Faşizm, babanın otoritesi altında annenin ve çocukların mutfakta birlikteliğini yüceltir. Anne ve çocuklar kutsal mutluluğu ancak evde ve mutfakta bulabilirler. Çocuk, mutfak ve ibadet, mutlu kadın ve aile olmanın olmazsa olmazıdır. Faşist Nazi ideolojisi, aile hayatının temellerini şu üç sacayağı üzerine formüle etmektedir: “Çocuk, mutfak ve kilise (kinder, küche kirche).”
Faşizm, toplumu, çoğulculuğun, özgürlüğün, bireyselliğin, barışın ve hukukun olduğu bir yapı olarak kabul etmemektedir. Faşizm, toplumu, ırksal homojenliğin olduğu, kişinin ulus denilen kurgunun altında ve hizmetinde yer aldığı, toplumun sürekli olarak savaşa ve sefere hazır olduğu disiplinli bir yapı olarak anlamaktadır. Faşizm, ulusu, yani nasyonu aileye benzetir. Çocuklar ve kadın güçlü babaya ve kocaya itaat ettikleri gibi, ulusta karizmatik ve güçlü liderlere itaat etmeli, varlıklarını liderin varlığına armağan etmelidir. Faşizm, otoriter, kapalı, tutucu, ataerkil aile yapısının korunmasını kendisi için bir beka sorunu olarak görmektedir, çünkü faşizm, otoriter aile yapısı var olduğu takdirde varolan karanlık bir sistemdir. Faşizm, kendisini var etmek için aileyi kullanmakta, istismar etmekte ve iğfal etmektedir. Faşist zihniyetin yapay ve sahte aile söylemleri, aileyi iğfal ve istismar etmek içindir.
Faşizm, babanın otoritesi altında annenin ve çocukların mutfakta birlikteliğini yüceltir. Anne ve çocuklar kutsal mutluluğu ancak evde ve mutfakta bulabilirler. Çocuk, mutfak ve ibadet, mutlu kadın ve aile olmanın olmazsa olmazıdır. Faşist Nazi ideolojisi, aile hayatının temellerini şu üç sacayağı üzerine formüle etmektedir: “Çocuk, mutfak ve kilise (kinder, küche kirche).” Çocuk doğurmayı kadının kutsal görevi olduğunu dayatan, kadının yerinin evi olduğunu söyleyen, ailenin hep birlikte kilise sorumluluklarını yerine getirmekle olduğunu iddia eden otoriter, gerici, totaliter, despotik yaklaşımlar, aslında faşizmin çocuk, mutfak,kilise etrafında kurgulanan ideolojisini diriltmekte ve hayata geçirmektedirler.
Dünya ölçeğinde kadınların daha çok çocuk yapması teşvik edilmektedir. Çocuk doğurmanın kadının yüce görevi olduğuna dair anlayışın propagandası, her türlü imkan kullanılarak yapılmaktadır. Kadına daha çok doğurması gerektiğini dayatan yöneticiler ve güçler, kadının ekonomik, sosyal, çalışma, eğitim ve kültürel alanlarında durumunu iyileştirecek adımları atmak ve politikaları uygulamak konusunda ciddi, gerçekçi ve verimli pratikler ortaya koymamaktadırlar. Daha çok çocuk doğurma, aileyi koruma gibi kendilerine hiçbir maliyeti olmayan propagandalarla kadını kontrol altında ve geride tutmak, aileyi despotizmlerine dayanak yapmak için faşizm uzantısı zihniyet sahipleri, aslında aileyi korumayı değil, güçlerini arttırmayı ve korumayı amaçlamaktadırlar. Faşizm, güce tapmaktır. Faşizmin güçlü aile retoriği, aslında onun güç tapıcılığının bir ifadesidir.
Faşizm ve fanatizm, kadının çalışma hayatına katılmasını, ekonomik özgürlüğe kavuşmasını ve eğitim almasını istememektedir. Faşizmin ve fanatizmin aile yanlılığı, “kadının yeri, evidir” klişesinden ibarettir. Kadının kabul edilebilir rolleri eş ve anne olmanın ötesine geçmemektedir. Faşizm, kadının çok doğurduğu çocuklar sayesinde sayısının çokluğuyla övünür ve sayısı arttıkça gücünün arttığını zanneder. Savaş ve şiddet erkek işi olduğu gibi, doğurganlık ve annelik de kadın işidir. Faşizm, en çok feminizmden nefret eder. Özgür ve eşit kadın gibi kavramlar, faşizme çok yabancıdır. Faşizm, feminizmi ve özgür kadın söylemini aileyi bozan ve yozlaştıran tehlikeli, ahlaksız ve yabancı olan fikirler olarak sunar.
Faşizm, maskülendir. Faşizmin başı, ortası ve sonu erildir. Maskülenliği merkeze almasından dolayı faşizm, ailenin reisi olarak erkeği konumlandırmaktadır. Aile reisi olarak erkek, kadın ve çocuklar üzerinde mutlak bir hakimiyet hakkına sahip olup, ailede düzeni ve disiplini sağlamak için erkeğe şiddet kullanma imtiyazı verilmiştir. Faşist zihniyetin hakim olduğu yerlerde, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet çok yaygındır.
Ailenin ve kadının, faşizmin, tutuculuğun ve popülizmin, ırkçılığın tasallutundan ve tahakkümünden kurtarılması, günümüzün en çetin meydan okumalarından biridir. Aile faşizmden kurtulmadıkça, dünya rahat yüzü görmeyecektir.
AİLE, FAŞİZMDEN KURTULMADIKÇA DÜNYA RAHAT YÜZÜ GÖRMEYECEK
Aile yanlısı olduğunu iddia eden otoriter ve faşist bir dil ve zihniyet, bugün dünyada popülist, aşırı sağcı, milliyetçi, militarist, despotik ve gerici güçler ve yapılar tarafından ifade edilmektedir. Erkekliğin gücünü göstermek için siyaseti, toplumu, ekonomiyi, kültürü, dini, maneviyatı, gençliği dizayn etmeye kalkan otoriter, faşist ve totaliter güçler, ülkelerini tekrar büyük yapma iddiasıyla meydana çıkmaktadırlar. Faşist, popülist, ırkçı ve şoven liderler ve yapılar, aslında ülkelerini değil, kendilerinde vehmettikleri olağanüstü maskülen yetenekleriyle kendilerini büyük yapmayı istemektedirler.
Millilik, yerellik, aşırı sağ, popülizm gibi adlar taşıyan faşizm, bugün bütün dünyada etkili olmaktadır. Faşizmin bütün biçimleri, “kadının yeri evidir”, “erkek evin reisidir”, “doğurganlık kadının kutsal görevidir”, “aile kutsaldır”, “aile elden gidiyor” gibi söylemlerle var olmakta ve kendilerini etkili sosyal ve siyasal güçler haline getirmektedirler. Evinin işlerini çekip çeviren ve çocuklarını büyüten kadın imajı, aileye hakim olan güçlü baba kurgusu, faşizmin özlediği otoriter yönetim modelini ifade etmektedir. Ailenin ve kadının, faşizmin, tutuculuğun ve popülizmin, ırkçılığın tasallutundan ve tahakkümünden kurtarılması, günümüzün en çetin meydan okumalarından biridir. Aile faşizmden kurtulmadıkça, dünya rahat yüzü görmeyecektir.
Yorum Yazın