İzmir Sanat ve Antika Fuarı: İzmir’in sanatta yeniden uyanışı

İzmir Sanat ve Antika Fuarı: İzmir’in sanatta yeniden uyanışı

Beş gün süren ve zengin içerikleriyle ziyaretçilerini adeta bir sanat yolculuğuna çıkaran İzmir Sanat Fuarı, unutulmaz anlar ve lezzetler bırakarak kapılarını kapattı. İlk deneyim olmasına rağmen yoğun ilgiyle karşılaşan fuar, İzmir’in sanat ve kültür dünyasındaki eksiklikleri hızla gidererek sanatseverlere layık oldukları ortamı sunma yolunda büyük bir adım atmıştır.

İzmir’de bu yıl ilk kez kapılarını açan İzmir Sanat ve Antika Fuarı (IAAF), 1-5 Mayıs tarihlerinde, Gaziemir İzfaş Fuar Alanı A Salonunda düzenlendi. Onlarca galeri, 1500 sanatçı ve 5000 eserin yer aldığı fuar sanatseverlerden yoğun ilgi gördü. Her gün çok kalabalıktı. Resim ve heykel gibi eserlerin yanı sıra az sayıda da antika vardı. Bu girişim, İzmir’in sadece tarihi ve kültürel bir mirasa sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda sanatın da merkez üssü haline gelebileceğinin bir kanıtı. Kentin ilk sanat fuarını düzenlemesi geç bir başlangıç olmakla birlikte, gelecekteki potansiyel için heyecan verici bir adım. İzmir’in bu girişimi şehrin kültürel ve sanatsal gelişimine önemli bir katkı sağlıyor. Sanat fuarları, şehirlerin sanatsal çehresini güçlendirirken aynı zamanda yerel ve uluslararası sanatçılar arasında ve sanatçılarla izleyici arasında önemli ilişkilerin kurulmasına da zemin hazırlıyor.

Bu sanat fuarı da sanatçılar açısından tanıtım, farklı galeri ve sanatçılarla tanışma ve kendini tanıtma imkanı, çok daha fazla ve geniş bir sanatsever izleyici kitlesiyle karşılaşma şansı verdi. Sadece sanat piyasası ortamı değil sosyalleşme ortamı da yarattı.

FUAR, SANATÇILAR AÇISINDAN TANITIM VE İZLEYİCİ KİTLESİYLE KARŞILAŞMA ŞANSI VERDİ

Bu sanat fuarı da sanatçılar açısından tanıtım, farklı galeri ve sanatçılarla tanışma ve kendini tanıtma imkanı, çok daha fazla ve geniş bir sanatsever izleyici kitlesiyle karşılaşma şansı verdi. Sadece sanat piyasası ortamı değil sosyalleşme ortamı da yarattı. Ülkenin çeşitli yerlerinden gelen sanatçılar, galeriler, küratörler, koleksiyoncular, akademisyenler ve sanatseverlerin fuar süresi boyunca söyleşiler, anlık canlı resim ve heykel performansları ile sosyalleşebildikleri ve izleyicisi ile arasında doğrudan bağ kurabildiği bir ortam vardı.

En ünlüsünden en yenisine, en popülerinden, erişilebilir sanata kadar farklı galerileri ve sanatçıları bir araya toplayan fuarlar, ziyaretçilerine çok seçenekli bir pazar alanı sunuyor. Yerleşim yeri de önem kazanıyor haliyle. Tıpkı anchor mağazaların AVM’lerde diğer markaları arkalarından getirdiği gibi, büyük sanatçılar ve galerileri hem de sanatseverleri çekiyor.

İzmir Sanat Fuarı’nın bu anlamda başı çeken ressamı Bedri Baykam’dı. Bedri Baykam hem çok büyük bir alana yayılmış onlarca eseriyle karşıladı izleyicisini, hem de açılışta yaptığı konuşma ile İzmirli sanatseverlere eserlerle daha güçlü bağ kurmaları için cesaret verdi. Açılıştaki konuşmasında “Araba, arsa, takı, yazlık aldığınız gibi güzel sanat eserlerini satın alın yoksa o evler çıplak olur. Umarım bu toplu sunum, İzmir’in sanat satın almayla ilgili yıllardan beri süren geleneksel tereddütlerini, yavaşlığını yenecek buna inanıyorum.” dedi. İzmirli sanatseverler bu sözlere kulak vermiş olmalı, çok sayıda eser satın alındı. Burada dikkatimi çeken bir şey, ünlü sanatçıların eserleri kadar yerel veya yeni sanatçıların eserlerini evlerinde görmek isteyenlerin çokluğu oldu. İstanbul fuarından farkı bir durumdu bu. Bir fark da İstanbul Sanat Fuarı’nda girişte yer alan, sanat yatırım danışmanlığı şirketlerinin bu fuarda olmayışıydı.

Sanatseverleri girişte hemen karşıda Devrim Erbil hocanın karışık teknik minyatür şehir manzarası eserleri karşıladı. Hemen devamında Alev Özas almıştı Devrim hocadan bu kez bayrağı. Büyük bir alanda yer alan eserleri yoğun ilgi görüyordu. Yine dikkat çekici çalışmalardan biri Erko’ya aitti. Burhan Doğançay etkisi ile yapılmış kağıt yırtığı güçlü renklerdeki resimler de çok ilgi gördü. Tabi insan haliyle Burhan Doğançay’ı anıyordu. Hasan Rastgeldi’nin tamamen pullardan yapılmış mor ve sarı tonlarındaki çalışması aklımda kalanlardandı.

Eserler kadar hikayeler de önemli. Beni en çok etkileyen hikayelerden biri ressam Murat Özdoğru’nun OKB rahatsızlığı olup bunu resimlerine yansıtmasıydı. Obsesifliği nedeniyle hiç durmadan sayı saymaya devam edince elinden kağıt kalemi düşüremez olmuş. Önce sayarak şekiller yapan ressam bir süre sonra yarattığı mitolojik hikaye kahramanı kadın figürleri çizmeye başlamış. Her resimde kaç sayı olduğunu da söylüyor. Fırça kullanmıyor resimlerini kalemlerle çiziyor… Güneş Çağlarcan da hikayesi ile dikkat çekenlerden. Pandemi döneminde (benimle benzer) kayıplar yaşamış. Bu süreç onda değişim yaratmış. Hangimizde yaratmadı ki? O da aslında dışarıya göstermediğimiz, sakladığımız o hüzünlü tarafı yansıtmak istemiş tuvale renkli insan figürlerinin gölgesinde. Bu örnekler gibi kimbilir daha nice hikaye vardı sanatçıların resimlerinin ardında.

Fuarla ilgili bir takım eleştiriler de vardı. Eleştirilerin başında gelen fuarın adında “Antika” geçtiği halde çok az sayıda antikanın bulunmasıydı. Görüştüğüm fuar müdürü Sabahattin Bey bunun ilk kez yapılan bir fuar olmasından kaynaklı olduğunu söyledi. İlkinde çekinilse de ileriki fuarlarda Antika da arzu edilen ölçüde sergilenecektir dedi.

Gaziemir fuar alanı çok büyük ve güzel bir alan. Işıklandırmasından, havalandırmasına kadar iyi tasarlanmış. Girişteki büyük merdiven, yüksek sütunlar ve giriş alanındaki tarihi kalıntılarla İzmirin tarihsel geçmişine uygun bir atmosfer sunuyor.

GAZİEMİR FUAR ALANI, ŞEHRİN TARİHİNE UYGUN BİR ATMOSFER SUNUYOR

Gaziemir fuar alanı çok büyük ve güzel bir alan. Işıklandırmasından, havalandırmasına kadar iyi tasarlanmış. Girişteki büyük merdiven, yüksek sütunlar ve giriş alanındaki tarihi kalıntılarla İzmir’in tarihsel geçmişine uygun bir atmosfer sunuyor. Gaziemir fuar alanı şehir merkezine uzak olduğu halde otopark olanağı ve çevre yolu bağlantısı nedeniyle ziyaretçilerin ulaşım ve erişebilirliği açısından tercih edilir bir mekan. Açıkçası bu durum, fuar alanında ne sergilendiğinin önemini ortaya çıkarıyor. İzmirli sanatı seviyor ve daha çok sanatla buluşmak istediğini de bize gösteriyor.

Burada nihai tüketici olan sanatseverler ve koleksiyonerler ile değer paketini sunum ve satışa sunan sanatçıların ve aracı galerilerin oluşturduğu piyasa, sanat değerinden çok ticari kaygıyla eser seçimi riskini barındırabilir. Bu açılardan dikkat etmek gerekse de çağdaş sanatın giderek ulaşılabilir olduğu günümüzde sanatın ticari boyutunu da yok saymak neredeyse imkansız.

Beş gün süren ve zengin içerikleriyle ziyaretçilerini adeta bir sanat yolculuğuna çıkaran İzmir Sanat Fuarı, unutulmaz anlar ve lezzetler bırakarak kapılarını kapattı. İlk deneyim olmasına rağmen yoğun ilgiyle karşılaşan fuar, İzmir’in sanat ve kültür dünyasındaki eksiklikleri hızla gidererek sanatseverlere layık oldukları ortamı sunma yolunda büyük bir adım atmıştır. Bunun gelecek yıllarda daha da ileriye taşınacağında şüphe yok. Özellikle bakanlıklar ve belediyeler gibi kaynaklara sahip kurumların bu büyük ilgiyi bir fırsat olarak değerlendirip, sanata olan yatırımlarını artırmaları gerektiğine inanıyorum. Aynı şekilde, İzmirli yatırımcıların da bunu fırsat bilip sanata yatırım yapmalarını diliyorum. İzmir Sanat Fuarı’nın geride bıraktığı etki, sadece bugün için değil, gelecekteki sanat ve kültür faaliyetlerine de ışık tutacak bir başlangıç niteliğinde.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir