Siyasal iletişim faciası: Aziz Yıldırım’ın seçim kampanyası

Siyasal iletişim faciası: Aziz Yıldırım’ın seçim kampanyası

Seçimden bir gece önce, gecenin bir yarısı, apar topar yayına çıkıldı. Beklenti, Aziz Yıldırım’ın son bir dans için ortalığı yakıp yıkabileceğiydi; tam tersi oldu. Program başlarken kalkıp Ali Koç’u öpünce kampanya boyunca yapageldiği her şeyi tekzip etmiş oldu. Bu hatalı kampanya, Aziz Yıldırım’ın dinleyen herkese hüzün veren şu sözleri söylemesine yol açtı: “Bak güzel kardeşim, benim için bitti. Benim Fenerbahçe’ye gelip de bir şey olma şansım yok artık.”

Aziz Yıldırım, Fenerbahçe Başkanlığına adaylığını açıkladığında, bana da üç-dört hafta sürecek büyük bir eğlence ve sevinç vadetmişti çünkü ben hem Yıldırım’ın yeniden başkan seçilmesini istiyordum hem de seçim döneminin hayli coşkulu geçeceği belliydi.

Gelgelelim, Aziz Yıldırım öylesine yanlış bir strateji izledi ki kampanyasıyla başkanlığı adeta hediye etti.

Elimde somut veriler yok ama Aziz Yıldırım’ın ilk açıklama yaptığı günden pazar akşamına kadar oyunun düzenli şekilde düştüğünü, taraftar ve kongre üyeleri nezdindeki heyecanı yitirdiğini düşünüyorum.

Öncelikle, 2018 seçim sonuçlarını hatırlayalım: Sayıları yuvarlayarak veriyorum, Ali Koç, 21 bin oyun 16 binini almıştı -bu da yüzde 75 civarında bir oya tekabüle ediyordu.

Ali Koç, beklenen başarıların bir türlü gelmediği bu altı senelik süreçte çok yıprandığı için Aziz Yıldırım’ın yeniden başkan olma şansı ve ihtimali vardı.

Yalnız bu noktada Necati Özkan’ın bir saptamasına yer vermek istiyorum: “Zirveye çıkmak, zirvede kalmaktan çok daha zordur.”

Yani, Aziz Yıldırım’ın yolu zor bir yoldu, Ali Koç’a nazaran uzundu.

2018 seçimlerinin gösterdiği basit gerçek şu ki, Aziz Yıldırım’ın yeniden başkan seçilebilmesi için altı sene önce Ali Koç’a oy veren “seçmenden” ciddi sayıda oy çekmesi lazım.

Üstelik, Ali Koç’un elinde bütün iktidar imkânları vardı, Yıldırım muhalefetteydi.

2018’de, Aziz Yıldırım iktidardayken, Ali Koç’la yanlış hatırlamıyorsam üyelerin adres bilgilerini paylaşmamıştı.

Devir döndü, Aziz Yıldırım üyelere bir telefon mesajı gönderemediğinden yakındı.

Aziz Yıldırım adaylığını açıkladığında bir heyecan halesi denize atılan taş gibi sürekli genişliyordu.

Her şey iyi gidiyor gibi görünürken bir anda tepetaklak oluverdi. Kim bu aklı verdi bilmiyorum ama Aziz Yıldırım tamamen yanlış bir strateji izleyerek Ali Koç’a vurmaya başladı. Oysa bütün şartlar Aziz Yıldırım’ın “pozitif kampanya” yapmasının gerekliliğini haykırıyordu ama Yıldırım’ın kampanya ekibi bu çağrıyı görmedi, belki de görmek istemedi.

HER ŞEY BİR ANDA TEPETAKLAK OLDU

Daha önce büyük işlere imza atan “Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının” geri gelebileceğine dair emareler belirmişti.

Her şey iyi gidiyor gibi görünürken bir anda tepetaklak oluverdi.

Kim bu aklı verdi bilmiyorum ama Aziz Yıldırım tamamen yanlış bir strateji izleyerek Ali Koç’a vurmaya başladı.

Oysa bütün şartlar Aziz Yıldırım’ın “pozitif kampanya” yapmasının gerekliliğini haykırıyordu ama Yıldırım’ın kampanya ekibi bu çağrıyı görmedi, belki de görmek istemedi.

Mourinho’nun mevcut başkan Ali Koç’la anlaştığının ortaya çıkması üzerine ekibi krizi yönetemedi ve Aziz Yıldırım’ın sürekli gerilemesine yol açtı.

En büyük hata, Mourinho’nun menajerine açıktan para verilmiş olabileceğine dair sözleriydi.

Doğru mudur, değil midir beni hiç ilgilendirmiyor; ben bu yazıda vakaya iletişim açısından yaklaşmak istiyorum.

Bir an için Aziz Yıldırım’ın iddiasının doğru olduğunu varsayalım.

Sonucu nedir?

Başkanı dolayısıyla Fenerbahçe’nin ceza alması ya da itibarsızlaşması.

Peki, diyelim Aziz Yıldırım iddiasını ispat etti ve Fenerbahçe Başkanı bir müeyyide ile karşı karşıya kaldı, bu durumda Yıldırım bir avantaj sağlayacak mı?

Yooo.

İkinci ihtimal ise Yıldırım’ın iddiasının doğru olmaması ki bu zaten kampanya sürecinde en büyük kozlardan birini karşı tarafa kaptırmak -bu örnekte hediye etmek- demek.

Yani, Aziz Yıldırım durup dururken çok gereksiz bir laf atarak hiçbir ihtimalde kendisine avantaj sağlamayacak bir durum yarattı.

Aziz Yıldırım, İrfan Can ithamının kendisine hiçbir şey kazandırmadığını gördüğü halde nasıl olup da aynı hatayı ikinci kez işledi, etrafındaki kimse onu uyarmadı, akıl alır gibi değil.

AYNI HATAYI İKİNCİ KEZ İŞLEDİ

Üstelik bu açıktan para verme ithamını ilk kez etmiyor, daha önce İrfan Can Kahveci transferi için de benzer bir suçlama yöneltmiş, SPK’ya şikâyet edeceğini söylemişti.

Aziz Yıldırım, İrfan Can ithamının kendisine hiçbir şey kazandırmadığını gördüğü halde nasıl olup da aynı hatayı ikinci kez işledi, etrafındaki kimse onu uyarmadı, akıl alır gibi değil.

Bir diğer konu, bu da Mourinho’nun Ali Koç’la anlaşmasından sonraki günlere denk düşüyor, FETÖ ve Adnan Oktar üzerinden seçimi başka bir düzleme oturtma çabasıydı.

Aziz Yıldırım, seçim kampanyasına başladığı günlerde Ali Koç’u sıkıştıran bir söz söylemiş ve üstüne gitmişti: “Benim merak ettiğim şu; Fenerbahçe Başkanı’nı kim şampiyon yapmak istemiyor? Kim? Adı ne? Adını koymadan mücadele olmaz.”

Şimdi bu sorunun cevabını muhataplarının tamamı biliyor ama konjonktür gereği kimse dile getiremeyeceği için Aziz Yıldırım, Koç’un “yumuşak karnını” bulmuştu.

Buraya yüklenmekten çekinmedi, ayrıca, kendi dönemindeki düşmanı da FETÖ diye tanımlayarak -ve FETÖ ile sınırlayarak- bir bağlama oturtmuştu.

Gelgelelim, bu “yumuşak karnın” üstüne giderken kantarın topuzu kaçıverdi.

Bir anda, Ali Koç dahil karşı tarafın yönetim kurulu üyeleri için FETÖ’cü imaları yapıldı, yetmedi, özellikle gençler üzerinde ciddi çekim gücüne sahip olan Acun Ilıcalı, hâlâ Adnan Hocacı olmakla suçlandı.

Dolayısıyla, seçim, Yıldırım ve ekibinin gözünde bir “beka meselesine” dönüştü ama üyeler açısından böyle bir mesele yoktu zira Koç’un FETÖ’cü, Ilıcalı’nın Adnancı olmadığından herkes emindi.

Bu itham tutmayınca, “Yıldırım ve ekibi” yepyeni bir terimi ortaya attılar: “Baronlar.”

Sözlerinden Londra’yı merkez tuttuğu anlaşılan bu baronlar, Fenerbahçe’nin Başkanlık seçimlerine müdahil olmuşlardı ve Koç’un yanında yer alıyorlardı.

İyi de bu baronlar kimdi?

Hiçbir isim, ima, doyurucu bir açıklama gelmedi.

Mahmut Uslu da katıldığı bir yayında “baronların” ne kadar işin içinde olduklarını söylemekten geri durmadı ama baronların kim olduğu açıklanmayınca seçmen nezdinde bir mana ifade etmedi.

Yokuş aşağı gidiş bir yerde fark edilince Aziz Yıldırım’ın yeni bir ayrımı dillendirdiğini gördük: “Herkes Başkan olabilir ama Lider olamaz, ben Lider’im.” Aziz Yıldırım’ın bir lider olduğu şüphesiz ama bir insan kendine “ben liderim” demeye başladığında bir sorun var demektir.

“BEN LİDERİM” DEMEYE BAŞLADIĞINDA BİR SORUN VAR DEMEKTİR

Fenerbahçe’nin birleşmesi gerektiğinden ve birleşen Fenerbahçe’nin karşısında kimsenin duramayacağından defalarca söz eden Aziz Yıldırım, birleştirici bir kampanya izlemeyince söylemiyle eylemi arasında bir uyuşmazlık ortaya çıktı. 

Yokuş aşağı gidiş bir yerde fark edilince Aziz Yıldırım’ın yeni bir ayrımı dillendirdiğini gördük: “Herkes Başkan olabilir ama Lider olamaz, ben Lider’im.”

Aziz Yıldırım’ın bir lider olduğu şüphesiz ama bir insan kendine “ben liderim” demeye başladığında bir sorun var demektir.

Yıldırım bu sözü kendisi için kullanmaya başladı.

Nasıl ki “Efsane Başkan” sözü kendisine taraftar tarafından verildiyse, “liderlik” de ancak o şekilde benimsenebilirdi.

Yirmi küsur sene boyunca “ben liderim,” deme ihtiyacı duymayan bir lider, “ben liderim” demeye başladığı anda eski gücünü, nüfuzunu, kudretini sorgulatır hale gelir.

Çok yanlış ve yersiz açıklamalardan biriydi bu da.

Seçimlerin en önemli tartışma konularından biri de Aziz Yıldırım’ın bıraktığı borçtu.

Yıldırım’a göre, ortada büyütülecek bir borç olmadığı gibi kulübe kazandırdıkları katbekat fazlaydı; Koç’a göreyse 2018’de devraldığı kulüp batıktı.

Öyle miydi değil miydi, gene bu yazının ilgi alanına girmiyor, önemli olan Aziz Yıldırım’ın bu iddiasını -nedense- ekranlarda Ali Koç’un karşısında çataçat savunmaktan imtina etmesiydi.

Şimdi bakın, Türkiye’deki seçimleri düşünün, muhalefet sürekli iktidarın adaylarıyla canlı yayına çıkmak ister, iktidar da sürekli reddeder.

Bu çok büyük bir fırsattır çünkü.

Oysa, Fenerbahçe’de, anlamsız bir şekilde, durum tam tersiydi.

Ali Koç, sürekli Aziz Yıldırım’la yayına çıkmak istediğini açıklıyordu ama Yıldırım yanaşmıyordu.

Hatta, bu seçim kampanyasının sonlarına doğru, Yıldırım’ın ekibi bu talebe karşılık verilmeyeceğini açıkladı.

Bu “çekinceli hal”, Aziz Yıldırım’ın kulübün borçları konusunda hesap vermekte zorlanabileceğini düşündürdü.

Yıldırım’ın konuşabileceği çok konu vardı, çok yerde Ali Koç dönemini sıkıştırabilirdi, tutarsızlıklarını vurgulayabilir, yönetim zaaflarını gösterebilirdi.

Böylesine bir imkânı anlaşılmaz sebeplerle harcamayı tercih etti.

Eminim ki, aklında, Mourinho ve onun istediği birkaç flaş oyuncuyla anlaşmak vardı.

Olmadı; Ali Koç, rakibinin en büyük kozunu elinden aldı.

Bu yanlış strateji yerine Ali Koç’u olumlayan, canlı yayın teklifini kabul eden, Fenerbahçe’nin son sezonlarda büyük haksızlıklara uğradığını söyleyen, Ali Koç’a yapageldikleri için teşekkür eden, yönetimini hiç muhatap almayan ve sadece “daha önce hayal edilmeyenleri yaptık, gene hayallerin ötesini yapmaya geliyoruz”u vurgulayan bir kampanya yapsaydı, ben, sonuçlara bakarak ve biraz spekülasyon yaparak, Aziz Yıldırım bu seçimi kazanırdı diyorum.

16.400’e, 10.400 bitti bu seçim, yani yüzde 60’a 40.

Demek ki, bütün bu strateji hatalarına rağmen, Aziz Yıldırım geçen seçime göre oyunu yabana atılmayacak bir oranda yükseltmiş.

Ali Koç’a oy vermeye giden 3 bin kişinin daha kararını değiştirebilseydi seçimi kazanacaktı.

Ama Koç’a böylesine sert laflar ederek ve dahası Ali Koç dönemi boyunca Fenerbahçe’nin hakkını muhalefetteyken de savunan bir görüntü vermeyerek, gerekli oyu alacak şartları sağlayamadı.

Kampanya ekibinin bulduğu slogan “Çocuklar için” de çok yanlıştı çünkü bir kuyruk acısı olduğunu hissettiriyordu.

Aslında kastedilen doğruydu ama şampiyonluk göremeyen çocukların üzgün olduğu 2018’de Ali Koç’un argümanları arasındaydı ve altı sene sonra, Aziz Yıldırım ekibi, Koç’u aynı yerden vurmaya kalktı.

Tutmadı, çünkü bu strateji içinde tutamazdı.

Şöyle izah edeyim, Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının karşısında FETÖ’cüler, Hocacılar, baronlar, şunlar bunlar var diyorsanız, mesele çocukların mutluluğunu fersah fersah aşmış demektir.

“Çocuklar için” ancak pozitif bir kampanya sonucunda işleyebilecek bir slogandı.

Dağın tepesine palmiye ağacı dikmek gibi bir şey, yerinde ne kadar güzel ve anlamlıysa burada değil.

Divan seçimi, Başkanlık’ın önseçimiydi.

Şekip Mosturoğlu yerine Vefa Küçük seçilince, Aziz Yıldırım ve ekibi seçimi kaybedeceklerini sanırım gördüler.

Aradan bir süre geçti, geri adım kararı alındı ve bir “onurlu çıkış” fırsatı kollandı.

Ali Koç’un daha önce defalarca söylediği bir söz bu “çıkışın” anahtarı oldu ve canlı yayına çıkma talebinin kabul edildiği kamuoyuyla paylaşıldı.

Seçimden bir gece önce, gecenin bir yarısı, apar topar yayına çıkıldı.

Hiçbir zaman bilemeyeceğiz tabii ama doğru stratejiyi izleseydi, bence seçimi kazanabilirdi. Ali Koç’un önünde bir fırsat var; o da, Aziz Yıldırım’ın bu sözünü boşa düşürmektir. Bitmedi, bitemez, son nefesini vermediği müddetçe Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe için yapacağı bir şey hep vardır.

DOĞRU STRATEJİYİ İZLESEYDİ KAZANABİLİRDİ

Beklenti, Aziz Yıldırım’ın son bir dans için ortalığı yakıp yıkabileceğiydi; tam tersi oldu.

Program başlarken kalkıp Ali Koç’u öpünce kampanya boyunca yapageldiği her şeyi tekzip etmiş oldu.

Bu hatalı kampanya, Aziz Yıldırım’ın dinleyen herkese hüzün veren şu sözleri söylemesine yol açtı: “Bak güzel kardeşim, benim için bitti. Benim Fenerbahçe’ye gelip de bir şey olma şansım yok artık.”

Kampanyada bir kez olsun denemediğini seçimleri kaybettiğinde denedi, aldı eline mikrofonu kongre üyelerine teşekkür etti, rakibini kutladı.

Bunu yaptığı anda da hak ettiği gibi alkışlarla uğurlandı.

Hiçbir zaman bilemeyeceğiz tabii ama doğru stratejiyi izleseydi, bence seçimi kazanabilirdi.

Ali Koç’un önünde bir fırsat var; o da, Aziz Yıldırım’ın bu sözünü boşa düşürmektir.

Bitmedi, bitemez, son nefesini vermediği müddetçe Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe için yapacağı bir şey hep vardır.

Fenerbahçe’nin bu büyük barışa ihtiyacı var.

Bu seçim süreci şayet bu barışmanın yolunu açtıysa, bu sefer kazanan gerçekten Fenerbahçe’dir, diyebiliriz.

Hatası, eksiği bir yana, Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının Fenerbahçe için yaptıkları asla unutulmayacaktır.

Siyasal iletişim faciası: Ali Koç’un canlı yayın performansı

Bilgehan Uçak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir