Ankara-Atina Zirvesi’ne “Hamas damgası”

Ankara-Atina Zirvesi’ne “Hamas damgası”

Miçotakis ile Erdoğan’ın arasındaki görüşmelerden sonra, Ankara’daki ortak basın toplantısında önce söz  alan Yunanistan Başbakanı, “pozitif gündem”den dem vurdu. Fakat, söz sırası Erdoğan’a geldiğinde, Türkiye-Yunanistan ilişkileri değil de; Hamas gündem oluverdi.

Türkiye ve Yunanistan’ın Aralık 2023’te Atina’daki buluşmalarıyla, ilişkilerde yeni bir sayfa açmış gibi gözüküyordu. İki ilişkilerinin iyileşmesi, ABD’nin de F-16 pazarlığında Ankara’ya ileri sürdüğü şartlardan biriydi. Baştan beri Türkiye’ye F-16 ve Yunanistan’a F-35 satışlarını aynı anda onaylama hedefindeki Joe Biden Yönetimi, gerçekten de iki ülkeyi bir araya getirmeyi başardı.

ABD’den sonra, Türkiye ile ilişkilerini, dolaylı olaraktan da olsa Ankara-Atina ilişkilerine endeksleyen bir diğer taraf da, Avrupa Birliği oldu. Avrupa Birliği’nin Devlet ve Hükümet Başkanları’nın 17-18 Nisan Zirvesi’nde, Türkiye ile herhangi bir konuda müzakerelerin ilerletilmesi, Kıbrıs Sorunu’nun çözümü ile ilgili atılacak adımlara bağlandı. Diğer bir deyişle; AB’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının “vize sorunu” veya ekonomik krizde daha da önemli hale gelen Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi konularda adım atması bile, Kıbrıs Meselesi’ne ve tabii buna bağlı olarak da, Yunanistan ile ilişkilere endekslendi.

Bu nedenle de, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başkanı Kiryakos Miçotakis’in, Ankara’daki buluşması sadece iki ülke ilişkilerinin gidişatından öte;  ABD ve Avrupa Birliği ile olan ilişkileri de ilgilendiriyordu.

Mart 2016’dan beri gerçekleştirilmeyen Yunanistan-Türkiye Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) Konsey’in toplantısı için 7 Aralık 2023’te Atina’da buluşan Erdoğan ve Miçotakis, o dönem “pozitif gündem” oluşturma konusunda anlaşmıştı. O zamandan bu yana, “pozitif gündemin” altı doldurulabildi dersek, pek de doğru olmaz.

Elde edilen en somut çıktılar, “krizsizlik” ve 30 Mart’tan itibaren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, 10 Yunan Adası’nda “kapıda vize” uygulanması oldu. Bir de, iki ülkenin tiyatro oyuncularının ortak sergilediği “Romeo ve Jülyet” piyesi var tabii.

13 Mayıs’ta Ankara gerçekleşen buluşmada asıl hedef de, “2024 yazını krizsiz geçirecek” bir görüntü vermekti. Yunanistan’da Miçotakis’in Ankara ziyaretine ilişkin yorumlar da, “amaç, sakin suları dalgalandırmamak” deniyordu.

Miçotakis’in başına gelmesinden korktuğu kriz, Türkiye ve Yunanistan arasındaki klasikleşmiş sorunlardan değil; “Hamas” gibi hiç alakasız bir konudan geldi.

Yakın zamanda, Yunanistan ile kriz çıkartabilecek bir de “Kariye meselesi” yaşandı: 2020’de camiye çevrilen Bizans döneminden kalma Ortodoks kilisesi Kariye, 3 Mayıs’ta ibadete açıldı. Türkiye’de fazla konu olmayan “Kariye’nin ibadete açılması” konusu, Yunanistan’da çok konuşuldu. Sağ muhafazakâr bir parti olan Nea Demokratia’nın lideri olan Miçotakis, pekâlâ Kariye konusunu büyütebilirdi. Özellikle de, eşcinsel evliliklere onay  veren yasal düzenlemeyi gerçekleştirdikten sonra Yunan Ortodoks Kilisesi arasına giren soğukluğu aşmak için popülist bir dönüş yapıp, Kariye üzerinden polemik yaratabilir; ziyareti iptal bile edebilirdi.

Benzer biçimde, “Mavi Vatan” konseptinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerine görüş topladığı müfredatta yer alması da, Yunanistan epey bir gündem olmuştu. Bu konu da, tarafların arasında çekişme konusu olabilirdi.

Ancak Miçotakis’ın amacı, saat 15.00’te vardığı Ankara’dan 20.00’de ayrılana kadar, Türkiye’de geçireceği beş saati diplomatik açıdan “kazasız belasız” atlatmaktı.

Miçotakis’in başına gelmesinden korktuğu kriz, Türkiye ve Yunanistan arasındaki klasikleşmiş sorunlardan değil; “Hamas” gibi hiç alakasız bir konudan geldi.

KRİZ MİÇOTAKİS’İN “ÇALIŞMADIĞI YERDEN” GELDİ

Miçotakis ile Erdoğan’ın arasındaki görüşmelerden sonra, Ankara’daki ortak basın toplantısında önce söz  alan Yunanistan Başbakanı, “pozitif gündem”den dem vurdu. Fakat, söz sırası Erdoğan’a geldiğinde, Türkiye-Yunanistan ilişkileri değil de; Hamas gündem oluverdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece ve sadece Hamas’tan bahsettiği açıklamasında; “Hamas’ı terör örgütü olarak değil halkının haklarını savunan bir direniş örgütü” olarak tanımladıklarını uzun uzadıya vurguladı.

Ve ertesinde de, “Türkiye’de 1000’e yakın Hamas mensubunun tedavi gördüğünü” sözlerine ekledi.

Türkiye, İsrail saldırılarının ardından Gazze’den bazı hasta ve yaralıları, refakatçileriyle Türkiye’ye naklettirdiği ve tedavilerine başlandığı biliniyordu. Ama uluslararası hukuk ve siyaset açısından da karmakarışık bir durum yaratacak biçimde, “Hamas militanlarının Türkiye’de tedavi gördüğüne dair” bilgi yoktu.

Sonuçta, tam da ekonomik kriz dolayısıyla kamuda tasarruf tedbirlerinin açıklandığı günde; başta hedeflendiği gibi, Türkiye ile Yunanistan’ın 6 milyar dolara yaklaşan ticaret hacminin, her iki ülke liderinin koyduğu ortak hedef çerçevesinde 10 milyar dolara çıkarılmasına yönelik atılabilecek adımlar yerine nedense, “Hamas”a odaklanılmış oldu.

Daha haftabaşı Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararnamesi şöyle diyordu:

“Dışişleri Bakanlığının koordinasyonu ve Sağlık Bakanlığı’nın onayı ile Türkiye’ye gelen yılda en fazla yedi bin yabancı hastanın; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b), (c), (d) ve (f) bentleri kapsamındaki sağlık hizmeti, ilaç, tıbbî cihaz, ortez-protez ve malzemelerin Sağlık Uygulama Tebliği kapsamında karşılanması mümkün olan tedavi giderleri ücretsiz olacak.”

Sonuçta, tam da ekonomik kriz dolayısıyla kamuda tasarruf tedbirlerinin açıklandığı günde; başta hedeflendiği gibi, Türkiye ile Yunanistan’ın 6 milyar dolara yaklaşan ticaret hacminin, her iki ülke liderinin koyduğu ortak hedef çerçevesinde 10 milyar dolara çıkarılmasına yönelik atılabilecek adımlar yerine nedense, “Hamas”a odaklanılmış oldu. Benzer biçimde, her iki ülkeden önde gelen iş adamlarının, yeni kurulacak Ortak İş Konseyi çatısı altında bir araya gelmesi hedefi de gündem olamadan “Hamaszede” oluverdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis’e değil; ABD ve AB’ye mi mesaj vermeye çalışıyordu.

Bilemiyoruz…

Dışişleri tarafında da bir kriz algısı olmuş olmalı ki, görüşme sonrası Reuters’a konuşan ismini vermek istemeyen bir Türk yetkili, Erdoğan’ın “kendisini yanlış ifade ettiğini” ve “1000 Hamas üyesinin değil, 1000 Gazzeli’nin Türkiye’de tedavi edildiğini kastettiğini” söyledi.

Ama İletişim Başkanlığı da Erdoğan’ın sözlerini aynen şöyle yayınladı: “Ülkemde şu an bini aşkın Hamas’ın mensupları hastanelerimizde hepsi tedavi altında…”.

Demek ki, ortada bir yanlışlık yok..

Ortaya çıkansa aslında şu: Türkiye’nin “Suriye Savaşı maceracılığı”, “Müslüman Kardeşlere gözü kara destek” dönemlerinde kendisini Ortadoğu’da ve dünyada yalnızlaştıran dış politikasına aynen devam ediliyor. Bazı görüntüsel “dönüşlere” rağmen, içerikte “rasyonaliteden uzaklığı” aynen devam.

Sezin Öney

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir