Şubat 2025 verileri, sadece ekonomistlerin masalarındaki tablolar değil; bir emeklinin ilaç faturasındaki artış, bir annenin okul kantini için endişesi, bir gencin kira derdidir. Enflasyonla mücadele, teknik politikalardan öte, insanların yaşam mücadelesine saygı duymakla başlar. Yetkililerin bu acımasız rakamlara değil, sokaktaki insanın sesine kulak vermesi gerekiyor.
Şubat 2025 Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verileri, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde yeni bir kilometre taşına işaret ediyor. Yıllık %39,05’lik artış, enflasyonun hâlâ kontrol altına alınamadığını gösterirken, vatandaşın cebini yakmaya devam eden hayat pahalılığı, rakamlardan çok daha derin bir hikâye anlatıyor.
Enflasyon: Sadece Bir Sayı Değil, Bir Yaşam Mücadelesi
TÜFE’deki aylık %2,27’lik artış, market raflarında hissedilen fiyat dalgalanmalarının bir bakıma resmi teyidi. Market ve pazarlarda yaşanan sıkıntı daha derin. Ancak asıl çarpıcı olan, eğitim sektöründeki yıllık %94,90’lık sıçrama. Bu oran, bir yılda okul ücretlerinin neredeyse iki katına çıktığını gösteriyor. Ülkemizde çocuk sahibi olmakta yetiştirmekte zor. Öte yandan, giyim ve ayakkabıda %20,84’lük yıllık artış “nispeten düşük” görünse de, aylık bazda bu grubun %5,06 gerilemesi, aslında kış sezonun indirim dönemine girmesinden kaynaklanıyor.
Veriler, enflasyonun her kesimi farklı vurduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, bir öğrenci ailesi, eğitim masraflarını karşılamak için temel gıda harcamalarından kısarken, genç bir çalışan giyimdeki indirimleri “fırsat” olarak görüp bütçesini dengelemeye çalışıyor.
Özel Kapsamlı TÜFE: Enerji ve Gıda Dışında da Sorun Var
İşlenmemiş gıda, enerji, alkollü içecekler ve altın hariç tutulduğunda bile özel kapsamlı TÜFE’nin yıllık %39,47’ye ulaşması, enflasyonun geniş tabanlı olduğunu kanıtlıyor. Bu durum, fiyat artışlarının sadece dışsal şoklarla (enerji krizi, küresel gıda fiyatları) değil, içsel dinamiklerle de (para politikaları, üretim darboğazları) ilişkili olduğunu gösteriyor.
143 Kalemdeki Dağılım: Artışlar Hâkim
Endeksteki 143 kalemin 113’ünde fiyatların artması, tüketicinin neredeyse her alanda “zam şoku” yaşadığının göstergesi. 25 kalemdeki düşüş ise geçici bir rahatlama sağlasa da, bu kalemlerin çoğunun lüks veya sezonluk ürünler olduğu düşünüldüğünde, temel ihtiyaçlardaki artışın sürdüğü açık.
Enflasyonla mücadelede hükümetin adımlarını net bir dille açıklaması, piyasa güveni açısından önemli. Hane halkının enflasyon beklentileri hedefi ikiye katlıyor. Vatandaşın enflasyonun düşeceğine ilişkin umudu yok.
Çözüm İçin Ne Yapılmalı?
1. Para Politikası Sıkılığı: Merkez Bankası’nın faiz artışları gibi araçları etkin kullanması, enflasyon beklentilerini kırmak için kritik. Kritik olmasına kritik ama çok büyük olasılıkla Merkez Bankası bu ay yüzde 3’ün altı olarak ayarlanan enflasyonu fırsat bilerek politika faizinde indirime devam edecek.
2. Üretim ve Arz Zinciri: Tarım ve sanayide yerel üretimin desteklenmesi, ithalata bağımlılığı azaltılması için şart.
3. Sosyal Destek Mekanizmaları: Düşük gelirli ailelere yönelik doğrudan gelir desteği ve temel ürünlerde sübvansiyonlar acil ihtiyaç.
4. Şeffaflık ve İletişim: Enflasyonla mücadelede hükümetin adımlarını net bir dille açıklaması, piyasa güveni açısından önemli. Hane halkının enflasyon beklentileri hedefi ikiye katlıyor. Vatandaşın enflasyonun düşeceğine ilişkin umudu yok.
Son Söz: Rakamların Ötesinde İnsan Hikâyeleri
Şubat 2025 verileri, sadece ekonomistlerin masalarındaki tablolar değil; bir emeklinin ilaç faturasındaki artış, bir annenin okul kantini için endişesi, bir gencin kira derdidir. Enflasyonla mücadele, teknik politikalardan öte, insanların yaşam mücadelesine saygı duymakla başlar. Yetkililerin bu acımasız rakamlara değil, sokaktaki insanın sesine kulak vermesi gerekiyor. Çünkü enflasyon, bir veri noktası değil, milyonların hayatıdır.

Yorum Yazın