Özgür Özel partisinin grup toplantısında konuştu

Özgür Özel partisinin grup toplantısında konuştu

Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, gündeme yönelik açıklamalarda bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe arasında dün gerçekleşen görüşmeye ilişkin konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Doğru dilin kullanıldığı ama maalesef aynı dilin konuşulmadığı bir görüşmeydi” dedi.

Şimşek-Karatepe görüşmesine değinen Özgür Özel, “Görüşme öncesi ve sırasındaki tutum için öncelikle sayın Şimşek’e teşekkür ederiz. Uzun sürdü. Fevkalade karşılıklı nezaket içinde geçen, doğru dilin kullanıldığı ama maalesef aynı dilin konuşulmadığı bir görüşmeydi” ifadelerini kullandı.

Özel’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Özgür Özel, “31 Mart seçimlerinde her zaman bir partiyle ittifak yapmadık dedik ama bu seçimin en büyük ittifakının içindeyiz. O ittifakın da adı Türkiye İttifakı’dır dedik ve Türkiye İttifakı’na herkesi davet ettik, davet etmeye de devam edeceğiz. Türkiye İttifakı, sosyal demokratlardan, muhafazakar demokratlardan, milliyetçi demokratlardan, kürt demokratlardan, aidiyeti ne olursa olsun bütün demokratlardan oluşuyor.

Bugün Türkiye İttifakı biraz daha gelişiyor. Eski kalkınma Bakanı Müslüm Doğan baba ocağına dönüyor. Milli takım gol atınca sevinen herkes, Filenin Sultanları kazanınca onlarla birlikte İstiklal Marşı’nı dinlerken duygulanan herkes Türkiye İttifakı’ndandır dedik. Geçtiğimiz Portekiz maçında Müslüm Doğan ile birlikte üzüldük ama yarın inşallah hep birlikte Çekya maçını kazanıp bütün Türkiye İttifakı, hep birlikte o coşkuya ortak olacağız.” dedi.

Özgür Özel: “DEDAŞ, halkın yaşam ve sağlık hakkını tehdit ediyor”

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır Çınar ve Mardin’in Mazıdağı ilçeleri arasında yaklaşık 15 bin hektar büyüklüğünde bir alan yandı ve maalesef 15 vatandaşımızı büyük bir acıyla kaybettik. Gerçekten her birimizin yüreği yandı. Bir kez daha buradan hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diliyorum. İçişleri Bakanlığının ilk gün yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığı, meselenin bir anız yangınından kaynaklanmadığı ortaya çıktı.

15 maddelik bir raporda, yangının çıkması için, ark olması için, etraftaki otların tutuşması için ne gerekiyorsa yapıldığı, küçücük betonlar dökülerek bile alınabilecek ufacık tedbirlerin alınmadığını ve bu yangına DEDAŞ’ın davetiye çıkardığını ifade ediyor raporlar.

DEDAŞ, herhalde bu bölgenin en çok şikayet ettiği kurumdur. En çok yakınılan yapıdır. Sayaç okunmadan kesilen yüksek faturalardan tutun, çiftçilere ait trafoların haczine, elektrik altyapısının yenilenmemesine kadar sayısız şikayet var. En çok şikayet Şanlıurfa’da var. Şanlıurfa’yı bu kavurucu sıcakta elektriksiz, dolayısıyla susuz bırakıyor. Halkın yaşam ve sağlık hakkını tehdit ediyor.

DEDAŞ’ın dağıtım hizmeti verdiği pek çok yerde voltaj düşük, dalgalanmalar yüzünden sürekli arızalanmalar yaşanıyor. Bu konudaki tazminat başvuruları kabul edilmiyor. Yapılan başvurular incelenmiyor, cevaplanmıyor. Elektrik altyapısının geçmişte kalması ve DEDAŞ tarafından yenilenmemesi nedeniyle sürekli kesilmeler yaşanıyor.

Orman yangınına bakıyorsunuz, 15 can gitmiş, DEDAŞ’ın ihmalinden kaynaklanıyor. Diyaliz hastası zehirlenecek, DEDAŞ’ın ihmalinden kaynaklanıyor. Evde kendi kendine sağlanacak bir jeneratörü olamaz yoksul bir hastanın, elektrik gidiyor solunum duruyor. Bu sıcak havada sağlık tehdit altında ve bu konuda tüm itirazlara rağmen bir iyileştirme yapılmıyor.

Bütün Türkiye ile birlikte AK Parti ve MHP grup başkanlarının, başkanvekillerinin gözlerinin içine bakacağız. Orman yangınlarını, sebeplerini, mücadele yöntemlerini, çözüm önerilerini araştıralım mı? Yoksa bırakalım yansınlar, ölsünler mi? Gözünüzün içine bakacağız.

“Dönüp baktığınızda tasarruf yok, bütün hızıyla israfa devam var”

22 yıllık yanlış ekonomi politikası sonucu ortaya bir enkaz çıktı. Geçtiğimiz ay sözde büyük ümitlerle tasarruf paketi açıkladılar. Açıkladıkları tasarrufun tümünü yapsalar 100 milyar TL yani bu yılın bütçesinin yüzde 0.9’u. Bir yandan emekçinin, memurun servisini kaldıralım, öğretmeni atamayalım tasarruf ederiz, emekliye zam vermeyelim, asgari ücrete iyileştirme yapmayalım tasarrufa ihtiyaç var.

Daha 1 ay geçti. Temsil ve tanıtma giderlerine baktık ve 1 ay öncesine göre 7 kat artmış. 350 milyon TL artmış. Haberleşme gideri 1 ayda 150 milyon TL artmış. İkisinin toplamı, yarım milyar. Yani 100 milyar tasarruf edecek olanlar, şimdiden 1 ay içinde iki kalemde yarım milyondan fazla israfa gitmişler. Taşıt kiralama giderleri 1 yıl öncesine göre yüzde 80 artmış. Kamu binaları kiralama giderleri 1 yıl öncesine göre yüzde 160 artmış. Dönüp baktığınızda tasarruf yok, bütün hızıyla israfa devam var.

Geçen yıl MB, 800 milyar TL zarar etti. Yapılacak tasarrufun tam sekiz katı. KKM’ye 1.2 trilyon verdiler, tasarrufun 12 katı. Kamu özel işletmelerine 3 yılda 675 milyar ödeyecekler, tasarrufun altı katı. Bütçeden bu yıl sadece faize 1.3 trilyon ödenecek öngörülen tasarrufun 13 katı. Yani tarihin en büyük kaynak transferini düşünün, KKM, o büyük ve muhteşem tasarruf paketinin 12 katı ve hiçbiri gerçekleşmiyor, gerçekleşen yine israf, yine masraf, yoksullaşan yine vatandaş, zenginleşen yine yandaş.

“Depremde evini kaybeden 100 kişiden 94’ünü çadırda, konteynerde görüyorsunuz”

6 Şubat depreminin üzerinden tam 16 ay geçti. Geçtiğimiz cumartesi günü Malatya’daydım. Malatya merkez, merkezin çokca köyü dışında, eski beldelerde, köylerde ziyaret yaptım. Konteyner kente gittik orayı gördük. 16 ayın sonunda Malatya’da bir arpa boyu yol alınmadığını, hayatın konteynerlerde, çadırlarda, ya da göç edilen şehir dışındaki yakınların yanında sürdüğünü ama Malatya’da kimsenin yüzünün gülmediğini söylemeliyim. “1 yılda konutlar elinizde” diye oy alanlar, bu sözün yüzde 12’sini tuttular. Çok önemli bir kısmı köy evleridir.

Malatya’daki ortalama yüzde 6.7. Yani Malatya’ya gidiyorsunuz, depremde evini kaybeden 100 kişiden 94’ünü çadırda, konteynerde görüyorsunuz.

Ayrıca, deprem bölgesinde büyük bir barınma krizinin yanında Mart ayında bundan sonra her ay 15-20 bin konut teslim edeceğiz diyenlerin. 3 ayda bütün şehirlerde 2 bin 500 konut teslim ettiklerini dikkatinize sunarım. Sebep şu; bütün ilgili odalar, mühendisler, mimarlar, “Bir yılda bu yöntemle bu konutlar olmaz” demişti. İşin kötüsü bu ay kira yardımı da bitiyor ve alınan duyum, aldığımız izlenim odur ki, kira yardımını uzatmayı düşünmüyorlar. Yani insanlar bu haldeyken bir de kira yardımından mahrum bırakılacaklar. Bu konuda hem sağduyulu, meseleyi bir siyasi çekişme haline getirmeden, konunun muhataplarından hızla çözüm bekliyoruz.

Bütün deprem bölgesinde, iki önemli itiraz var. En önemlisi belirsizlik yani diyorlar ki, “Az hasarlı evin var, yap geç” Nasıl geçecek? Elde yok, avuçta yok. Evi yapıyor geçecek, “Geçme” Ne oldu? “Orası rezerv alanı içinde kaldı, hepsini yıkacağız” Elinde para yok, borç var, ödenmesi gereken kredi borcu var ama evde gidiyor, “Başka yerden konut yapacağız” diyorlar. Bu belirsizlik, devletin vatandaşına yaşatacağı iş değil. Kiracılar, hak sahibi sayılmadıkları için yeni konutlardan yararlanamıyorlar.

“Nerede görülmüş, stopajı ev sahibinin verdiği?”

Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre Türkiye, konut kirasında geçen yıl yüzde 125 ile Avrupa birincisi oldu. Bakın, pandemi her yerde oldu, küresel kriz her yerde oldu, enflasyon tırmanışı her yerde oldu. Herkes bir tedbir aldı, bir tek bizimkiler almadı. Faizleri düşürdüler, enflasyon fırladı. Gayrimenkule yönelince, kira fiyatlarında artış oldu. Beğenmediğin Macaristan’da yüzde 12, gerisi çok daha düşük. Bu ülke nasıl yönetiliyor gördünüz mü?

Bu ülkeler içinde, fiyat artışı yüzde 125’i geçemez diye. Kira artışına tavan koyan tek ülke biziz. Sadece, doğru ekonomi politikaları ile yüzde 3’te tutmuş AB ülkeleri. Burada liderler, itibardan tasarruf etmiyor. Şimdi de beyefendiler ev kirasına yüzde 20 stopaj getiriyor. “Stopajı ev sahiplerinden alacağım” diyorlar. Her ev sahibi olan zengin değil artık. İşsiz, yoksul dünya kadar insan var. Nerede görülmüş, stopajı ev sahibinin verdiği?

Asgari ücret ve emekli maaşı

Herkes bilsin ki, kim nereye özensiz bir şekilde vergi getiriyorsa aslında yine garibanın sırtına yükü yüklüyor. Bugün, kira 20 bin lira, asgari ücret 17 bin lira, en düşük emekli maaşı 10 bin TL.

Memleketi 22 yıldır yönetmişler, 22 yılın sonunda batırmaktan beter etmişler. Halen daha yalan yanlış işlerde ısrar ediyorlar ve ana muhalefet partisi, “Yanlış” deyince, “Dur” deyince, koca koca gazeteler, “CHP, AK Parti’nin elinden mi tutuyor, ortak program mı çalışacaklar” diye yazıyorlar.

Çalıştığımız bir tek ortak programımız var. Cumhuriyet’in ikinci yüz yılının ilk seçimlerinde, CHP iktidara gelince bu enkazı nasıl kaldıracağız, onun programını çalışıyoruz. Dün, Sayın Yalçın Karatepe, gölge ekonomi bakanımız, gelecekteki ekonomi yönetimindeki bakanlarımızdan birisi, Sayın Mehmet Şimşek ile görüştüler. Görüşmenin randevu aşamasındaki, öncesinde ve sırasındaki nezaket ve devlet adamlığına yakışır tutum için öncelikle Sayın Şimşek’e teşekkür ederiz. Normali budur, normalleşme dediğimiz budur.

Sanıyorlar ki, bir masada oturunca o masada koalisyon görülmesi olur, onun dışında karşı tarafa el bombası atmalıyız. Siyaset böyle değil. Düne kadar siz değil miydiniz, “Bu CHP hep eleştiriyor, çözüm önerisi sunmuyor” diyen? Dünkü görüşme uzun sürdü, fevkalade karşılıklı nezaket içerisinde geçen ama maalesef aynı dilin konuşulamadığı bir görüşmeydi. “Emekliler 10 bin TL ile geçinemez” dedik. AK Parti geldiğinde en düşük emekli maaşı 1 buçuk asgari ücretti. Geldiklerinde en düşük emekli maaşı bayramda iki koç alıyordu, şimdi verdikleri emekli maaşıyla iki emekli bir kurban kesemiyorlar. Her ay 5 buçuk çeyrek altın zarardalar. Sebebi, AK Parti’nin “Enflasyona ezdirmeyiz” dediği emekliye maaş politikası.
Asgari ücret, 17 bin 2 TL. Verildiğinden beri resmi hesaplara göre yüzde 25 eridi. Asgari ücretli pinpon topunu ne yapsın? Enflasyonu ona bakıp hesaplıyor. Asgari ücret, açlık sınırının 2 bin TL altında.

Emekli maaşını asgari ücret yapmadan, asgari ücrete de hem enflasyon oranında zam yapıp, hem de refah artışı yapmaksızın bu insanları açlığa, sefalete sürüklemenize izin vermeyeceğiz.

19 TL maliyeti olan çaya, 17 bin lira taban fiyat verdiler. 11 TL maliyeti olan buğdaya 9.25 taban fiyat verdiler. Görünen o ki kuru üzüme de, fındığa da maliyet altı fiyat verecekler. Bu şartlar altında tarım meselesinde mutlaka ve mutlaka taban fiyatlar güncellenmeli, diğerleri Ziraat Odalarının, sendikaların sesi dinlenerek belirlenmeli.

Herkesin kendisini döndürmek için başvurduğu şey kredi kartı maalesef. En çok da esnaflar. Esnaf borcunu kapatmak için kredi kartından çekiyor ve faizler dağ gibi büyüyor. Kredi kartlarının yüksek faiz oranları acilen düşürülmeli. Faizden alınan vergi sıfırlanmalı ve kredi kartları, çiftçi ilaç aldıysa, esnaf ticari işte kullandıysa, bir kereye mahsus faizleri affedilip, bölünmeli.

Vergide adalet

Özgür Özel, “Vergide adalet, çok kazananın çok, az kazananın az, kazanmayanın ise vergi vermediği sistemdir. Fabrikatör ile fabrikanın bekçisi aynı vergiyi ödüyor. Oysa, dolaylı vergi, yüzde 68, olması gereken bizde 10-15. Dolaylı vergi düşmezse, iğneden ipliğe her an vergi vermek demek.

CHP iktidarında vergide adalet gelecek. Mehmet Şimşek istediği kadar dirensin. Bu yaptıkları hakkaniyetli, vicdanlı, haktan yana vergi sistemini halkın iktidarında kuracağız. Şunu da unutmayalım, bu kadar vergi ile milletin sırtına binecekler. Yurt dışına çıkış harcını 150 TL’den 3 bin TL yapacaklarmış. Oysa ki Sayın Erdoğan geldiğinde 70 TL’ydi, çok deyip 15 TL’ye indirmiş.

Plan Bütçe geçen sene, yandaş müteahhitlerin 660 milyar TL kesinleşmiş vergisini affetti. Orada 226 milyon için, emeklinin, emekçinin, esnafın gırtlağına çökenler, 660 milyarı yandaş müteahhitlere affettiler.” dedi.

Adalar’da yaşanan katılımcı belediyecilik için fırsat olabilir mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir