Türkiye'nin Kürt sorununu henüz konuştuğunu bile zannetmiyorum. Çünkü bizim Kürt sorunu olarak konuştuğumuz hak ve özgürlüklerin normalleştirilmesi. Bunu hukuken çözmek anayasal değişikle mümkün olabilir. Ama bu Türkiye'nin her yanına yayılmış Kürt sorununu çözmez.
Murat Aksoy 3 Ocak 2013’te Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nın İmralı’ya gitmesi ile fiili olarak başlayan “Çözüm Süreci” boyunca 28 Şubat 2015 yılında Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar olan dönemde sırasıyla Yeni Şafak, T24 Gazeteleri’de yazdığı kimi yazıları, dönemleri kıyaslamak, neler yaşandığını paylaşmak ve dönemin ruhunu görmek açısından anlamlı olacağını düşündüğü için "Çözüm Süreci Yazıları" başlığıyla yeniden yayımlıyor.
* Bu yazı 22 Şubat 2013'te Yeni Şafak’ta yayımlandı.
---
Türkiye Kürt sorunu ile yatıp kalkıyor. Son çözüm süreci kapsamında 4 Ocak'ta İmralı'ya giden Ahmet Türk ve Ayla Akat Türk'ten sonra ikinci ekip yine Abdullah Öcalan"ın krizi çözücü tutumu ile yarın adaya gidecek.
BDP'nin, İmralı'dan "rol çalma" girişimi bir kez daha Öcalan"ın devreye girmesi ile bitti. BDP Eşbaşkanı"nın yüksek sesle ifade ettiği "adaya gideceklere biz karar veririz, bakanlık izin makamıdır" açıklamasının üzerinden iki gün geçmeden Öcalan Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan isimlerini vererek BDP'nin yol açtığı "suni krizi" bitirdi.
Zamanlaması ve ziyaret edilecek yerler konusunda BDP grubunda bile itiraz gören ama çoğunluğun oyu ile kabul edilen Karadeniz turu ve yaşananlar BDP için başka bir eksi puan olarak yazıldı bir kenara. İşin ilginç yanı da bu turu zamanlaması ve seçilen bölge açısından sorunlu görenlerden birinin İmralı'ya gidiyor oluşu.
Bütün bu gelişmeler Öcalan'ın siyaseten hem etkisini hem de öngörüsünü göstermesi açısından da önemlidir. Önceki gün adaya giden Mehmet Öcalan ile konuştuğumda; "Abim dışarda olan her şeye vakıf ve iyi izliyor. Adaya gideceklere önemli şeyler söyleyeceğinden eminim" dedi. Devlet yetkililerinin geçen Cumartesi İmralı"ya gittiklerini Öcalan'ın da onlara kendi yol haritasını sunduğunu söyleyen Mehmet Öcalan, "Bu süreçte ilk adımın eylemsizliğin takvime bağlanması ve sürecin sağlıklı işlemesinin yolunun açılması" olduğunu söyledi.
Yani Öcalan'ın BDP heyetine ne söyleyeceğini ve dışarıya verilecek mesajları devlet yetkilileri -dolayısıyla hükümet- de biliyor. Heyete Adalet Bakanlığı"ndan bir itiraz olmadığına göre verilecek mesajlar konusunda uzlaşma hali devam ediyor diyebiliriz.
Öcalan'ın ilk görüşmede Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Ayla Akat Ata'nın ardından, ikinci görüşmeye de diğer iki üye Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan'ı istemesinin sıradan bir durum olmadığı açık.
Anlaşılan Öcalan'ın kafasında Kürt sorununun öncelikle çözümü hukuki metinlerden geçiyor.
KONUŞMADIĞIMIZ KÜRT SORUNU
Peki gerçekten Kürt sorununu anayasal değişikler ve yeni anayasa çözecek midir?
Ben bu kadar emin değilim.
Hatta ben Türkiye'nin Kürt sorununu henüz konuştuğunu bile zannetmiyorum. Çünkü bizim Kürt sorunu olarak konuştuğumuz hak ve özgürlüklerin normalleştirilmesi. Bunu hukuken çözmek anayasal değişikle mümkün olabilir. Ama bu Türkiye'nin her yanına yayılmış Kürt sorununu çözmez.
Geçmişte Batı'daki büyük şehirlerin varoşlarında, Sinop ve Samsun'da meydana gelen olayları sadece provokasyonla açıklamak ancak kolaycılık olur.
Sinop ve Samsun'da HDK heyetine olan tepkinin benzerini Türkiye'nin her yerinde Türklerle-Kürtlerin sayısal olarak birbirine yakın oldukları her yerde görebilirsiniz. Ne yazık ki bu tür olaylara bugüne kadar asayiş muamelesi yaparak sıradanlaştırdık.
Sinop ve Samsun'da da aynı şey oldu. Herkes suçluyu ilan etti ve sorunu çözdü.
BDP'ye göre suçlu; CHP ve MHP'liler. AK Partili yetkililerin açıklaması da suçluların CHP ve MHP'liler olduğunu gösteriyor. CHP"lilere göre ise suçlu MHP ve AK Parti'liler. MHP için suçlu olanlar ise BDP'lilerdi.
Sonra. Sonraya ilişkin bir öneri yok.
Önceki gün gazetemizde İbrahim Dalmış söyleşisi yayınlandı. Dalmış, batıdaki Kürtlerin Doğu'ya göre daha sert oldukları tespitini yapmış. Bunun önemli ama eksik bir tespit olduğunu düşünüyorum. Bu tespit sadece batıdaki BDP seçmeni için geçerlidir. Batıda Kürtler'in de doğudaki gibi AK Parti ve BDP arasında bölündükleri gerçeğini pek çok araştırma göstermektedir.
Batıda yaşayan ve AK Parti seçmeni olan Kürtler, AK Parti üzerinden sisteme entegre olurken; BDP'li Kürtlerin böyle imkanı ne yazık ki olmamıştır. Batıdaki BDP'li yani Kürt kimliğini daha öne çıkaran Kürtlerin sertliğinin temeli yaşadıkları zor koşullar, dışlanma ve nihayet Türklerle yaşadıkları sorunlardır.
Bu açıdan Türkiye'de Kürt sorunu sadece anayasal düzlemde eşit olma sorunu değil, toplumsal entegrasyon ve eşitçe birlikte yaşama sorunudur. Bu sorunu gündeme almadan, bu sorunu ortadan kaldırmak için sosyal projeler geliştirmeden yola devam etmek zordur. Sinop ve Samsun"da yaşanan olaylar üzerine siyasi partiler kötü bir sınav verdiler. Bu tartışmada ortaya çıkan AK Parti-BDP, CHP-MHP koalisyonu ne Kürt sorununun çözümüne ne yeni anayasa yapımına katkı sunabilir.
Yeni Türkiye iddiası gibi büyük değişim hedefleyen projelerin en geniş uzlaşma yerine siyasal koalisyonlarla yürütülmesi cumhuriyetin hatalarının tekrarlanması ve başlayacak dönem "Yeni Türkiye" değil, "ikinci tek parti dönemi" olur.
Yorum Yazın