Gürcistan ve Rusya tipi yasalarla Bakan Tunç’un açıklamalarını benzer bir denklem üzerinde değerlendirdiğimizde, karşımıza çıkan anahtar kelimelerin benzerliği de dikkatten kaçmamalı. “Yabancı, etki, ajan, yasa, ceza” anahtar kelimeleri üzerinden yürütülen tartışmalardan ifade özgürlüğü lehine bir sonuç beklemek maalesef pek mümkün gözükmüyor.
Geride bıraktığımız hafta sosyal medyada en büyük yankı uyandıran gelişme, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un gerçekleştirdiğibasın açıklamasından hareketle tartışılan “etki ajanı” kanun hükmü oldu. Kamuoyu, henüz ikinci yılını dahi doldurmamış “dezenformasyon yasası” olarak bilinen ve halkı yanıltma amaçlı bilgiyi bilerek ve isteyerek yaymak suretiyle işlenen suçun ifade özgürlüğüne uğratacağı negatif etkileri tartışmayı dahi henüz atlatamamışken, komşumuz Gürcistan’ın bir yıllık sıcak konusu olan ve günlerce süren gösterilerle protesto edilen bir yasa hükmünün gündemimize düşmesi ile tartışma ortamının ısınması kaçınılmaz oldu. Bakan Tunç’un açıklamalarından anladığımıza göre tasarlanan yasa hükmü, Türk Ceza Kanunu’ndaki “casusluk” ve “ajanlık” ve benzeri tanımların yanı sıra “etki ajanlığı” tanımın da yasaya dahil edilmesini öngörüyor. Bununla beraber, yasanın asıl kapsamının yabancı bir devlet lehine yapılan faaliyetlere ilişkin olduğu anlaşılıyor. Sosyal medyaya ve kullanıcıların ifade özgürlüğüne olası etkileri ise, halen tartışılmakta.
Gürcistan’daki yasanın halk tarafından sakıncalı bulunmasının iki temel nedeni var. Birincisi, Gürcistan’da tartışılan “Yabancı Etkinin Şeffaflandırılması Kanunu” sivil toplum faaliyetlerinin özellikle Avrupa Birliği adaylık sürecinde olumlu yönde çeşitlendiği bir politik atmosferde, yabancı finansal kaynaklardan faydalanan STK’ların “yabancı ajan” olarak etiketlenmesini öngörüyor.
GÜRCİSTAN’DAKİ YASANIN HALK TARAFINDAN SAKINCALI BULUNMASININ İKİ TEMEL NEDENİ VAR
Bu haliyle yasa, Gürcistan’daki modelden kağıt üzerinde farklı gözükse de amaç bakımından ifade özgürlüğü başta olmak üzere birçok sivil ve toplumsal özgürlüğe benzer bir müdahale niteliği taşıyacak gibi gözüküyor. Gürcistan’daki yasanın halk tarafından sakıncalı bulunmasının iki temel nedeni var.
Birincisi, Gürcistan’da tartışılan “Yabancı Etkinin Şeffaflandırılması Kanunu” sivil toplum faaliyetlerinin özellikle Avrupa Birliği adaylık sürecinde olumlu yönde çeşitlendiği bir politik atmosferde, yabancı finansal kaynaklardan faydalanan STK’ların “yabancı ajan” olarak etiketlenmesini ve bu etikete göre finansal ve içeriğe yönelik denetime tabi tutulmasını öngörüyor. Yani Gürcistan tipi “etki ajanlığı” şimdilik özellikle kurumsal sivil toplum faaliyetlerini hedef alacak gibi gözüküyor. Elbette bu dar uygulama alanı dahi, halkın bir sene arayla yasaya güçlü bir ses çıkarmak suretiyle itiraz etmesine engel olmadı.
İkincisi, Gürcistan’da yasanmak istenen kanun, Rusya’da yine “Yabancı Ajan” kanunuyla yürürlükte olan ve özellikle son yıllarda pek çok insan hakları kuruluşu ve STK’nın kapatılmasıyla korkunç bir benzerlik taşıması nedeniyle eleştiriliyor. Nitekim yasa, pek çok Gürcistanlı tarafından “Rusya Kanunu” olarak adlandırılıyor. Dolayısyıla Gürcistan’da vatandaşlar, özellikle Avrupa Birliği adaylık sürecinin olumlu ve umut verici bir zemine oturduğu bir politik atmosferde, STK çeşitliliğini Batı karşıtı ve Rusya’nın politik ajandasına dayanan bir yasa ile kısıtlamak istemiyorlar. Durum böyleyken, ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik itirazlar zaten doğal olarak gelişiyor.
Bakan Tunç’un açıklamalarından şimdilik anlaşılan, yalnızca yabancı finansal kaynaklarla faaliyetini sürdüren STK’ların değil, yabancı lehtarı faaliyette bulunanların “etki ajanı” kapsamına alınabileceğini işaret ediyor. Kapsamın ne denli gerçek kişi sosyal medya kullanıcılarını, ne denli ise başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüzel kişileri etkileyeceği ise tartışılmaya devam edecek gibi gözüküyor.
TUNÇ’UN AÇIKLAMASININ KAPSAMI TARTIŞILMAYA DEVAM EDECEK
Türkiye’de halihazırda tartışılan modelin ise, ilk bakışta Gürcistan tipi bir “Yabancı Ajan” yasasından daha kapsamlı bir uygulama alanı olabilir gibi gözüküyor. Nitekim Bakan Tunç’un açıklamalarından şimdilik anlaşılan, yalnızca yabancı finansal kaynaklarla faaliyetini sürdüren STK’ların değil, yabancı lehtarı faaliyette bulunanların “etki ajanı” kapsamına alınabileceğini işaret ediyor. Kapsamın ne denli gerçek kişi sosyal medya kullanıcılarını, ne denli ise başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüzel kişileri etkileyeceği ise tartışılmaya devam edecek gibi gözüküyor. Anka Haber Ajansı’nın haberleştirdiği dosya uyarınca, söz konusu yasal düzenlemenin kapsamı ilk bakışta oldukça geniş tutulmuş gözüküyor. “Diğer faaliyetler''Madde 339/A- (1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,
b) Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. (...) (Anka Haber Ajansı)
Eğer Bakan Tunç’un işaret ettiği yasa meclise Anka’nın haberleştirdiği haliyle sunulursa, mevcut yasaya “Gürcistan tipi” demek, yumuşatıcı bir ifade olur. Nitekim tasarının mevcut halinde gerçek veya tüzel kişilere yönelik bir sınırlama ortaya konulmamış olduğu gibi, “araştırma yapma” fiilinin de detayları oldukça belirsiz.
Tartışmanın önemli bir boyutu ise, yabancı etki tartışmalarının dayandırılacağı nihai nokta. Sözüne ettiğimiz anahtar kelimeler, genellikle (rekabetçi) otoriteryen yönetimler için tek bir “olağan şüpheliyi” işaret ediyor: Batı. Türkiye’de hem hükümet hem de kamuoyu, Avrupa Birliği üyeliğinden umudunu kesmiş gözüküyor.
ANAHTAR KELİME, OTORİTERYEN YÖNETİMLER İÇİN TEK BİR OLAĞAN ŞÜPHELİYE İŞARET EDİYOR: BATI
Ayrıca, Gürcistan ve Rusya tipi yasalarla Bakan Tunç’un açıklamalarını benzer bir denklem üzerinde değerlendirdiğimizde, karşımıza çıkan anahtar kelimelerin benzerliği de dikkatten kaçmamalı. “Yabancı, etki, ajan, yasa, ceza” anahtar kelimeleri üzerinden yürütülen tartışmalardan ifade özgürlüğü lehine bir sonuç beklemek maalesef pek mümkün gözükmüyor Ancak tartışmanın önemli bir boyutu ise, yabancı etki tartışmalarının dayandırılacağı nihai nokta.
Sözüne ettiğimiz anahtar kelimeler, genellikle (rekabetçi) otoriteryen yönetimler için tek bir “olağan şüpheliyi” işaret ediyor: Batı.
Türkiye’de hem hükümet hem de kamuoyu, Avrupa Birliği üyeliğinden umudunu kesmiş gözüküyor. Gürcistan’da ise durumun tam tersi olduğunu söylemek yanlış olmaz; halk, yiten umudunu Avrupa hayaliyle diri tutmaya gayret ediyor. Söz konusu yasaya dair yürütülen neredeyse bütün kamusal tartışmalarda karşılaşılan iki eksen Avrupa Birliği ve Rusya.
Dolayısyıla Gürcistan halkı bir seçim yapmak zorunda olduğunu, karşısına çıkan bütün politik denklemlerin de bu seçimden ileri geleceğinin farkında. Elbette Türkiye, Gürcistan değil ve politik dinamikleri hayati derecede farklı. Önemli olan soru ise, Türkiye kamuoyunun böyle bir cezaî düzenlemeye tepkisinin ne olacağı. Önümüzdeki günlerde bu konuya dair daha çok konuşacağız gibi gözüküyor.
* TBMM Adalet Komisyonu'nda, Etki Ajanlığı yasa düzenlemesinin kabul edimesi üzerine; Çağın Tan Eroğlu'nun daha önce yayımlanan yazsını tekrar paylaşıyoruz.
Yorum Yazın