Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin İran’ın bölgesel nüfuzunu ve vekil örgütleri üzerindeki sevk ve idaresini olumsuz etkilemeyeceğini düşünenlerin ne kadar yanıldıklarını bugün İran’ın içine sürüklendiği bölgesel kriz açıkça ortaya koyuyor.
Tarihler 3 Ocak 2020’yi ve saatler 01:30’u gösterdiğinde Bağdat Havaalanında meydana gelen patlamalar sonrasında yanan iki aracın görüntüleri sosyal medyada yayılmaya başlamıştı. Henüz kimse ne olduğunu bilmiyordu ve ilk bilgiler bazı üst düzey Haşdi Şaabi komutanlarının suikasta uğradığı yönündeydi.
İlk şok Haşdi Şaabi Komutan Vekili, İran’ın Irak Savaşı’ndan bu yana Irak içindeki en güçlü müttefiki ve unsuru olan Ebu Mehdi El Mühendis’in öldürüldüğü haberiyle yaşandı. El Mühendis’in suikasta uğraması başlı başına çok büyük bir olaydı ancak tüm dünya bambaşka bir şok daha yaşayacaktı çünkü İran’ın Ortadoğu’daki en kudreti saha unsuru olan Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani de aynı aracın içindeydi. Daha sonra ABD Başkanlığı ve PENTAGON’un suikastın ABD Başkanı Donald Trump’ın emriyle yapıldığını resmen duyurmasıyla birlikte olayın kapsamı bambaşka bir boyuta evrildi.
Gizli yaşamıyla nam salmış Korgeneral Kasım Süleymani’nin Irak’a geleceği tüm detaylarıyla birlikte nasıl deşifre edilmişti? İran, Suriye ve Irak’tan bir sızma vardı ama süreç nasıl gerçekleşmişti? Gece saatlerinde Suriye’nin Ajnahat-ul Şam Havayolları’na ait 501 sefer sayılı Airbus A-320 tipi yolcu uçağı hava muhalefetinden dolayı üç saat rötarla Şam Havaalanı’ndan Bağdat Havaalanı’na uçmuştu. Uçakta 165 yolcu vardı ve aralarından 11 yolcu birinci sınıfta uçuyordu. Aralarında Kasım Süleymani’nin de bulunduğu bu 11 kişinin 5’i İranlı, 5’i Iraklı ve 1’i Suriyeliydi ve tamamının biletleri sahte isimlerle alınmıştı.
Uçak saat 00:13’te Bağdat Havaalanı’na indiğinde havaalanı görevlisi kıyafetleri giyen bir Irak Terörle Mücadele Birimi (CGT) görevlisi tarafından bir hangara doğru yönlendirildi. Uçaktan en son Kasım Süleymani indi; başında bir şapka ve yüzünde maske vardı. Bu esnada içinde Ebu Mehdi El Mühendis’in de bulunduğu iki TOYOTA marka arazi aracı Kasım Süleymani’yi karşılamak için uçağın bulunduğu aprona K-1 kapısından giriş yaptılar ve uçağın altında durdular.
Uçağın altında bulunan ve bavul toplayan görevlilerin kıyafetini giyen Irak Terörle Mücadele Birimi (CGT) üyelerinin görevi uçaktan inen kişinin Kasım Süleymani olduğunu onaylamak ve kimliğini tespit edip ABD yetkililerine bildirmekti. İsrail istihbaratı MOSSAD ise Kasım Süleymani’nin telefonlarını izliyordu ve Süleymani Şam Havaalanı’ndan uçağa binip de Bağdat’a inene kadarki 6 saatlik sürede üç kez sim kart değiştirmişti ancak Süleymani tarafından kullanılma ihtimali olan tüm telefon numaraları MOSSAD tarafından tespit edilmişti ve izleme detayları ABD’nin operasyon yetkililerine anlık olarak bildiriliyordu.
Kasım Süleymani ve yanındakiler uçaktan inip araçlara binice her iki araç da K-1 kapısından çıkıp Bağdat Havaalanı’nın Güneydoğu çıkışındaki caddeye doğru ilerlediler. O esnada Bağdat hava sahasında uçan ikisi Hellfire füzeleriyle yüklü üç adet MQ-9 Reaper Silahlı İnsansız Hava Aracı Kasım Süleymani’nin içinde bulunduğu aracı izliyordu ve ABD yetkilileri Irak makamlarına bu bölgenin askeri bir tatbikat için kapatıldığını bildirmişlerdi.
Kuveyt’ten Irak’a gelen ve yerel havaalanı görevlilerinin kıyafetlerini giyen üç Delta Force Özel Kuvvetler timi de Kasım Süleymani’nin çıkacağı Bağdat Havaalanı’nın Güneydoğu caddesinde 550-800 metre aralığında üçgen biçiminde mevzilenmişlerdi ve Irak Terörle Mücadele Birimi (CGT) görevlilerinden birinden rüzgâr hızıyla ilgili bilgi alıyorlardı. Delta Force timinden bir keskin nişancının silahına bağlı olan uydu kamerası sahayı an be an ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’ndeki operasyon odasına canlı olarak aktarıyordu ve aralarında Başkan Donald Trump, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABD Savunma Bakanı Mark Esper, ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley, ABD İran Özel Temsilcisi Brian Hook ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien da olmak üzere üst düzey yetkililer Beyaz Saray’dan operasyonu canlı olarak izliyorlardı.
Saat 01:30’u gösterdiğinde MQ-9 Reaper Silahlı İnsansız Hava Aracı operatörleri Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El Mühendis’in içinde bulunduğu öndeki araca iki adet Hellfire füzesi fırlattılar. Öndeki araç isabet aldığında arkadaki araç ani bir manevrayla kaçmaya çalıştı ancak görevleri Kasım Süleymani ve yanındakilerin araçlardan sağ çıkmamasını sağlamak olan Delta Force timleri araca ateş açarak 100 metre sonra durmasını sağladılar ve akabinde üçüncü füzeyle ikinci araç da vuruldu. Bu noktadan sonra sıra Kasım Süleymani’nin öldüğünden emin olmaktı ve Irak Terörle Mücadele Birimi (CGT)’den bir görevli olay yerine giderek hem resim çekti hem de Kasım Süleymani’nin cesedinden örnek topladı.
Süleymani sadece bir asker değil; İran’ın Afganistan ve Pakistan’dan Irak’a, Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den Yemen’e, tüm Ortadoğu, Afrika ve Güney Amerika’ya varıncaya kadar dış politikasını belirleyen ve sahada bizzat uygulayan bir siyaset adamıydı ayrıca.
SÜLEYMANİ SADECE BİR ASKER DEĞİLDİ
Böylelikle Amerika, İsrail ve Irak güçlerinin dahil olduğu bir operasyonla Ortadoğu’nun en kudretli generali ve asimetrik savaş baronu olan Kasım Süleymani suikasta uğradı ve bir devir Süleymani’yle birlikte kapanmış oldu. Kasım Süleymani, sadece İran Rehberi Ayetullah Ali Hameneyi’den emir alan ve diğer tüm emir komuta zincirinin dışında olan bir komutandı. Süleymani, gücünü direkt olarak bizzat Ayetullah Hameneyi’den alan mutlak özerklikte biriydi ve askeri ya da sivil ayrımı olmaksızın gerektiğinde İran devletinin tüm organlarına tek bir emirle iş yaptırabilen biriydi.
Süleymani sadece bir asker değil; İran’ın Afganistan ve Pakistan’dan Irak’a, Gazze’den Lübnan’a, Suriye’den Yemen’e, tüm Ortadoğu, Afrika ve Güney Amerika’ya varıncaya kadar dış politikasını belirleyen ve sahada bizzat uygulayan bir siyaset adamıydı ayrıca. Aslında Kasım Süleymani İran’ın gölge savunma bakanı ve gölge dışişleri bakanıydı; onun istemediği hiçbir müzakere sonuca varamazdı ve bazı ülkelerdeki İran büyükelçilerini belirlemeye varıncaya kadar her alanda etkindi.
Kasım Süleymani’ye yönelik bölgesel ve uluslararası bakış iki keskin kutup üzerinde yükseliyor: mutlak nefret ve mutlak sevgi. Kimileri için Kasım Süleymani IŞİD ile savaşın sembol komutanı, Bağdat ve Şam’ın IŞİD’e teslim olmasını karadan engelleyen general, yıllarca İran içinde uyuşturucuyla mücadele biriminin başında savaşmış bir komutan, İran-Irak savaşında Kirman kolunu örgütleyip ordu haline getiren komutan, İran’ın vekil örgütlerini bölgede tek başına sevk ve idare eden savaş ustası bir general, bölgedeki Şii kutsal mekanlarını koruyan muzaffer bir komutan ve İran rejiminin fiilen ikinci adamı olarak cumhurbaşkanlığına aday olması gereken bir siyasetçiydi.
Kimileri içinse Kasım Süleymani yıllarca bölgenin istikrarını bozan en önemli unsur, Irak’ta Başbakan ve bakanları belirleyecek kadar iç işlerine karışıp istikrarsızlığa neden olan bir general, acımasız bir şekilde İran ve müttefiki olan liderler ve grupların muhaliflerini kanlı şekilde bastıran bir komutan, dünyanın çeşitli yerlerinde İran muhaliflerine suikastlar düzenleyen karanlık bir gücün komutanı, Suriye, Irak, Afganistan, Lübnan ve Yemen gibi bölgelerde pek çok insanın ölümüne sebep olmuş elleri kanlı bir savaş lorduydu.
3 Ocak 2020 yılında Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin İran’ın bölgesel nüfuzunu ve vekil örgütleri üzerindeki sevk ve idaresini olumsuz etkilemeyeceğini düşünenlerin ne kadar yanıldıklarını bugün İran’ın içine sürüklendiği bölgesel kriz açıkça ortaya koyuyor. Süleymani, 1979 İslam devriminden bu yana Ortadoğu’da vekil örgütler üzerinden kurduğu siyasi, ideolojik, ekonomik, lojistik, silah ve mühimmat kaçakçılığı sevk ağıyla birlikte İran’ın bölgedeki keskin kılıcıydı.
Süleymani, şahsi ilişkileri ve askeri yetenekleriyle “karizmatik” bir lider olarak İran’ın bölgedeki vekil örgütleri üzerinde kişisel bir etkiye sahipti. Dolayısıyla yerine atanan yeni Devrim Muhafızları Kudüs gücü komutanı İsmail Kaani, asla onun yerini dolduramadı. Böylelikle Kasım Süleymani’nin 45 yılda bizzat oluşturduğu vekil örgütler ağı kendisinin öldürülmesinden sonra sadece 5 yılda çöktü. Kasım Süleymani Arapça diline hakimdi ve İran destekli tüm vekil gruplarla bizzat iletişim kurup yönlendirebilme ve farklı fikirlerde olsalar da onları birleştirme gücüne sahipti. Ancak halefi İsmail Kaani bu kabiliyetten yoksun olduğundan tercüman eşliğinde kurduğu iletişimle vekil örgütler üzerindeki otoritesi sınırlı kaldı. İran’ın 45 yılda İsrail’e karşı en önemli caydırıcı gücü İsrail’in etrafını Lübnan’da, Filistin’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta sardırdığı vekil örgütleriydi. Bu sistem 7 Ekim 2023’ten sonraki süreçte İran ve İsrail’in birbirleri içine yaptıkları ilk direkt saldırıdan sonra darmadağın oldu.
Süleymani gibi bir güç unsurunu kaybeden ve yerine onun kalibresinde bir komutan koyamayan İran, şu an Ortadoğu’da en zayıf ve kırılgan sürecini yaşıyor, belki de 45 yıllık İslam Devriminden bu yana topyekûn bir sıcak savaşla ve beka sorunuyla karşı karşıya.
İRAN, ORTADOĞU’DA EN KIRILGAN SÜRECİNİ YAŞIYOR
Gazze ve Lübnan’da yaşanan savaş şüphesiz Suriye’ye de yansıdı. İran’ın İsrail tarafından içeriden hedef alınması, İran’ın İsrail’e karşı en güçlü kılıcı ve kalkanı olan Lübnan Hizbullah’ının kurmay zekâsının ve liderliğinin çöküşü, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve halefi Haşim Safiuddin’in öldürülmesi, Lübnan savaşı sonrasında İsrail’in İran’ın Suriye içerisindeki yapılarını daha da fazla hedef alması, Hamas’ın liderliğinin çöküşü, İsmail Haniye ve Yahya Sinvar’ın öldürülmesi, Irak’ta İran’a bağlı grupların arasında devam eden ciddi tartışmalar ve rahatsızlıklar, Yemen’de Husilerin durumu ve en önemlisi Beşar Esad yönetiminin düşmesiyle birlikte İran’ın bölgedeki asimetrik savaş kabiliyeti bir hayli hasar gördü ve caydırıcılığı azaldı.
Kasım Süleymani gibi bir güç unsurunu kaybeden ve yerine onun kalibresinde bir komutan koyamayan İran, şu an Ortadoğu’da en zayıf ve kırılgan sürecini yaşıyor, belki de 45 yıllık İslam Devriminden bu yana topyekûn bir sıcak savaşla ve beka sorunuyla karşı karşıya. Kasım Süleymani’ye dair söylenebilecek çok şey var ancak bu durum Kasım Süleymani’nin hem varlığı hem de yokluğuyla Ortadoğu dengelerine etki ettiği gerçeğini değiştirmeyecektir. Kasım Süleymani, ilkokuldan terk bir Sular İdaresi işçisi olarak başladığı yolculuğuna Ortadoğu’nun en karanlık ve kudretli generaline dönüşerek nokta koymuş karanlık bir fenomen…
Yorum Yazın