NewYork Times geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki 31 Mart seçimleri üzerine ama özellikle de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu konu eden bir yazı yayınladı.Unutmayalım ki değişen ve de dönüşen dünyada Erdoğan kendini ‘iyiye’ doğru dönüştüremez ise ‘eski dünyanın eski lideri’ olarak kalacak. İmamoğlu ve Yavaş ikilisi ise eskinin alternatifi olmak yerine ‘yeninin temsilcisi’ olduklarını yerelden başlayarak küresele yayabilirler.NewYork Times geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki 31 Mart seçimleri üzerine ama özellikle de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu konu eden bir yazı yayınladı. Yazı da Profesör Murat Somer ve Necati Özkan’ın görüşlerine yer verirken İmamoğlu 22 yılı aşkın Erdoğan iktidarını değiştirecek kişi olarak sunuluyor. Bununla beraber Sezin Öney de yanılmıyorsam pazar günü 31 Mart seçim sonuçlarının Türkiye’nin dış politikasını değiştirip değiştirmeyeceğini tartışırken CHP’li belediyelerin zaferlerinin dünyada çok büyük bir yankı uyandırmadığının altını çiziyor.Tahminimce Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş dünyadaki mevkidaşlarından telefon almışlardır ama dünya liderleri konuya Sezin Öney’in de çok doğru bir şekilde değindiği gibi ‘temkinli’ yaklaşıyorlar.
Geçtiğimiz hafta dünyanın sosyal bilimler alanındaki en büyük etkinliklerinden birisi olan International Studies Association yıllık genel kongresinde konuşma yapmak üzere San Francisco’daydım. 31 Mart seçimlerinden haberdarlardı ama sonuçların Erdoğan için bir yol kazası olduğunu söylüyorlar ve 2028’in potansiyel cumhurbaşkanı adaylarından neredeyse hiç bahsetmiyorlardı. Kuşkusuz bu durumun arkasında yatan iki ana neden var. Bunlardan ilki Erdoğan’ın bir seçim kazanma makinesi olarak 20 yılın üzerinde bir süredir Türkiye’deki tek hegemon güç olması.
SAN FRANCİSCO’DA BİR KONGRE VE 31 MART SEÇİMLERİ
Bu temkinliliğe bir ilave daha yapayım. Geçtiğimiz hafta dünyanın sosyal bilimler alanındaki en büyük etkinliklerinden birisi olan International Studies Association yıllık genel kongresinde konuşma yapmak üzere San Francisco’daydım. Türkiye’den çok kıymetli meslek büyüklerim ve de kendi akranım akademisyenlerin yanı sıra dünyanın her yerinden kendi alanlarında çok önemli isimler toplantıya katılmak için aynı salonlardaydı. İkili ve grup halindeki sohbetlerimizde Türkiyeli akademisyenlerin hemen hemen hepsi seçim sonuçlarından çok umutlu olmalarına karşın dört yılın çok uzun bir zaman olduğunu dile getirdiler. 2028’e kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olası hamleleri, ekonominin durumu, muhalefet aktörlerinin birbirleri ile mücadele içerisine girmeleri ve diğer olası senaryolar Türkiyelilerin ağırlıklı olduğu masalarda tartışıldı.Buna karşın, kendi ülkelerinde ve uluslararası arenada saygın ve etkili isimler olduklarını bildiğim ve hatırı sayılır bir kısmının da reel politik ortama danışman ve benzeri görevlerle katkı yapan dünyanın başka yerlerindeki akademisyenler bizim konuştuğumuz konulardan çok farklı yerlerde duruyorlardı. Kuşkusuz 31 Mart seçimlerinden haberdarlardı ama sonuçların Erdoğan için bir yol kazası olduğunu söylüyorlar ve 2028’in potansiyel cumhurbaşkanı adaylarından neredeyse hiç bahsetmiyorlardı.Kuşkusuz bu durumun arkasında yatan iki ana neden var. Bunlardan ilki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir seçim kazanma makinesi olarak 20 yılın üzerinde bir süredir Türkiye’deki tek hegemon güç olması. Bu durum Türkiye’nin dışarıdan Erdoğan’dan ibaret olarak görülmesini sağlıyor. İkinci neden ise Mayıs 2023 seçimleri öncesinde batıda görünür olan Türkiyeli aktörlerin seçimlerin Kemal Kılıçdaroğlu zaferi ile sonuçlanacağı algısını yayması ve bunun Türkiyeli aktörler üzerinde ‘Erdoğan yenilemez’ olgusunu güçlendirmesi. Elbette bu kadar kısa bir özeleştiri olamaz ama bunu kendi küçük çevremde ben de yaptım.Ancak bu iki nedene üçüncü bir neden daha eklemek lazım. O da İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın her şeye karşın hala Türkiye dışında görece az tanınması. Kuşkusuz Ekrem İmamoğlu Mansur Yavaş’a göre daha çok tanınıyor ama ne İmamoğlu yönettiği mega-kent kadar ne de Yavaş idare ettiği başkent kadar çok bilinmiyor.Küresel dünyada Türkiye gibi bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunu da hedefliyorlarsa isimlerini duyurmak ve belirli bir kitleye de ulaşmak zorundalar. Bu bağlamda da ne olmadıklarını yani, Erdoğan olmadıklarını, değil ne olduklarını anlatmak ya da anlattırmak en önemlisi gibi geliyor bana.
Yorum Yazın