Ergün: “Türkiye’de solun yönetebileceğini göstermek istiyoruz”

Ergün: “Türkiye’de solun yönetebileceğini göstermek istiyoruz”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkan Yardımcısı ve Kadıköy Belediye Başkan Adayı Doğan Ergün, dün akşam (15 Mart) KRT TV ekranlarında yayınlanan “Alev Olgay ile Türkiye Meclisi” programının dün konuğu oldu.

TİP Kadıköy Belediye Başkan Adayı Doğan Ergün, KRT TV’de yayınlanan “Alev Olgay ile Türkiye Meclisi” programına konuk oldu. Partisinin hem Kadıköy’de hem Türkiye’de iddiası ve hedefleri olduğunu kaydeden Ergün, “Türkiye’de solun iddia sahibi, kazanabilir ve yönetebilir olduğunu göstermek istiyoruz” şeklinde konuştu.

Canlı yayında gazeteci Alev Olgay ile yurttaşların sorularını yanıtlayan Ergün, TİP’in yerel seçim ve toplumcu belediyecilik politikalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Kadıköy yapı stokunun yüzde 80’ini 2000 yılı öncesindeki binalar oluşturuyor”

Doğan Ergün’ün açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Kadıköy, cumhuriyet açısından çok değerli, ülkemiz açısından çok değerli. Kültürü, sanatı, sporu, sosyal yaşamı biraz kazıdığınızda, biraz Türkiye tarihinde bunların yerine baktığınızda hep altından Kadıköy çıkıyor. O yüzden çok değerli bir ilçe. Yönetilemeyecek bir ilçe değil. Tabii ki tek başına bir ilçenin belediyesi üzerinden tasarlayabilmek kolay değil, yani büyükşehir belediyesi, merkezi iktidar, bütün bunların yönelimleri, politikaları elbette çok önemli. Ama öte yandan Kadıköy’de tabii ki çözülebilecek pek çok sorunumuz var. Bana soruyorsanız ‘Birinci sorun ne’, deprem. Kadıköy yapı stokunun yüzde 80’ini 2000 yılı öncesindeki binalar oluşturuyor. Çok yaşlı binalarımız var, yapı stokumuz problemli. Bir kere ilk başta hem yapı stoku açısından depreme hazır hale getirmemiz gerekiyor Kadıköy’ü hem de halkı olası afetlerle ilgili, sadece deprem de değil, su taşkını riski olan bölgelerimiz var, bütün buralarda halkı seferber edebilmemiz, o yeteneğe kavuşabilmemiz gerekiyor. O yüzden ben de her yayına çıktığımda ilk başta deprem konusunu ele almamız gerektiğini ifade etmeye çalışıyorum.

“Kadıköy’den emekçilerin, emeklilerin sürüldüğü bir dönem yaşıyoruz”

Kadıköy’de birinci sıraya deprem diyorsak bununla yine bağlantılı ama biraz farklı bir konu, barınma meselesi ve hayat pahalılığı meselesi çok ciddi bir sorun olarak görünüyor. Kadıköy nüfusuna bakarsanız aslında 65 yaş üstü çok ciddi bir nüfusumuz var, yüzde 10’un üzerinde bir nüfus. Bu, Türkiye ortalamasının bir hayli üzerinde. Giderek hayatın pahalılaştığı ve bir yandan da kiraların çok yüksek hale geldiği bir ilçeden bahsediyoruz. Kadıköy, yaşlı yapı stokuyla ama bir yandan da rant merkezi olmasıyla sürekli ticarileşerek aslında hayat pahalılığının giderek arttığı ve yurttaşlarımızın emekli maaşlarıyla ya da birkaç asgari ücretle artık barınmakta çok zorlandığı ve kentten neredeyse sürülmeye başlandığı bir noktaya gelmiş durumda. Bizim pek çok dostumuz, yurttaşımız, İstanbullu, Kadıköylü artık maalesef bu hayat pahalılığı nedeniyle giderek kentin başka ilçelerine taşınmak zorunda kalıyorlar, çepere doğru itiliyorlar. Yani biz aslında Kadıköy’den emekçilerin, emeklilerin sürüldüğü bir dönem yaşıyoruz.

“Emekli yurttaşlarımızın deneyim paylaştıkları yerler yapmak istiyoruz”

Benim gördüğüm kadarıyla, pek çok belediyede de birinci sorun şu olarak görünüyor: Halkı dinlememek, yurttaşın sözünü, sesini duymamak ve aslında onların yanında olduğunu göstermemek. Emekli ya da 65 yaş üstü yurttaşlarımızla her buluştuğumuzda bize söylenen şey şu, ‘Biz kendimizi yalnız hissediyoruz. Çünkü kaldırımda yürüyemez hale geldik, bu ilçede barınamaz hale geldik, sesimizi duyan yok, gerekli yaşam merkezlerine sahip değiliz, evimizden çıkıp bir yere ulaşmak çok zor’. Bizim birinci amacımız şu, herhangi bir Kadıköylünün evinden çıkıp 15 dakika yürüme mesafesinde temel gereksinimlerine ulaşabileceği bir kent yaşantısı mümkün diye bakıyoruz. Gıda, dinlenecek alan, yeşil park, aile sağlık merkezi… Bunların 10-15 dakika içinde, yürüme mesafesinde erişilebilir hale gelmesi lazım. ‘İmece Yaşam Merkezleri’ diye bir fikrimiz var. Yani şunu yapabiliriz: Genel olarak bir kent planlaması dahilinde İmece Yaşam Merkezlerimizi oluştururuz, orada temel gereksinimler karşılanır, bir sosyal merkez haline gelebilir buralar ve biz emekli yurttaşlarımızın deneyimlerini paylaştıkları bir yer haline gelebilir.

“Emekçi olmak dışında parayla bir ilişkimiz yok”

Benim kendime ait sadece, evlilik sonrasında alabildiğimiz, 22 yıllık, her gün maalesef bozulan, partili arkadaşlarımızla ‘Bunu nasıl tamir ettireceğiz?’ diye her gün düşündüğümüz bir aracım var. Onun dışında kitaplarım ve bir bilgisayarım var. Başka herhangi bir mal varlığına sahip değilim, bunu da gururla söylüyorum. 42 yaşındayım ve bütün hayatımı sizin gibi basın emekçisi olarak, yayın emekçisi olarak, editörlük yaparak ve çeşitli kültür merkezleri yönetiminde ya da onların içerisinde çalışarak geçirdim. Annem ve babam öğretmen, ikisi de eğitim emekçisi, aynı zamanda son 5 yıldır ben de Yeditepe Üniversitesi’nde siyaset bilimi, gazetecilik, araştırmacı gazetecilik dersleri veriyorum. Yani biz emekçi insanlarız, Türkiye İşçi Partisi emekçi insanlardan oluşan bir parti. Biz hazine yardımı almıyoruz. Tek bir binamız partimize ait değil, tamamı kira. Seçim döneminde aldığımız 1-2 tane minibüsümüz ve binek aracımız var, bunun dışında hiç kendimize ait bir aracımız yok.

Rant, zaten konuşmak istediğim konulardan bir tanesiydi. Genel seçimden çok farklı bir şey gördüm ben, deneyimledim. Yerel seçim süreci inanılmaz bir rant savaşları şeklinde dönüyor, inanılmaz paralar dönüyor. Sadece propaganda döneminde dahi, Türkiye İşçi Partisi’nin bütün Türkiye’deki seçim bütçesinin 10 katını Cumhuriyet Halk Partisi şu anda Kadıköy’de seçim bütçesi olarak kullanıyor. Bunu net olarak ifade edebilirim. O yüzden biz tamamen halkın yardımı, gönüllü çalışmalarıyla, desteğiyle bu işi devam ettiriyoruz, üye aidatları, bağışlarıyla.O yüzden emekçi olmak dışında parayla herhangi bir ilişkimiz yok.

“Belediyenin Kadıköy’de 6 tane kreşi var”

Çok büyük bir kreş sorunu var ve bu kreş sorunu ebeveynler için bir sorun. Kadınlar, kreş olmadığı için iş yaşamına da doğru düzgün seviyede katılamıyor. Ben geçen gün sordum, belediyenin Kadıköy’de 6 tane kreşi var. Bunların da yaklaşık bin kapasitesi var. Bu bin kapasiteye zaten belediye emekçilerinin çocukları gönderiliyor, doğal, biz buna itiraz edemeyiz. Vatandaş kendi semtinde, kendi mahallesinde kreş bulamıyor. Şimdi soruyorsunuz, ‘Kreşlik yer yok’, olur mu? Bu bizim önceliğimiz olmak zorunda, aynı şekilde emekliler ve 65 yaş üstü yurttaşlarımız da bizim önceliğimiz olmak zorunda. İstenirse yaratılabilir, düşünülebilir.”

“Türkiye’de solun yönetebileceğini göstermek istiyoruz”

Ergün son solarak şunları kaydetti: “Türkiye İşçi Partisi’nin Kadıköy’e dair iddiaları var, hedefleri var. Türkiye İşçi Partisi Kadıköy’de, Gebze’de, Beşiktaş’ta, Bolu’nun Kıbrısçık kasabasında, Hatay Samandağ’da, İzmir’in Çiğli’sinde her tarafta belediyeyi yönetmeye talip. Ama şöyle bir tümceniz var, ‘Rekabet görüntüsüne gerek var mıydı’ diye, rekabeti dillendirmedik. Bu bir görüntü haline geldi, yani biz böyle bir rekabet içerisinde olduğumuzu düşünmüyoruz. Türkiye’de solun iddia sahibi, kazanabilir, yönetebilir ve sürdürülebilir bir yönetim haline gelebileceğini düşünüyoruz ve bunu göstermek istiyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir