CHP ve Yeniden Refah yerel seçimi genel seçim başarısına taşımak için çok gayret sarf edecek. Ancak AKP, MHP, DEM, İyi Parti, TİP, Zafer Partisi, Gelecek, DEVA ve Saadet sonuçtan hiç memnun değil. Her bir parti, ayrıca iktidarın taşıyıcısı durumundaki Cumhur İttifakı kaybettiklerini tekrar kazanmak için hamle yapmak zorunda. Siyaset üzerindeki seçim vesayeti ortadan kalktı. Peki, şimdi ne olacak? Partiler, liderler ve halk seçimsiz devam edecek mi? Bu soruya hakkaniyetli bir şekilde yanıt verebilmek için genel bir çerçeve çizelim öncelikle. 2 yıldır aralıksız bir şekilde seçim konuşuyoruz. Önce genel seçimler, ardından da yerel seçimler. Yapılan tartışmaların önemli bir kısmı doğru aday üzerine. Özellikle muhalefet bu konuda çok hassas ve dertli. Genel seçimlerde muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olarak ilan edilmesiyle ortaya çıkan başarısız sonuç arasında bağlantı kurmayan kimse kalmadı gibi. Özellikle yerel seçimlerdeki CHP başarısı, vakti zamanında İmamoğlu veya Yavaş’tan biri aday gösterilseydi seçimin kazanılabileceği yargısını güçlendiriyor. Bu arada adaylar ve aday adayları arasındaki bölünme nedeniyle epey sayıda küskün siyasetçi oluştu son 2 yıl içerisinde. Herkesin bir hesabı var. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünenlerden, doğru aday belirleme biçiminin parti içi iktidar stratejisinin parçası olduğunu iddia edenlere kadar geniş bir spektrum içinde aday meselesini konuşabiliriz.
Son iki yılda iktidarın söylemi önemli ölçüde muhalefetin terörle işbirliği yaptığı tezi üzerine kuruldu. Bu argüman seti genel seçimde başarılı olurken, yerel seçimde karşılık bulmadı.
“TERÖRLE İŞBİRLİĞİ” TEZİ YEREL SEÇİMDE KARŞILIK BULMADI
Tabii seçimler sadece adaydan ibaret değil. Söylem ve propaganda kavramları üzerinden de tartışmayı derinleştirmek mümkün. Şöyle ki, son iki yılda iktidarın söylemi önemli ölçüde muhalefetin terörle işbirliği yaptığı tezi üzerine kuruldu. Bu argüman seti genel seçimde başarılı olurken, yerel seçimde karşılık bulmadı. Muhalefet ise hemen tümüyle ekonomik kriz ve krizin toplumsal sonuçlarına odaklandı.AKP iktidarının ekonomiyi batırdığı ve geniş halk kitlelerini fakirliğe sürüklediği işlenen temel tezlere karşılık geldi. Ekonomi politik odaklı muhalefet propagandasının Erdoğan’ı yenmeye yetmediğini hep beraber gördük. Ama Erdoğan’ın belediye başkanları o kampanyanın altında ezildi. Türkiye kırmızıya boyandı. Gelecek 4 yılda siyasetin doğrultusu ne olacak sorusunun yanıtlarından biri bu söylem-propaganda meselesinde gizli. İktidar bir süredir yaptığı üzere güvenlik ve terörü, muhalefet ise ekonomiyi konuşmaya devam mı edecek? Yoksa aktörler değişirken söylem de mi değişecek?Seçimsiz geçecek 4 yıl bir tür barış çağı olarak değerlendirilebilirse ülkenin yakıcı sorunlarına çözüm getirmek ve kaybolan diyalog ortamının tekrar tesis etmek pekala mümkün hale gelebilir.
Yorum Yazın