Oxford Üniversitesi Yayınları’nın 2024 yılı sonunda yayınladığı “Çocuklarda Yılın Kelimesi” dil raporuna göre çocukların %61’inin seçtiği kelime: Nezaket. İlgimi çokça çekti ve beni oldukça heyecanlandırdı bu seçim.
Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda Türk Dil Kurumu ve Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi iş birliği ile yapılan oylama sonucunda “Kalabalık Yalnızlık” kavramının yılın kelimesi seçilmesi üzerine bir denememiz olmuştu. Orada kelimelerin gücü üzerine zaten bol bol konuşmuştuk.
Dün ise bence çok daha fazla haber değeri olan bir kelime seçimi gönderisi ile karşılaştım. Haber değerini “Kalabalık Yalnızlık”a nazaran daha fazla atfedişimin sebebi ise, çocuklar.
Oxford Üniversitesi Yayınları’nın 2024 yılı sonunda yayınladığı “Çocuklarda Yılın Kelimesi” dil raporuna göre çocukların %61’inin seçtiği kelime: Nezaket. İlgimi çokça çekti ve beni oldukça heyecanlandırdı bu seçim. Çünkü hatırlarsanız bir de “Brat” konuşmuştuk bundan evvel. Oldukça korkunç ve rahatsız edici bir gidişattı. Çocukların ilk üçe giren diğer kelimeler ise Yapay Zeka ve Çatışma. İkinci ve üçüncüler benim de ilgimi çekmiyor genel anlamda da; “en” olanla ilgileniyoruz toplumca.
Nezaket kelimesinin seçilmesinin beni bu kadar etkilemesinin altında tabii ki hem toplumsal hem de özel nedenlerim saklı. Hatta kelimeyi okuduğumda “ufak çaplı bir şok geçirdim” de desem abartı olmaz. Çünkü son birkaç hafta benim de kendi hayatımda nezaket, kabalık, hadsizlik, yerini bilememe gibi durumlar üzerine çok kafa yorduğum bir haftaydı. Yanlış anlaşılmasın, bu sefer iğneyi başkasına çuvaldızı kendime batırarak yaptım bunu.
Nezaket dediğimiz şey, benim bir iletişimci olarak aslında belki de ilk dersimde bahsettiğim kavramlardan biri. Hele ki sektörel olarak insanlarla “sıcak” olarak tabir ettiğimiz yüz yüze iletişim kurmak zorunda olduğunuz bir meslekteyseniz nezaket sizin önce olmazsa olmaz kuralınız, sonra belki maskeniz, sonra belki alışkanlığınız ve nihayetinde sizin kendiniz oluyor. Olmak zorunda kalıyor.
Çocukların “Nezaket”i seçme nedeni de henüz güç dediğimiz kavram ile tanışmamış olmalarından kaynaklı diye düşünmekteyim. Ne bir ego ne bir hırs ne bir statü ne bir zenginlik… Saf bir nezaket iletişimi.
GÜÇ-NEZAKET DENGESİ
Fakat sosyal hayatımızda nezaket, bir seçenek…
Ya nazik olmayı ve insanlara bu şekilde davranmayı tercih edersiniz ya da etmezsiniz. O tercih edişten sonraki hayatınız artık eskisi gibi olmaz. Peki, nazik olmayı ne zaman bırakıyoruz hiç düşündünüz mü?
Ben bu aralar çok düşündüm.
Özellikle bizim gibi “Ben yaptım, oldu.” Veya “Ben yapacağım ve olacak.” Minvalinde ve seviyesindeki sözde cesareti çok seven toplumlarda nezaket dediğimiz kavram elimize ufak bir güç geçtiğinde hemen evden çıkarken kapının arkasında unutuluveriyor. En kaba olduğunuz anları bir düşünün lütfen, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bir ilişkide, bir arkadaşlıkta, bir işte görev yaparken; peki, daha gündelik örnekler verelim bir alışverişte, trafikte şayet -sizin için güç neyse tabii- en ufak bir güç üstünlüğü hissettiğimiz an, kabalaşmaktan geri durmuyoruz. Nezaket, bizim için artık bir güçsüzlük işareti oluveriyor iletişim dilinde veya iletişim kodlarında.
Özellikle ikili ilişkilerde şayet karşımızdakinin bize yüklemiş olduğu değerden eminsek kabalaşma hızımız daha da ivme kazanıyor. Bu değer yüklemesinin verdiği güç ile aslında o insana karşı normal şartlar altında vermeyeceğimiz tepkileri veriyoruz. Aklımızdan bile geçmeyen sözler sarf ediyoruz. Kabalaşmak, nezaketi kapı dışarı etmek bize kendimizi maalesef güçlü hissettiriyor; sonrasında ne kadar pişman olacağımızı tahmin bile edemeden.Bu, işin biraz daha romantize edilmiş hali tabii.
Fakat aslında nezaket dediğimiz kavram aslında güç ile birbirine çok yakışan bir çift gibi, değil mi? Bir insanın karşısında durup, onu kırabilecek onu üzebilecek güce sahip olmamıza rağmen yine de nezaketi elden bırakmamak dünyadaki en “klas” duruşlardan biri değil de,nedir?
İşte Güç-Nezaket dengesi dediğimiz şey tam da bu aslında. Birbirine 1’e 1 ölçüdekarıştırıldığı zaman o güzel aromayı yakalayan bir tarif gibi. Ne bir eksik ne bir fazla…
Çocukların “Nezaket”i seçme nedeni de henüz güç dediğimiz kavram ile tanışmamış olmalarından kaynaklı diye düşünmekteyim. Ne bir ego ne bir hırs ne bir statü ne bir zenginlik… Saf bir nezaket iletişimi.
Çocukken, var olan nezaket kavramının büyüdükçe güçle ters orantıya girmesi ve gücün zehri ile nezaketi terk ettiğimiz o ince an. O kopuş anı, o “ne yaptım, ne dedim ben?” pişmanlığı ile gelen aslında “ne kadar da güçsüz” olduğunu fark etme hali.
Ve en nihayetinde nezaketin kıymetini yeniden anlayacak duruma gelinen o “en başa dönme hali.”
Çocukların sesine kulak vermekte fayda var.

Yorum Yazın