Kanımca, Türkiye siyaseti orta sınıf siyasetine yönelik ihtiyacını bas bas bağırıyor. Bu ihtiyaç, özellikle orta sınıf vatandaşların tüketim pratiklerine yönelik ortaya koyulan vergi ve zamların sanki "alan mutlu, veren mutlu" havasıyla, pek de tartışılmadan yürürlüğe girmesinden anlaşılıyor. Ancak özellikle yurtdışı çıkış harç pulu meselesiyle gündeme gelen kolektif itirazın siyasete yansıtılamamış olması kanımca ciddi bir eksikliktir.Yurtdışı çıkış harç pulunun fiyatının neredeyse on katına kadar artacağı iddiası sosyal medyada çokça konuşuldu. Ancak konuşulanların pek azı meselenin yalnızca basit bir gündem konusu olmaktan öte olduğunu işaret ediyor.Yurtdışı çıkış harç pulu meselesinin gündemde tutulması gerekliliği ilk başta hukukun değil, siyasetin konusu olmalı. İfade etmek istediğim, söz konusu problemin hukuka aykırılığına yönelik yapılan yorumların isabetli olmadığı değil. Ancak son yıllarda Türkiye’de, hukuka aykırılık iddialarının tek başına etkili bir siyasi yöntem olmadığını defalarca gördük. Bu elbette acı bir durum, ama bize tek bir noktaya odaklanmak yerine konunun geniş çerçevesini ele almamız gerektiğini gösteriyor
Değil yapılacak zammın, yurtdışı çıkış harç pulu pratiğinin kendisinin hukuka aykırı olduğu iddiası (veya tespiti), iktidarın böyle bir uygulamadan geri adım atmasına sebep olmuyor. Her ne kadar kabul etmesi zor olsa da, güncel siyasetin bir gerçeği bu. Geri adım atılabilmesi için, siyaset metodlarını kullanmak gerekiyor. Burada da iş elbette muhalif aktörlere düşüyor.
İŞ MUHALİF AKTÖRLERE DÜŞÜYOR
Hukuka aykırılık iddiasının bir siyaset mekanizması olarak yetersiz kaldığı durumda siyaset sınırları içerisinde yeni çözümler keşfetmek gerekir.Şunu ifade etmeye çalışıyorum: Değil yapılacak zammın, yurtdışı çıkış harç pulu pratiğinin kendisinin hukuka aykırı olduğu iddiası (veya tespiti), iktidarın böyle bir uygulamadan geri adım atmasına sebep olmuyor. Her ne kadar kabul etmesi zor olsa da, güncel siyasetin bir gerçeği bu.Geri adım atılabilmesi için, siyaset metodlarını kullanmak gerekiyor. Burada da iş elbette muhalif aktörlere düşüyor. Meselenin bana kalırsa en can alıcı tarafı burada başlıyor; bugün muhalefet, konuyla aktif siyaset üzerinden pek de ilgileniyormuş gibi gözükmüyor. Bu bir siyasi kabiliyetsizlik değil, aksine bir tercih.Zira yurtdışı çıkış harç pulunun mahiyetine yönelik yapılacak bir itiraz, özellikle CHP’nin emekliler ve asgari ücretliler, dolayısıyla ekonominin dar gelirli vatandaşlara etkisi üzerinden ortaya koyduğu anlatısını sekteye uğratacak gibi gözüküyor.Dar gelirlinin ekonomik durumu için aktif bir kampanya yürüten CHP, konu her ne kadar vergi yükü ve ekonomi de olsa, yurtdışı çıkış harç pulu uygulamasını gündemine almak istemiyor.Bu tercihin çeşitli sebepleri olabilir. Birincisi, orta direğin, özellikle şehirli orta-üst sınıf beyaz yakalıların muhalefet meyilli olduğu kabulü. Diğer taraftan asıl hedef alınan dar gelirli vatandaşların iktidara meyilli olduğunun kabulü. Her iki kabul göz önüne alındığında, CHP’nin kendisine bir hedef kitle seçtiği görülüyor.Bu konuda tüm faturayı CHP’ye kesmek haksızlık olur, ancak Türkiye’nin orta sınıf siyasetine de ihtiyacı var. CHP’nin ana muhalefet partisi olarak bu ihtiyacı karşılayabilmek için politik bir adım atması isabetli olurdu.
Yorum Yazın