bütçenin sadece 3 bin lira olduğunu ifade etmiştir.

Günümüze geldiğimizde muhalif cephede 2023 seçimlerinin “travmatik” etkileri, özellikle adayların kamuoyundaki karşılıkları üzerinden etkisini hissettirmekte. Bu açıdan seçim sonrası yaşanan bölünme, kitle dünyasında popülerlik, tanınma ya da karizmatik bir imajdan yoksun adaylar söz konusu olduğunda daha da hissedilir bir düzeye kavuşmaktadır. Örneğin Ankara ve İstanbul’a dönük anketlerde mevcut başkanların, diğer parti seçmenlerinin de teveccühüyle, partilerinin çok üzerinde bir oy skalasına kavuştuğu görülmektedir. Bu kapsamdaki kentlerde, partiler ayrı adaylar ekseninde rekabete girişirken, seçmen tabakalarının “taban bazlı ittifak” anlayışıyla hareket ettiği görülmektedir. 

Anketlerin İzmir’le ilgili ortaya koyduğu tabloya baktığımızda ise, özellikle CHP adına mevcut oranların 2023 seçimlerinde alınan oy segmentine yakın bir görünüm dikkat çekmektedir.

ANKETLERE GÖRE İZMİR TABLOSU CHP ADINA 2023’E YAKIN

Anketlerin İzmir’le ilgili ortaya koyduğu tabloya baktığımızda ise, özellikle CHP adına mevcut oranların 2023 seçimlerinde alınan oy segmentine yakın bir görünüm dikkat çekmektedir. Örneğin Area Araştırma Şirketinin 23-26 Mart arası üç bine yakın kişiyle yüz yüze gerçekleştirdiği ankette, CHP adayı Cemil Tugay %42.4 AKP adayı Hamza Dağ’ın ise %38.7 dolayında oy aldığı ifade edilmektedir. Ankette dikkat çekici bir başka özellik ise, İYİ Parti adayı Ümit Özlale’nin %8 ve DEM Parti adayı Akın Birdal’ın aldığı %6’lık oy oranıydı.

14 Mayıs 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı partilerinin İzmir’de toplamda aldığı oy %32 düzeyindeydi. Buna karşın Millet İttifakı, CHP’nin %41 ve İYİ Parti’nin aldığı %11 düzeyindeki oy ile %52’nin üzerinde bir oy seviyesine erişmişti. Ancak burada dikkat çekici olan tablo kontrolsüz göç karşıtı, siyasal İslam’a mesafeli ve şehirli-milliyetçilik motivasyonuyla hareket eden hatırı sayılır bir İzmirli seçmenin İYİ Parti ekseninde kümelenmesiydi. Nitekim parti bazlı ittifak kurulmadığı ya da “karizmatik” bir adayda birleşilmediği bir durumda, söz konusu seçmen kitlesinin İzmir’de CHP adına üreteceği maliyetin yüksek çıtası da açığa çıkıyordu.

Bu gerçeklikten hareketle, Area anketinin ortaya koyduğu tabloya geri döndüğümüzde, İzmir ekseninde muhalif blok eksenli kaymaların İstanbul ve Ankara’ya nispeten daha geride olduğu gözlemlenmektedir. Ancak seçmen tabakalarındaki bu sınırlı hareketliliğe karşın, İzmir sakinlerindeki seküler ve modernist yaşam tutkusunun baskınlığı dikkate alındığında, CHP’nin kendi doğal seçmen tabakalarını korumasıyla dahi, kentsel iktidarını sürdürmesi olası görünmektedir. Dolayısıyla yerleşik sakinlerince kültür eksenli bir muhalif bilinçle sembolize edilen “İzmir Duvarı”nın önümüzdeki beş yılda da istikrarını koruyacağı öngörülebilir.

 

İrfan Özet
Latest posts by İrfan Özet (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir