Muhalif muhafazakâr aydınlar mahalleyi neden ikna edemiyor

Muhalif muhafazakâr aydınlar mahalleyi neden ikna edemiyor

Muhafazakâr aydın ve politikacılarının AKP ve CHP’den birinden ayrılmaları, diğeri ile gerektiğinde beraber davranmalarını makul yapısal gerekçelendirmelere dayandırmak zorundadırlar. Kopuşlarının şahsi değil de toplumsal veya maşeri vicdanı ilgilendiren sorunlardan kaynaklandığının iknasına ihtiyaç vardır.

Makul düşünebilen ülkemiz insanında seçim matematiğine ilişkin şu temel soru her zaman zihni arka planda yatmaktadır; Muhafazakar muhalefet aydını ve siyasetçisi neden kendi mahallesini ikna edemez? Bu hem doğru hem de aynı zamanda siyaseten belirleyici bir tespittir de. Zira ülkeyi beka popülizmi ile kutuplaştırma ve kimlik siyasetine hapseden zihniyetin bedellerini ülkemiz, geleceği dahil her alanda şu anda acımasızca ödemektedir. Kutuplaşmanın gevşetilebilmesi için hem siyasette hem de sosyal hayatta karşılıklı iletişim ve geçirgenliklerin olması gerekmektedir. Ülkemize demokrasinin gelememesi durumunda hiçbir zaman refahın gelemeyeceği ve ekonominin düzelemeyeceği artık anlaşılmış durumdadır. Bunun çözümünde mahallenin kendi aydın ve siyasetçilerinin mahallelinin makulünü iknasında önemli rolünün olacağı var sayılmaktadır.

Karar gazetesi 2015’te çıktığında mahallelinin aydın muhalefetinin vicdanının cesur ilk sesi olma özelliğini taşımaktaydı. Bu süreçte Perspektif ve Serbestiyet gibi yarı akademik entelektüel makale-yorum siteleri de dikkat çekiyordu. Otoriterleşen Sağ siyaset ittifakına karşı 2019’da Ak Parti’den kopuş hareketini gerçekleştiren Gelecek ve DEVA partileri de programları ve kadroları ile oldukça nitelikli bir farkı, ayrıldıkları ana gövdeye göre yansıtıyorlardı. Siyasi ve entelektüel içerikli bu muhalefet, içinde kısmen İslamcı bileşenleri de taşısa liberal esintiler ana karakterdeydi. Bir bakıma bu oluşumlar mahallenin itirazı olan aydın ve siyasetçilerinin toplanma alanlarıydı.

Türk Sağının mevcutta en ciddi sivil kurumsal entelektüel alt yapısı olan Davutoğlu ekolünün siyaseten tasfiyesi ardından, Şehir üniversitesinin kapatılmasının da entelektüel ve akademik muhalefetin sivil örgütlenmesinin başlamasına denk gelmesi de tesadüf değildi.

DAVUTOĞLU’NUN SİYASETEN TASFİYESİ VE ENTELEKTÜEL SİVİL MUHALEFET

Ak Parti’nin otoriterleşme hikayesinin başlamasında Gezi, Gülenist örgütle mücadele ve Davutoğlu’nun başbakanlıktan kopartılması süreçlerinin denk gelmesi tesadüf sayılamazdı. Türk Sağının mevcutta en ciddi sivil kurumsal entelektüel alt yapısı olan Davutoğlu ekolünün siyaseten tasfiyesi ardından, Şehir üniversitesinin kapatılmasının da entelektüel ve akademik muhalefetin sivil örgütlenmesinin başlamasına denk gelmesi de tesadüf değildi.

Ülkemizde liberal Sol entelektüel ve akademik çevreler, demokratik ve vicdani kopuşu gerçekleştiren ilgili siyasi oluşumların entelektüel itirazlarına hürmet ettiler. Politik oluşumlarına ilgi duydular, beklentiye girdiler. İstifade etmeye çalıştılar. Mahallede muhabbetleri veya ekmekleri dolayısıyla iktidar yanında kalmayı tercih eden aydınlar ise bastırdıkları vicdanlarının sesi olarak gördükleri muhafazakar entelektüel muhalefete saygı duydular. Tabiri caizse fark edilmemek için onları hep merdiven altından takip ettiler. Sol politik muhalefet gibi liberal aydınlarda hep muhalif muhafazakar aydın ve siyasetçilerin, mahallelinin en azından bir kısmını ikna edebilmesini beklediler. Bu amaçla 2023 seçimlerinde CHP ve muhalif medya da bu aydın ve siyasetçilere hatırı sayılır platform destekleri verdiler. Ama taraflı ve tarafsız herkes muhafazakar aydın ve siyasetçilerin mahalleliyi ikna edemedikleri gerçeğini gördü. Bu gerçek sol muhalefette zamanla öfkeye de dönüşebildi, muhalif mahalleli politikacılara yöneldi.

Karar gazetesi, Gelecek ve belki de DEVA’ya karşı, mahallelinin görmeme, işitmeme veya ciddiye almama yok sayma sorununun özünde belki de benzer nedenler yatmaktadır. En belirgin neden Ak Parti’den kopuşları ile kendi kişisel hikayelerinin parti-çevrede bitmelerinin zamanlamasının denk gelmesidir. Bir diğer konu ise mahallelinin yabancısı ve ötekisi olan CHP veya Sol aydınlar ile birliktelikte görüntülerini izah edememe sorunudur.

KARAR, GELECEK VE DEVA’YA KARŞI MAHALLENİN GÖRMEME NEDENLERİ BELKİ DE BENZER

Bugün Karar gazetesi muhalefet seçmeninin amiral gemisi olmasına rağmen mahalleli seçmenin ekseri tarafından mesafe ile karşılanmaktadır. Belki de mahalleli için bu gazete, üstün niteliğine ve hatta Erdoğan karşıtlığı görüntüsü vermeme duyarlılığına karşın bir CHP destekçisi popüler bir muhalif gazete statüsünde algılanmaktadır. Perspektif ve Serbestiyet gibi yayın platformları ise okuyucu profili dar bir aydın elit kesimi olduğundan misyonlarına uygun iletişim sorunlarını çekmemektedirler.

Karar gazetesi, Gelecek ve belki de DEVA’ya karşı, mahallelinin görmeme, işitmeme veya ciddiye almama yok sayma sorununun özünde belki de benzer nedenler yatmaktadır. En belirgin neden Ak Parti’den kopuşları ile kendi kişisel hikayelerinin parti-çevrede bitmelerinin zamanlamasının denk gelmesidir. Bir diğer konu ise mahallelinin yabancısı ve ötekisi olan CHP veya Sol aydınlar ile birliktelikte görüntülerini izah edememe sorunudur.

Bu konuda en belirgin örnek olarak Eurovision 2024’ü verebilirim. Malum ilgili şarkı yarışması ironik bir yaklaşımla gey, lezbiyen veya heretik olimpiyatları propagandasını yansıtmayı devam etmekte. Geçenlerde CHP’li bir yetkili belki de düşünmeden basına “iktidara geldiğimizde ilk icraatlarımızdan biri Eurovision’a katılmak olacak” demişti. Mahalleli bir dostumun “işte sizler politik çıkarınız için bu CHP ile aynı safta durmaktasınız” ifadesi düşündürücüydü. Belki de YRP’nin başarabildiği mahalleye ilişkin ayrıştırma da buydu.

Muhafazakar aydın ve politikacılarının AKP ve CHP’den birinden ayrılmaları, diğeri ile gerektiğinde beraber davranmalarını makul yapısal gerekçelendirmelere dayandırmak zorundadırlar. Kopuşlarının şahsi değil de toplumsal veya maşeri vicdanı ilgilendiren sorunlardan kaynaklandığının iknaına ihtiyaç vardır. Bu iknaının ilk şartı 2015 veya 2019 sonrası kamuoyu ile paylaşılan eleştirel makul ve vicdanı bakışın, kopuşların öncesine ilişkin hikayelerine de yansıtılmasına bağlamaktan geçmektedir.

Bu arada başka bir açıdan yeni bir ekonominin teknolojik bir altyapı ile yüzleştirdiği veya mevcut sosyal-ekonomik krizlerin genç kuşakların ve orta sınıf üzerinde artık kimlik siyasetinin geçerliliğini kaldırdığını da görmek gerekmektedir. Post AKP dönemi için iştah açıcı kimlik ve güç siyasetine endeksli bir belirleyici seçmen ne kadar kalır, Bu da tartışmalıdır. Ak Parti sonrası kimlik siyasetine tıkalı kalan kitlenin radikalleşeceği belirgindir. Ancak yukarıdaki Eurovision duyarlılığını yansıtan makul ölçülerde milliyetçi ve dindar bir belirleyici güvenilir Sağ merkezin arayışının mahallede devam edeceği de gözükmektedir.

Sağ muhalif aydın ve siyasiler geçmişin yükünden kurtulabildikleri veya ayrışabildikleri ölçüde belki teori ve pratikte bu yeni merkezin inşasına katkıda bulunabileceklerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir