30 Nisan, 2024, Salı 21:25
Tavsiyeler ve bilirkişiler çağında, hepsi birbirinin kötü bir kopyası olan, hiçbir yere dayanmayan, daha da kötüsü yanlış yönlendirme içeren aforizmalar sosyal medyada önümüze saliseler içerisinde düşüyor. Tüm bunlar karşısında bilinçli birer “bilgi” tüketicisi olmayı öğrenmek de, yine bize kalıyor. Elimizdeki küçük bir cihazla dünyadaki bütün bilgilere erişebileceğimizi hayal ettik. Ki, teoride gerçekleşti bu hayalimiz. Yaşadığımız çağa “bilgi çağı” deniyor.Ama geriye küçük bir pürüz kaldı:“Bilgi”yi talep eden insan.Ama tüm süreçleriyle: Araştırma, verileri toplama, çözümleme, sınıflama, anlamlı hale getirme, yorumlama, analiz etme...
Bilgiyi talep ettiğimizi iddia ettik ama elimizde kalan alması, anlaması, hayatımızda bir yere konumlandırması kolay, kendimizi haklı çıkaran, kendimiz dışında herkesi haksız çıkaran, kendimizi yücelten, kendimiz dışında her şeyi küçülten, bir tuhaf aforizma bombardımanı kaldı.
BİR TUHAF AFORİZMALAR BOMBARDIMANI
Tabii en nihayetinde bu kadar zahmete katlanmamaya karar verdik ve daha kolayını istedik.Bilgiyi talep ettiğimizi iddia ettik ama elimizde kalan alması, anlaması, hayatımızda bir yere konumlandırması kolay, kendimizi haklı çıkaran, kendimiz dışında herkesi haksız çıkaran, kendimizi yücelten, kendimiz dışında her şeyi küçülten, bir tuhaf aforizma bombardımanı kaldı.Herkesin partneri narsist ya da borderline oldu,Herkesin ebeveyni suçlu,Herkesin iş arkadaşı patolojik yalancı,Herkesin patronu mobbing uyguluyor...Üstelik bu etiketlerden o kadar eminiz ki, kimse asla bu kefenin içine koymuyor. Suçlamak ve tanı koymak o kadar keyifli ve konforlu ki, insan bunun sarhoşluğu içerisinde kolayca kaybolabiliyor.Oysa ki hayatın oldukça nadiren böylesine keskin, böylesine katı ve böylesine kesin gerçeklikleri vardır. Çoğunlukla olaylar, durumlar ve kişiler, tek renk olmaktan uzak ve oldukça komplike sebepler ve sonuçlar içerir.Ancak hayatın bu gerçekliğine, aslında “eşyanın tabiatına aykırı” tavsiye tespit ve çıkarımları elbette meslektaşlarım da savurmaktan geri durmuyor.Geçen gün bir psikolog hesabında şöyle bir paylaşım gördüm:
“Unutmayın! Kimsenin mutluluğundan siz sorumlu değilsiniz.”Bu gönderi binlerce beğeni almıştı.Cümle yalnızca bu kadar. Önü, arkası, bağlamı hiçbir şey yok. Psikolog burada bu cümleyi, sosyal hayatta çokça istismar edilen, kendini feda eden, başkalarını düşünmekten kendisi için yaşamayı unutan kişiler için mi söylüyor? Eğer öyleyse bile, bunu ne anlamda, neden ve nasıl yapmalarını salık veriyor?Hiçbiri yok.Hiçbirine gerek de yok.
Neye gerek var peki? Cafcaflı, iddialı bir cümleye. Oysa ki, insanlara başkalarının mutluluklarından sorumlu olmadığını salık veren bu kişi, mesleki olarak bu cümlenin kimin zihninde nasıl bir yankı bulacağına dair sorumluluk hissetmeliydi.Neden mi?Kimsenin mutluluğundan sorumlu olmadığına dair bir iddianın arkasına sığınmak, hali hazırda sosyal anksiyetesi olan kişiyi daha olumsuz etkileyebilir, sosyal uyum bozukluğuna ya da kişilik bozukluğuna sahip olan birisini içinde bulunduğu durumu çözmeye değil, haklı olduğu gerekçesiyle kendisini rahatlatmaya ve kendi davranışlarını doğrulamaya meylettirebilir.Tavsiyeler ve bilirkişiler çağında, hepsi birbirinin kötü bir kopyası olan, hiçbir yere dayanmayan, daha da kötüsü yanlış yönlendirme içeren aforizmalar sosyal medyada önümüze saliseler içerisinde düşüyor.Tüm bunlar karşısında bilinçli birer “bilgi” tüketicisi olmayı öğrenmek de, yine bize kalıyor.
Yorum Yazın