Türkiye’deki eğitim-öğretim sistemlerini iyi bildiğimi düşünüyorum ve bu doğrultuda da ortaya çıkan bu sonucun nedeninin temel açıklayıcısının ortalama üniversite öğretim kalitesinin son on senede büyük bir düşüş olduğunu görüyorum.
Bu hafta hemen herkes Kürt meselesini konuşuyor, bu konuya önümüzdeki haftalarda mutlaka değineceğiz, bu nedenden ben de bugün çok önemli gördüğüm başka bir konuya, üniversite öğretiminin verimliliği konusuna girmek istiyorum.
TÜİK geçtiğimiz günlerde yeni bir gelir dağılımı (bölüşümü) araştırması yayınladı.
Başlıktaki sorunun yanıtını çok net olarak bilemiyoruz ama TÜİK’in gelir dağılımı araştırmasının “Eğitim durumuna göre yıllık ortalama esas iş gelirleri” sonuçları en azından sayısal olarak üniversite bitirmenin parasal getirisinin düştüğünü gösteriyor, ilginç gibi duran bir durum ama açıklamaya çalışmak gerekiyor.
Öncelikle gelir dağılımı araştırmasının konuya yönelik bazı sonuçlarını iletmekle başlayalım, yorumu sonraya bırakalım.
AKP ve Erdoğan’ın uzun süren iktidarı nedeniyle araştırmanın mukayese dönemleri hep bu iktidar döneminin içine düşüyor, AKP iktidarının kendi iç dönemlemelerine yönelik ise bence ilginç sonuçlar üretiyor araştırma.
2006 senesinde dört senelik bir üniversite mezunu ile bir lise mezunu arasındaki gelir farkı üniversite mezunu lehine 1.45 kat iken bu fark 2013 senesinde üniversite mezunu lehine 1.77 kata çıkmış ama 2024 senesinde yine 1.29’a düşmüş.
2006 senesinde ortalama bir üniversite mezunu ile vasıfsız, diplomasız (sadece ilkokul) işçi arasında yıllık ortalama esas iş geliri arasındaki fark 3.66 katı kadar iken bu fark 2009 senesinde 4.71’e çıkıyor ama 2024 senesi itibariyle aynı fark 2.91’e düşmüş durumda.
Benzer bir mukayeseli analizi TÜİK dört yıllık üniversite mezunları ile lise mezunları arasında da yapmış.
2006 senesinde dört senelik bir üniversite mezunu ile bir lise mezunu arasındaki gelir farkı üniversite mezunu lehine 1.45 kat iken bu fark 2013 senesinde üniversite mezunu lehine 1.77 kata çıkmış ama 2024 senesinde yine 1.29’a düşmüş.
Bu sonuçları nasıl yorumlamak gerekebilir?
Her iki mukayese alanında da (üniversite mezunu/vasıfsız işçi ve üniversite mezunu/lise mezunu) işlerin kısmen iyi gittiği, Ankara kriterlerinin Kopenhag kriterlerinin yerini almadığı dönemlerde, 2006/2009 ve 2006/2013 işler üniversite mezunları lehine gelişirken, Ankara kriterlerinin üniversite yönetimlerini de ele iyice hatta tamamen geçirdiği 2024 senesinde bu fark üniversite mezunları aleyhine çok belirgin bir biçimde azalmış.
Lütfen kimse bu farkın üniversite mezunları aleyhine değişimini lise ya da altı eğitim düzeylerinin kalitesinin yükselmesi olarak yorumlamasın çünkü bunun doğru olmadığını çok iyi biliyoruz.
TÜİK’in ortaya serdiği bu manzaranın mutlaka çok farklı, çok boyutlu dinamikleri var, tek bir nedenle bu sonucu, yıllık iş gelirinin üniversite mezunları aleyhine değişmesi, açıklamak doğru olmaz ama benzer konularda da bir faktöre öncelik vermeksizin yorumu zenginleştirmek de pek mümkün olmuyor.
Türkiye’deki eğitim-öğretim sistemlerini iyi bildiğimi düşünüyorum ve bu doğrultuda da ortaya çıkan bu sonucun nedeninin temel açıklayıcısının ortalama üniversite öğretim kalitesinin son on senede büyük bir düşüş olduğunu görüyorum.
Bir zihinsel laboratuvar denemesi yapalım, iktisatçılar “ceteris paribus” diyorlar yani her şey aynı iken Türkiye’deki tüm üniversite mezunlarının nitelik birikimini mesela Hollanda’daki üniversite mezunlarının nitelik birikimi ile değiştirelim, üniversite mezunlarının hem vasıfsız işçilerle hem de lise mezunları ile yıllık esas iş geliri farklarının çok büyük ölçüde artacağını biliyorum, buna zerre kadar kuşku yok.
Hollanda gibi nüfusu bize oranla çok düşük bir ülke yerine nüfus büyüklüğü bize biraz yakın Fransa, İngiltere gibi ülkeleri koyun, durum hiç değişmeyecektir.
İşin bence en ilginç yanlarından biri de TÜİK’in ortaya koyduğu ve YÖK’ü, üniversiteleri, yöneticilerini çok düşündürmesi gereken bu sonuçlar sonrası bir araştırma, bir neden arama yoluna hiç tevessül edilmemesi.
Bu sonuçlar ortalama sonuçlar, üniversite mezunları arasında mezun olunan okullar arasında bir farklılaşmaya gidilebilse, çok zor, sonuçlar bazı üniversiteler aleyhine çok daha vahim hale gelebilecek iken bazı üniversiteler, mesela ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ bazında söz konusu fark katsayısı çok yükselebilecektir.
Ancak, işin kötü yanı bu en iyi üniversiteler için bile zaman içinde bu fark katsayısının düşmeye başlayacağı gerçeği.
On sene sonra Boğaziçi mezunları için onar senelik dilimler bazında bu fark katsayısı (üniversite mezunu ile lise mezunu arasındaki yıllık esas iş geliri farkı) ölçülebilse son on sene için bu farkın düştüğünü gözlemleyeceğiz muhtemelen ve bu öngörüm çok acı.
Yorum Yazın