Siyasal iletişim faciası: Ali Koç’un canlı yayın performansı

Siyasal iletişim faciası: Ali Koç’un canlı yayın performansı

O tuhaf oturuş şekli, o tavrı, arsa pazarlığını yerinden fırlayıp tamamlama isteği, düşen mikrofon için “tak şunu” deyişi, muhabirle “sen burada mıydın?” diye alay edişi, muhabirin yüzüne bakmadan programdan kalkışı…Türk burjuvazisinin en seçkin ismine yakışan tavır bu mu? Bunlardan hangisi Ali Koç’a itibar kazandırdı?

Çok öğretici olduğunu düşündüğüm Fenerbahçe seçimleri üstüne yazmaya devam ediyorum.

Geçen yazımda, Aziz Yıldırım’ın seçimi kaybetmesine yol açan kampanyasını anlatmıştım.

Bu yazıda ise Fenerbahçe’ye üçüncü kez başkan seçilen Ali Koç’un canlı yayın performansını tartışmak niyetindeyim.

Halihazırdaki başkan olduğu için seçimin doğal favorisi de Ali Koç’tu.

Üstelik, Aziz Yıldırım’ın görüştüğünü açıkladığı Jose Mourinho’yla sözleşme imzalayarak bence yüzyılın transfer çalımlarından birine imza attı.

Ali Koç’un seçim sürecindeki en büyük avantajı, Aziz Yıldırım ekibinin stratejik ve taktik büyük hatalar içeren kampanyasıydı.

Sportif başarısızlığa rağmen kampanya sürecinde neredeyse hiç hata yapmayarak seçimi kazandı.

Mesela, operasyonların başladığı 3 Temmuz günü Zaman gazetesinde söyleşisi yayınlanan Hamdi Akın’ı yönetimine alsa da hiç konuşturmayarak doğru bir adım attı.

Polemiklerin tamamında muhatap ya kendisi ya da Acun Ilıcalı’ydı -en iyi şekilde cevap verebilecek iki kişi.

Aziz Yıldırım’ın en zayıf gördüğü yerine yüklendi sürekli: 2018’de kulübün bütün gelirlerinin temlikli, yani batık olduğunu söyledi ve başarısızlığını da hareket kabiliyetini kısıtlayan bu duruma bağladı.

Aziz Yıldırım’la canlı yayına çıkma ısrarı karşılık bulmuştu.

Yıldırım, canlı yayın teklifini reddettikçe Koç’un “kulübü batık devraldığı” yönündeki iddiası güçleniyordu.

Mourinho sansasyonundan sonra seçimi Koç’un kazanacağı artık belli olmuştu.

Rakibinin hatalı kampanyasına bir büyük transfer ile mukabele edince aslında başkaca bir şey yapmasına da gerek kalmamıştı.

Aziz Yıldırım’la Ali Koç, Habertürk ekranına çıkarken Türkiye adeta programa kilitlendi. Dediğim gibi, Ali Koç’un hiçbir şey yapmasına gerek yoktu seçimi kazanmak için, beraberlik yeterliydi, hatta futbol terminolojisiyle devam edeyim, 1-0 mağlubiyetle bile ayrılsa seçimi önde bitireceği kesindi.

ALİ KOÇ’UN HİÇBİR ŞEY YAPMASINA GEREK YOKTU

Derken, o meşum cumartesi geldi çattı.

Aziz Yıldırım’la Ali Koç, Habertürk ekranına çıkarken Türkiye adeta programa kilitlendi.

Dediğim gibi, Ali Koç’un hiçbir şey yapmasına gerek yoktu seçimi kazanmak için, beraberlik yeterliydi, hatta futbol terminolojisiyle devam edeyim, 1-0 mağlubiyetle bile ayrılsa seçimi önde bitireceği kesindi.

Normal şartlar altında, böyle bir yayın olacağı zaman Yıldırım ve Koç’un ekibinden birer kişi -genellikle danışmanlar- önden görüşürler -“icebreaking”.

Bu görüşmede, canlı yayın talebinde bulunan taraf -Aziz Yıldırım-, diğer tarafa -Ali Koç- şartlarını sıralar; misal, der ki, şöyle bir şey söyleyeceğiz şayet şöyle karşılık alırsak şöyle yapabiliriz.

Habertürk örneğinden ilerleyelim.

Apaçık ki, kazanamayacağını gören Aziz Yıldırım işi tatlıya bağlamaya gelmiş.

Programın başında tokalaşıp öpüşmeye de daha gelmeden karar vermiş.

Şimdi bir taraf işi tatlıya bağlamaya karar vermişse, dahası bütün kamuoyu da barışma ve birleşmenin değerinden söz ediyorsa, artık defterleri kapatmak gerekir -en azından kameralar önünde.

Aksi takdirde, taraflardan biri işi “uzatan” konumuna düşer.

Anlaşılan Ali Koç hakkında söylenenlere çok içerlemiş, çok öfkeli.

Muhtemelen kamuoyuna yansımayan birçok bilgiye de sahiptir.

Ama bu verili durum için bunların hiçbir önemi yok.

Beklenti ne?

Tokalaşma, barışma, birlik mesajı verme.

Karşı tarafın tavrı ne?

Tamamen bu doğrultuda.

O zaman size düşen bu beklentiye ve karşı tarafın tavrına uygun bir konuşma hazırlamaktır.

Bunun doğrusu da danışmanlarınızdan birinin siz yayına çıkmadan önce karşı tarafla görüşüp “akışta” mutabakata varmasıyla olur.

Şundan eminim, eğer Ali Koç daha uzlaşmacı bir tavır takınsaydı Aziz Yıldırım seçimden çekilecekti.

“Fenerbahçe için ben elimden geleni yaptım, artık birleşme zamanı,” diyecekti; Ali Koç da seçime tek başına girecek, herkes birbirini tebrik ve takdir edecekti.

Hadi bunlar olmadı diyelim, Ali Koç’un programdaki korkunç kibir görüntüsünü vermesinin anlamı neydi?

O tuhaf oturuş şekli, o tavrı, arsa pazarlığını yerinden fırlayıp tamamlama isteği, düşen mikrofon için “tak şunu” deyişi, muhabirle “sen burada mıydın?” diye alay edişi, muhabirin yüzüne bakmadan programdan kalkışı…

Türk burjuvazisinin en seçkin ismine yakışan tavır bu mu?

Bunlardan hangisi Ali Koç’a itibar kazandırdı?

Program teklifi geldikten sonra danışmanı gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra Ali Koç’u programa hazırlamalıydı. Evet, görüntüler hazır olmalı ama karşı tarafın tepkisi beklenmeliydi. Eğer beklenen gibi gerçekleşirse, cevap da bu yeni oluşacak ortama uygun verilmeliydi. Program biterken Ali Koç hâlâ “Acun meselesini” açamamış olmaktan yakınıyordu…

DANIŞMANI ALİ KOÇ’U PROGRAMA HAZIRLAMALIYDI

Hangisini yaptığı için Koç’un başkan olmasını isteyenler, çok iyi oldu, diye geçirdi içinden?

Ben size söyleyeyim, belki üç-beş marjinal, ama o kadar.

Program teklifi geldikten sonra danışmanı gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra Ali Koç’u programa hazırlamalıydı.

Evet, görüntüler hazır olmalı ama karşı tarafın tepkisi beklenmeliydi.

Eğer beklenen gibi gerçekleşirse, cevap da bu yeni oluşacak ortama uygun verilmeliydi.

Program biterken Ali Koç hâlâ “Acun meselesini” açamamış olmaktan yakınıyordu…

Oysa, bırakın Acun’u ya da SPK’yı, Ali Koç, muhatabını onore edici birkaç adım atsaydı, açılan “onurlu çıkış” kapısından Aziz Yıldırım zaten çıkacak yani seçimden çekilecekti.

Çekilmese bile tavrıyla büyüyen Ali Koç olacaktı.

Oya yansır mıydı kesin bir şey söyleyemem ama Yıldırım’a oy verenlerin bile “rızasını” almış olurdu ki uzun vadede bu oydan çok daha önemlidir.

Bu yayın, ciddi bir uluslararası toplantı olsaydı, Ali Koç ne böyle oturur ne moderatörleböyle konuşur ne böyle şakalar yapar ne de bu kibir dolu tavrını program boyunca sürdürebilirdi.

Karşında rakibin Aziz Yıldırım yok artık, çekilmiş Aziz Yıldırım var.

Aziz Yıldırım hakkında birkaç övücü söz söylemek, program biterken yerinde beklemek ve moderatöre teşekkür etmek bu kadar mı zor?

Ali Koç bunları yapsaydı o programdan bir efsane olarak ayrılabilirdi.

Ne yazık ki, o programdan geriye Ali Koç için oturma şekli, hitabı, insanlara gösterdiği değer kaldı.

Sadece bir danışmanının Aziz Yıldırım’ın ekibini arayıp programın akışı hakkında görüşmesi yeterliydi.

Seçim kazanıldığı için belki görmezden gelecek ya da Aziz Yıldırım’a karşı belki üstüne düşen her şeyi yaptığını düşünüyordur Ali Koç ama bunların hiçbiri, programın kendisi açısından bir “iletişim faciası” olduğu gerçeğini değiştirmiyor maalesef.

Çok büyüyebilir, taraflı tarafsız herkesin gözünde imajını olumlu yönde yeniden inşa edebilirdi.

O fırsatı kaçırdı, umarım yenilerini kaçırmaz.

 

Bilgehan Uçak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir