Servet krizi

Servet krizi

Ev fiyatlarının artışı, kiralara yansıyor ve ev sahiplerinin gelirleri daha da yükseliyor.  Otomobil fiyatları ulaşımı pahalı hale sokuyor vs. Sonuçta servet eşitsizliği daha da büyük gelir eşitsizliğinin kapısını aralıyor. Türkiye pek çok ağır kriz gördü ancak bu krizlerin hiçbirinde servet dağılımı bu denli manipüle edilip, bozulmamıştı.

Türkiye’de Gelir Dengesi hep bozuktu. 

“Türkiye Ekonomisinde kriz hissedilmiyor çünkü ülke gelir dağılımı bozuk olduğu için tüketimi daralmayan kesimler mevcut” demek aslında bir yönüyle doğru olsa da; hem krizin asıl sonucunu ve bir anlamda sebebini gizliyor.

Ülkemizde gelir eşitsizliğinin her zaman problemli olduğunu bu alanda tüy siklet Kostarikave Şili’yi saymazsak Meksika ve ABD ile beraber ilk üçü paylaştığımızı biliyoruz.

Gelir eşitsizliğinin enflasyonla biraz daha kötüleşmesi beklenen bir sonuç. 2014’de 45 olan payın 49’a çıkması gelir eşitsizliğinin krizin yansımalarını ortadan kaldırdığının çıkarsanmasına yeter mi?

Türkiye’de bozuk gelir dağılımının yüksek nüfusla beraber krizleri gölgelemesi ve tüketim taleplerinin hep daha yukarıda kalmasına yardım ettiğine kuşku yok. Makro İktisadi bir kavram olan “Piyasa Talebi”nin oluşmasına geliri ortalamanın üzerinde olan bu kesimin ve dünyanın tüm ülkelerine kapıların açık tutulmasının katkı verdiğine kuşku yok.

Fiyatlar krizle yükselebilir ama yeterli talep yoksa sizin fiyatınız satış miktarını tek başına belirlemez. Fiyatları yukarıda tutan “Piyasa Talebi”ne nüfus ve gelir artışı katkı verir. Türkiye zaten kalabalık bir ülke iken bir de 7 düvele açık kapı politikası belirleyerek fiyat artışlarının Pandora Kutusunu açtı.

Peki fiyatların arz talep grafiğinde yüksek olmasına karşın talebin kısılmaması krizin olmadığını mı ya da krizin bir “gelir kaybı krizi” olduğunu mu gösterir?  2015 başlangıçlı 2021 Patlamalı Türkiye Ekonomik Krizini Gelir Eşitsizliğindeki 4 puanlık artışla mı tanımlayacağız?

Bu dibe batan Titanik’in direğine odaklanmak olur.

Türkiye’de servet krizinin boyutunu algılamak için TÜİK’in Konut Fiyat Endeksi Grafiğine bakmak kafidir. 2020 başlarında tek konutu olan biriyle konutu olmayan birisi arasındaki servet farkı sadece 4 yılda tam 1100 birim artmış bu grafiğe göre: 100-0’dan 1200-0’a. Birden çok konutu olanların konut sayısı ile 1100’ü çarptığınızda bu fark daha da büyüyecektir. Bunun üzerine bir de finansman maliyetini eklediğinizde, servet krizinin boyutu daha da derinleşecektir. 

 SERVET KRİZİNİN BOYUTU TÜİK’İN KONUT FİYAT ENDEKSİ GRAFİĞİNDE

Türkiye Ekonomisinde 2021’de patlayan 2015-2024 dönemi krizi kesinlikle bir “Servet Eşitsizliği” krizidir.  Türkiye ekonomisi yapısal olarak gelir dağılımı sorunlu bir ülkeydi onu servet yönünden de sorunlu bir ülke haline getiren ise N. Nebati ile peak yapan servet krizi tercihi oldu.

Türkiye’de servet krizinin boyutunu algılamak için TÜİK’in Konut Fiyat Endeksi Grafiğine bakmak kafidir.

2020 başlarında tek konutu olan biriyle konutu olmayan birisi arasındaki servet farkı sadece 4 yılda tam 1100 birim artmış bu grafiğe göre : 100-0 dan 1200-0’a.

Birden çok konutu olanların konut sayısı ile 1100’ü çarptığınızda bu fark daha da büyüyecektir. Bunun üzerine bir de finansman maliyetini eklediğinizde, servet krizinin boyutu daha da derinleşecektir. 

Fiyat 11 kat faiz 3 kat arttıysa konuta ulaşım maliyeti de 33 kat artmış demektir.

Tabi sadece konut değil tüm taşınmaz kalemleri için bu hesap geçerli. İşyeri, arsa, tarla vs.Diğer yandan araba fiyatları ve araba almak için katlanılması gereken faiz maliyeti de benzer bir tabloyu karşımıza çıkarıyor.

Ev fiyatlarının artışı, kiralara yansıyor ve ev sahiplerinin gelirleri daha da yükseliyor. Otomobil fiyatları ulaşımı pahalı hale sokuyor vs.

Sonuçta servet eşitsizliği daha da büyük gelir eşitsizliğinin kapısını aralıyor.

Türkiye pek çok ağır kriz gördü ancak bu krizlerin hiçbirinde servet dağılımı bu denlimanipüle edilip, bozulmamıştı.

“Faiz sebep enflasyon sonuç” takıntısı ile Türk Parası fiilen alım gücünden arındırılırken, parayı ikame eden değer taşınmazlar, arabalar oldu. Finansman imkanı ortadan kalkarken servete ulaşmanın tek yolu servete sahip olmak haline geldi.

Aşağıdaki tabloda 2020 yılında asgari ücretli bir çalışanın 100.000 TL’lik bir evle olan ekonomik ilişkisi aynı çalışanın 2024’te TÜİK’e göre fiyatı 1.200.000 TL’ye çıkan aynı evle olan ilişkisi yer alıyor.

Faizler düşse bile asgari ücretlinin ödeyeceği taksit tutarı gelirinin dörtte birinden yarısına çıkmış durumda. Mevcut durumun sefaletini ise anlatmaya bile gerek görmüyorum. (Konut kredisi sisteminin mevcutta işlemez hale gelmesini dikkate almadan %75 kullanım oranı ile hesaplamaları yaptım)

Bugün bir barınma krizi olarak da tanımlansa asıl olarak bir servet oligarşisi riski ile karşı karşıya gelmiş durumdayız.

Şehir rantlarının vahşice siyasi amaçlara kurban edilmesi berbat bir ekonomi yönetimiyle çaprazlandı ve sonuç devasa bir servet krizi oldu.

Üzerinde konuşmamız gereken asıl konu budur.

Ve konuşmaya yeni başlamadık.

Çağatay Arslan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir