İYİ Parti, iyi mi?

İYİ Parti, iyi mi?

Yerel seçimde kaybet-kaybet stratejisi kurularak CHP’nin, Millet İttifakı ile AKP’nin elinden aldığı, başta İstanbul olmak üzere; Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi belediyelerin tekrar AKP’ye teslim edilmesi misyonu üstleniliyordu. Kısacası Akşener, kendi üzerinden kurgulanan strateji ile iktidara ortak oluyor, iktidarın değişme umudunu yok ediyor, partisini hızlı bir yok oluşa sürüklüyor. Olan budur. Gerisi “lafügüzaf”tır.

Uzun bir süredir herkes soruyor;

İYİ Parti’de neler oluyor? İYİ Parti iyi mi, sorun ne?

İYİ Parti iyi bir parti ama bugünlerde pek de iyi değil.

Aslında, her şey çok güzel başlamıştı, insanlar çok heyecanlıydı, AKP artık merkezden gelişen bir hareketle geriletilebilecekti, AKP iktidarından kurtulma umudu doğmuştu. Tek başına CHP ile veya o dönem mevcut olan diğer muhalefet partileriyle hep birlikte sağlanamayan iktidar değişiminin gerçekleşebilmesi için yeni bir muhalif siyasi sistematik oluşturulabilmesi olanağı ortaya çıkmıştı.

2018’de seçime girmesinin engellenmesine ramak kala geliştirilen çözümle, 15 CHP milletvekili, o dönemki ruh halleriyle, ‘ağlayarak’ İYİ Parti’ye gittiler. İYİ Parti, TBMM Grubu oluşturarak seçime girme hakkı elde etti. CHP’nin demokrasi tarihimize geçen bu kritik hamlesi sonucunda büyük bir ittifakın temeli atıldı.

İktidar cephesinin, muhalefette oluşan heyecandan kaynaklı korkuyla erkene aldığı 2018 seçimlerinde kurulan Millet İttifakı, iktidar değişimini sağlayacağına inanılan yapı inşasının ilk katmanıydı.

2019 yılında yerel seçimler için CHP ve İYİ Parti arasında kurulan İş Birliği ise artık iktidar değişiminin en güçlü habercisiydi.

Tüm bu süreçlerde İYİ Parti çok iyiydi. Ama bir handikabı vardı.

Yerli-Milli bir yapı oluşturduklarını iddia eden Cumhur İttifakı iktidarı karşısında, terör le ilişkilendirilen karşı tarafta kalmışlardı.

Kuruluşu itibarıyla MHP Kongre mücadelesinden gelen kadrolarla oluşan İYİ Parti, ilk günden itibaren, merkez kadroları ile ülkücü kadroların çekişmesine maruz kalıyordu.

İktidar kanadının muhalefet cephesini vurmak üzere kullandığı iki temel silahı vardı. Biri, Akşener üzerinden FETÖ yaftalaması, diğeri CHP üzerinden PKK yaftalaması.

Akşener’in tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi bir FETÖ soruşturması tutuyorlar, CHP’ye de “HDP ile işbirliği yapıyor, CHP eşittir HDP, HDP eşittir PKK, dolayısıyla CHP eşittir PKK” söylemini propaganda dili olarak kullanıyorlardı. Kişi olarak da hedefe Kemal Kılıçdaroğlu konuluyordu.

Yani, “Meral FETÖ’cü, Kemal PKK’lı” algısı yaratıyorlardı.

Bu propagandaya karşı geliştirilen söylem 2019 yerel seçiminde, yerelin dinamiklerinin farklı olması nedeniyle seçmene aktarılabilmişti.

2023 seçimlerine gidilen yolda bu sorunun mutlaka aşılması gerekiyordu.

İYİ Parti ve CHP’nin gerek FETÖ gerekse Kürt Meselesi konularında net ve ortak bir dil geliştirmeleri gerekirken, FETÖ konusu daha kolay atlatılabiliyor ama iktidarın da manipülasyonlarıyla PKK ve Kürt Meselesi konusunun üstesinden gelinemiyordu. İlk zamanlar; Demirtaş’ın serbest bırakılması, Demirtaş’la kahvaltı, TC Nüfus Cüzdanı altında herkes eşittir vb. söylemlerle durumu merkezde tutan Akşener, bu konuda partisi içindeki durumu kurtaracak bir dil oluşturamıyordu. Son tahlilde de bir televizyon programında, “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyorum” diyerek konuyu kapatmıştı.

Bu söyleme geçtiğinde aslında, bir merkez partisi olamayacağını, kendilerine “milliyetçi-güvenlikçi cephe” adını koyan yapı tarafında yerini aldığını deklare etmişti.

O günden sonra strateji değişikliği başladı.

15 Temmuz’da öldürülen Erol Olçok’un ekibinden olan, daha önce Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ile çalışan, ANDY-AR’ın sahibi AKP’li reklamcı Faruk Acar, halen Erdoğan ailesinin içinde olduğunu belirterek ve Erdoğan’dan izin alarak, Akşener’e yol haritası çizmek üzere işe koyuldu.

FARUK ACAR VE İYİ PARTİ’DEKİ DEĞİŞİM

Akşener, 2021 yılı ortalarında, iktidar kanadının oyun kurucuları tarafından kendisine gönderilen, siyasal iletişim ve strateji konusunda çalışan Faruk Acar’la bire bir çalışmaya başladı.

15 Temmuz’da öldürülen Erol Olçok’un ekibinden olan, daha önce Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ile çalışan, ANDY-AR’ın sahibi AKP’li reklamcı Faruk Acar, halen Erdoğan ailesinin içinde olduğunu belirterek ve Erdoğan’dan izin alarak, Akşener’e yol haritası çizmek üzere işe koyuldu.

Faruk Acar, 15 Eyl 2022’de Adem Metan adlı youtuber ile yaptığı programda, bir yıl öncesinden itibaren Akşener’le kurduğu ilişkiyi ve İYİ Parti’yi şöyle anlatıyordu:

“Ben, 11. Cumhurbaşkanı ile çalıştım, 12. Cumhurbaşkanı ile de çalıştım, 13. Cumhurbaşkanı ile de çalışabilirim… Meral Akşener’le çok uzun bir geçmişe dayalı diyaloğumuz söz konusu… Arada abla kardeş zeminimiz söz konusu idi… ‘Tümden geldik, tüme vardık’ diyebiliriz… Meral Akşener aynı zamanda benim ideolojimi de benimseyen biri… Net bir zeminde anlaştık… Cumhurbaşkanımızla bunu paylaşmam gerek, kamuoyunun bundan haberi olmaması gerek çünkü… Doğrudan hanenin içinde (Erdoğan ailesinin) olan birisi olmam dolayısıyla… Bir sürü dedikodu, şu, bu olur… Cumhurbaşkanımıza ben bunu izah edeceğim… Kendisiyle bilgi paylaştım, tepki bende kalsın. Sonuç itibarıyla, Meral Akşener’le doğrudan birebir çalışma sürecine girdik… İlk fazımız böyleydi… Meral Akşener, doğrudan Tayyip Erdoğan nefretiyle siyaset yapan bir lider olmadığını bana gösterdi… ‘Projeye değil ranta karşıyız’ projesiyle başladık… Geçen yıl (2021) Ağustos ayından bahsediyorum… İYİ Parti nedir?.. İYİ Parti; Atatürkçü hassasiyetlere sahip, ulusalcı, milliyetçi bir damarı tutan, oy konusunda; Ege, Akdeniz, sahil şeridinden daha çok karşılık bulan… bir parti…”

Acar’ın söylediklerinden şunları aklımızda tutalım; 13. Cumhurbaşkanı ile de çalışabilirim, hanenin içindeyim, tümden geldik tüme vardık, Erdoğan nefreti yok, ideolojimiz aynı, İYİ Parti Atatürkçü, ulusalcı, milliyetçi, Ege ve Akdeniz’de karşılık buluyor…

Yani Acar, mealen diyor ki; biz anlaştık, bir strateji geliştirdik, bu stratejiyle CHP’nin şu anki tabanını oluşturan kitleyle oynayacağız, bu kitleyi Millet İttifakı’nda koparacağız, günü geldiğinde de Akşener’i bulunduğu cepheden ayıracağız…

Faruk Acarın anlattığı bu süreçte Akşener; 24 Eylül 2021’de, Halk TV’de genel yayın yönetmeni Suat Toktaş’ın sunduğu Liderler Özel programında, “başbakan adayıyım” dedi. 25 Ekim 2021’de de İYİ Parti’nin kuruluş yıldönümünde İstanbul’da Faruk Acar’ın “Ömer’in Yolu” projesini açıkladı.

Bu noktada bir hatırlatma da yapayım: Proje açıklandığında, GİK, Divan, Milletvekilleri, Kurucular, İl ve İlçe Başkanları, üyelerin hepsi “bu neyin nesi” diye ayağa kalktı. Hatta bu konu, kamuoyunda aylarca tartışıldı.

Ama Acar çalışmalarına devam etti.

Aklıma takılan sorular:

Akşener Başbakan olacaksa 13. Cumhurbaşkanı kim olacaktı? İYİ Parti’yi tanımladığı; Atatürkçü, ulusalcı, milliyetçi ideolojiyle Faruk Acar’ın ideolojisi nasıl aynı olabilir? Akşener’le aynıysa Akşener’in ideolojisi gerçekte “Atatürkçü, ulusalcı, milliyetçi” değil mi? Cumhurbaşkanı yapmak üzere çalışmaya başladığın bir lider birkaç ay sonra, ortada olmayan bir kuruma talip olarak “başbakan olacağım” diyorsa, bu senin stratejin olmaması lazım. Derhal ilişkini kesmen gerekir. Neden devam ettin? Asıl stratejin zaten bu muydu? Çalışmak istediğin 13. Cumhurbaşkanı aslında Erdoğan mıydı?

Sonuç itibarıyla da, “başarılan seçim başarısızlığı”nın ikinci etabına geçilmiş oluyordu. Seçimden sonra Akşener’in FETÖ soruşturması kapatılıyor, yerli-milli olarak ifade edilen kampa fiilen olmasa da, ruhen geçişinin önü açılıyordu.

ACAR: HANGİ PROJENİN AKTÖRÜ YA DA İYİ PARTİ’NİN DEĞİŞEN ZEMİNİ

Acar’ın anlattıkları çok düşündürücüydü.

2021 ortalarında başlayan sürecin devamında;

Önce partinin örgütlenme yapısına el atıldı. İYİ Parti’nin oluşum ve gelişim sürecinde omurgayı oluşturan Koray Aydın, 2022 Nisan ayında çok sert ve yakışıksız bir şekilde Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevinden alındı. CHP’nin geriletilmesi için, birinci parti olma iddiası ortaya konuldu. O süreçte CHP kitlesini hedef alan, CHP’lilerin hayran kalacağı; Atatürk, İnönü,  Cumhuriyet, Laiklik, kurucu değerler milliyetçilik/ulusalcılık gibi konularda Akşener tarafından Grup konuşmaları yapıldı. Birinci parti olma iddiasının desteklenmesi için anketlerde yüzde 20’leri aşmış görünme çabası harcandı. ORC, HBS vb. anket şirketlerinden ve daha sonra da yönetimi değişen KONDA’dan, sürekli bir biçimde büyüme rakamları açıklanarak, “CHP’yle başa baş geldik” imajı yaratma çabasında olundu (sonradan ortaya çıkan olaylar ve anlatılanlar bunların çeşitli manipülasyonlarla yapıldığını ortaya koydu). Kongre kararı alınarak ilçelerde ve illerde kongreler yapıldı. Partinin teşkilat yapısı AKP ile uyumlu çalışabilecek kadrolara evirildi. Seçim sonrası parti içi iktidar için Akşener’in tek başına söz sahibi olabileceği bir yapıya dönük uygun koşullar hazırlandı.

Bunlar olurken, İYİ Parti içinden dışarıya dönük bilgiler de sızdırılarak, Akşener’in oğlu Fatih Akşener’in ekibi içinde yer alan, dönemin Genel Başkan Yardımcısı Metin Ergun’un oğlu İlteriş Ergun tarafından çoklu aday stratejisi ortaya atıldı.

İlteriş Ergun, o süreçte 29 Tem 2022 tarihinde attığı bir tweet ile;

“Seçim ‘ancak ortak aday ile kazanılır’ varsayımını bırakmak gerekir. İttifak yapısı, muhalif partilerin siyaset yapabilme kapasitesi ve iktidarın konsolide ettiği seçmenin boyutu, çoklu aday stratejisini daha faydalı bir opsiyona dönüştürebilir.” diyordu.

Eş zamanlı olarak da Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı, “kazanacak aday” kavramıyla İmamoğlu ve Yavaş oyuna sürülüyordu. Kemal beyin Aleviliğini tartıştıracak çıkışlar da eksik bırakılmıyordu.

Kısacası,

İYİ Parti ve Meral Akşener, HDP’nin yer alacağı kampın içinde kalmak istemiyor, buna dönük kurgulanan strateji, sistematik bir biçimde uygulanıyordu.

Stratejinin tüm unsurlarıyla birlikte; Masa’dan kalkmadan Masa işlevsizleştiriliyor, Kemal beye karşı “hayır kampanyası” yürütülüyor, mecbur kalınırsa “topal ördek” yaratılmaya çalışılıyordu.

Bu arada tabii ki Masa’da pazarlık yürütülüyor; kazanılırsa buradan, kazanılamazsa ilk turdan sonra karşı cepheden yürümenin yolları aranıyordu.

Buraya kadar anlattıklarımın kapsamında 3 Mart günü masadan kalkılıyor, ittifaksız ortamda partinin baraj altı kalacağı görüldüğünde, görevin yapılmış olmasının da getirdiği rahatlıkla Masa’ya geri dönülüyor, parlamentoda yine 44 vekille yer alınıyordu.

Seçim sonrası, Millet İttifakı’nın her türlü sona erdiği açıklanıyor, “hür ve müstakil” konuma geçildiği deklare ediliyordu.

Sonuç itibarıyla da, “başarılan seçim başarısızlığı”nın ikinci etabına geçilmiş oluyordu.

Seçimden sonra Akşener’in FETÖ soruşturması kapatılıyor, yerli-milli olarak ifade edilen kampa fiilen olmasa da ruhen geçişinin önü açılıyordu.

Yerel seçimde kaybet-kaybet stratejisi kurularak CHP’nin, Millet İttifakı ile AKP’nin elinden aldığı, başta İstanbul olmak üzere; Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi belediyelerin tekrar AKP’ye teslim edilmesi misyonu üstleniliyordu.

Kısacası,

Akşener, kendi üzerinden kurgulanan strateji ile iktidara ortak oluyor, iktidarın değişme umudunu yok ediyor, partisini hızlı bir yok oluşa sürüklüyor.

Olan budur.

Gerisi ‘lafügüzaf’tır.

Bülent Gürsoy, Sosyal Demokrasi Derneği Başkan Yardımcısı

Bülent Gürsoy
Latest posts by Bülent Gürsoy (see all)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir