Yazarımız Yalın Alpay 2023 yılında Türkiye'de yılın sözcükleri olarak "Hınç", "Parasosyal" ve "Periferi"yi önerdi. İşte nedenleri…Dünyada bir süredir yıl başlarında, geride bırakılan yılı en çok temsil ettiği düşünülen bir sözcüğü belirlemek ve bu sözcükle o yılı tanımlamaya girişmek gibi bir tutum var. Bu tutumda dünyayı kavrama çabası kadar, sansasyonel ve popüler kültüre uygun bir içerik üretmek arzusu da bulunuyor. İlginç olansa, geçici bir sansasyonel, popüler kültür terimi arayışlarının sonunda türetilen sözcüklerin, bir kez türetilmelerinin ardından, bu sözcüklerin gerçekten günlük yaşamda önemli fakat tanımsız kalmış (henüz tanımlanmamış) bir alanı görünür kılmasıyla birlikte, dünyanın alımlanmasını değiştirme gücünün de ortaya çıkması. Bu sözcükler çok geçmeden, keşfedilme niyetleri ne olursa olsunlar, dünyanın daha ayrıntılı ve yeni bir deşifrasyonunun temel tutamakları haline geliyorlar.Bana da Gazete Oksijen’in 2023 yılında, Türkiye’de yılın sözcüğü olduğunu düşündüğüm üç adayın neler olduğu sorulunca, bu konu üzerine biraz düşündüm ve Türkiye’de 2023 yılının sözcüklerinin bana göre “Hınç”, “Parasosyal” ve “Periferi” kavramları olduğuna kanaat getirdim.Türkiye’de 2023’ün sözcüğü adaylarım arasında ilk sırada “hınç” yer alıyor. İntikamı, doğrudan bize zarar vermiş kişiye, nesneye ya da olguya yönelmiş bir ödeşme, hak arama eylemi olarak düşünebiliriz. Fakat zarar veren toplum, ahlak, devlet, demokrasi, şans, ekonomi gibi muğlak bir kimlik olarak karşımıza çıkıyorsa, yani bir kişiden değil, kimlerden oluştuğu belirsiz bir kavramdan, düşsel bir makineden müteşekkilse, intikamın doğrudan kimden alınacağı erişilemez/varolmayan bir bilgi haline geliyor ve intikam boşa düşüyor. İntikamı boşa düşüren bir başka ihtimal de, intikam alınması gereken kişinin, intikam alınamayacak kadar güçlü, muktedir ve iktidarlı olması yüzünden kişinin o gerçek hedeften intikam alamayacak olması diyebiliriz. Bu iki şıktan birisi gerçekleştiğinde, kişi, kendisine verilen zarardan ötürü büyük bir duygusal olumsuzluk biriktiriyor fakat intikam almak için bu zarardan sorumlu kişiyi ya bulamıyor ya da ondan intikam almaya gücü yetmiyor. Böylesi durumlarda kişinin içinde biriken olumsuz duygular hoşgörüyle ya da affetmekle sona erdirilemediğinde, alınamayan intikam, ödetilemeyen bedel yön değiştirerek bu meselenin sorumlusu olmayan kişilere, nesnelere ya da olgulara yöneltiliyor. Sorunun sorumlusuna değil de, başkalarına yöneltilmiş bu duygu “hınç” duygusu.
Türkiye, pek sancılı bir yıl olan 2023’te kendi sorunlarının sorumlularına erişemediği için, herkesin herkesi kendi sorunlarının baş sorumlusu olarak tasavvur ettiği ve sorumlular bulunmadığı için sona erdirilemeyen hıncı deşarj etmek için dişini geçirebileceğini düşündüğü ilk kişiye maddi ve manevi saldırı düzenlediği bir ülkeydi.Kişi kendine zarar vereni bürokratik, kurumsal, kavramsal örtüler içerisinde tespit edemediğinden – çünkü bu bir sistem sorunu oluyor – ya da tespit ettiği kişiye – patronu, ebeveynleri, şeyhi, lideri, hocası, yöneticisi vb. – gücü yetmediğinden hıncını dişini geçirebileceği kolay hedeflere yöneltiyor. Bu bedeli, o bedelde ya hiçbir ya da mikro ölçekte sorumluluğu olan bir eşitine ya da kendisinden düşükteki bir kişiye – eşi, çocukları, sevgilisi, annesi, sokakta ilk kez gördüğü birisi, garson, kurye vb. - yönlendirerek, tüm hıncını ona boşaltıyor. Bu hınç boşaltımında sözlü ve fiziksel şiddet bir patlamayla kendisini gösteriyor. Türkiye, pek sancılı bir yıl olan 2023’te kendi sorunlarının sorumlularına erişemediği için, herkesin herkesi kendi sorunlarının baş sorumlusu olarak tasavvur ettiği ve sorumlular bulunmadığı için sona erdirilemeyen hıncı deşarj etmek için dişini geçirebileceğini düşündüğü ilk kişiye maddi ve manevi saldırı düzenlediği bir ülkeydi.İkinci sırada bence “parasosyal” sözcüğü var. Parasosyal Türkiye’de henüz yaygın şekilde dolaşıma girmiş bir sözcük değil. Fakat bu sözcük, dünyanın ve Türkiye’nin yaşadığı yeni ve yaygın bir duruma işaret ediyor. Oxford Sözlüğü’nün 2023’te yılın sözcüğü adaylardan biri olan parasosyal için verdiği tanım şu şekilde: “Bir izleyicinin, hayranın veya takipçinin tanınmış veya önde gelen bir figür (tipik olarak bir medya ünlüsü) için hissettiği tek taraflı, karşılıksız yakınlık duygusuyla karakterize edilen, takipçinin veya hayranın ünlüyü bir arkadaş olarak tanıdığını (yanlış bir şekilde) hissetmeye başladığı bir ilişki.”
Günümüzde parasosyal ilişki türü, uç bir ilişki versiyonu olmaktan, yaşamımızın merkezindeki bir ilişki versiyonuna evrilmiş durumda. Ekran üzerinden, tek taraflı fakat ilişkiyi kuran tarafından tam olarak eşitler arası olmasa da, eşitler arası bir ilişkiye yakın görülmekte.Bu durum, geçmişte bir avuç ünlüye karşı kitlelerin duyduğu bir idealleştirme iken ve bu idealleştirmede ünlüler başka bir gezegenden, hayran olan kitle başka bir gezegendenmiş gibi algılanırken (bu kişilere yıldız denmesinin nedenlerinden biri de oydu), günümüzde ünlülük internet ve sosyal medya sayesinde butikleştiği için, ekran üzerinden tek taraflı kurulan ilişkilerde artık aynı gezegenden kişilermişiz algısı daha baskın. Bu da geçmişte duyulan hayranlıkların, hayran ile hayran olunan arasına kesin ve kalın çizgiler barındırırken, günümüzdeki durumda taraflar arasında çok büyük bir hiyerarşik ve ekonomik fark yok. Yani hayran ve hayran olunan arasında farklı gezegenlerden olma durumu son bulmuş durumda. Daha “demokratik” (!) bir ilişki söz konusu. Fakat bu ilişkide taraflardan birisinin bu ilişkiden doğrudan haberi yok. Günümüzde parasosyal ilişki türü, uç bir ilişki versiyonu olmaktan, yaşamımızın merkezindeki bir ilişki versiyonuna evrilmiş durumda. Ekran üzerinden, tek taraflı fakat ilişkiyi kuran tarafından tam olarak eşitler arası olmasa da, eşitler arası bir ilişkiye yakın görülmekte. Bir ilişkinin tek taraflı olmasına rağmen, yaygın bir ilişki türü olması, alıştığımız ilişki ağının dışına çıktığımızı gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda parasosyal ilişki türünün artarak devam edeceğini bekleyebiliriz. Önemli toplumsal değişimlere yol açacaktır.Üçüncü sırada bence “periferi” sözcüğü var. Türkiye hızla dünyanın merkezinden uzaklaşıyor ve siyasi, ekonomik, kültürel, itibari anlamlarda yaşadığı krizlerle periferileşiyor. 2023 Türkiye’nin periferileşmesinde pekiştirici bir yıldı ve bu hem Türkler tarafından hem de Türkiye’ye dışarıdan bakan yabancılar için bu algıyı güçlendiren, belki de algının kalıcılaştığı bir yıl oldu.
Yorum Yazın